Posts mit dem Label Bundesliga werden angezeigt. Alle Posts anzeigen
Posts mit dem Label Bundesliga werden angezeigt. Alle Posts anzeigen

Mittwoch, 10. März 2010

Bu FC Köln Soldo'nun eseri


Muhtemelen dahah evvel de öyledi ama benim yakından takip etme fırsatı bulduğum 2003-2004 yılından bu yana FC Köln istikralı bir istikrarsızlık içerisinde... Bir sezon 1. Bundesliga'da mücadele ederken ertesi sene yeniden 2. Bundesliga'da oynamayı mutlaka başarıyordu...

Bu sinusoidal eğriden kurtulmak için yapılması gereken ise iki sezon üstüste 1.ligte kalmayı başarmaktır... O sayede daha stabil bir takım olma yolunda ciddi manada adım atmış olacaklardır. Köln de bunu başarmak üzere. Daum ile birlikte yeniden çıktığı 1. Bundesliga'da bu ikinci sezonu geçiriyor ve şu anda ligta kalma adına çok ciddi sinyaller veriyorlar.
Aslında sezona hiç de iyi başlamamışlardı ve ben de burda bu konuda çok kötümser konuşmuştum... Benim en çok eleştirdiğim tüm bütçelerini Podolski'ye yatırmış olmaları ve bu yüzden takımın eksik kalan bölgelerine hiç bir takviye yapamamış olmalarıydı... Sezon kötü başlamaları da bu kötümserliği doğurlar nitelikteydi... Novakovic, Wome, Maniche ve Podolski gibi en önemli oyuncuları sakatlık, maç eksikliği ve formsuzluk gibi etkenlerden dolayı saha içerisinde yeterli performans gösterememelerinin yanında disiplinsizlikleri ve saha dışında yarattıkları problemler takımı takip edenler için, Köln'ün hiçbir şansının kalmadığını ima ediyordu...
Lakin ilerleyen haftalarla birlikte Soldo bütün bu olumsuzluklar içerisinde takımını hiçbir zaman büsbütün yukarılara çıkartamadıysa da her zaman tehliki bölgenin üzerinde tutmayı başardı... Sezon başında çok şey beklenen yukarda saydığım isimlerin sakat ve formsuz olduğu halde bu başarıyı Adel Chihi, Pezzoni, Freis, Brecko, Taner gibi isimlerle elde etti...
Şu anda 27 puanla 13. sıradalar ve ralagation bölgesinden tam 7 puan yukardalar... Matematiksel olarak hala tehlike altındalar ama oyunsal anlamda şu anda altında tuttuğu tüm rakiplerinden şu ya da bu şekilde bir adım daha önde olduklarını düşünürsek bu saatten sonra düşmeyeceklerini iddia edebiliriz sanıyorum...

Ligte tutunacaklarını varsayarak gelecek sezon için atılması gereken adımları da bir sonraki postta işleyelim derim ben zira şu Türkçe klavyeye hala alışamadım ve zihnimdekileri bir türlü istediğim ölçüde ve akıcılıkta yazıya aktaramıyorum... O zaman da hevesim kaçıyor kafam dağılıyor ve yazı 'mundar' oluyor...

Freitag, 1. Januar 2010

FC Nürnberg'in transferleri


Bundesliga'dan düsme tehlikesiyle en yakin temas halindeki takimlardan bir tanesi Hertha ise digeri Nürnberg... Köln, Freiburg, Mainz, Franfkurt, Hannover, M'Gladbach da esasinda bu korkuyla sene sonuna kadar bas etmek zorunda kalacaklar ama yukarda bahsettigim ikili bunu en derinden yasayanlar...

Devre arasina genc hocalari Michael Oenning'i kovarak girmisti Nürnberg... Yerine getirilen isim ise ilginc ama Hannover'in ligin baslarinda kovdugu Dieter Hecking...

Yani bu tür isler bir tek bizim ligimizde olmuyor... Simdi de sirada oyuncu transferi var. Hoeness'in büyük yanlis transferlerinden bir tanesi olan 12 milyon euroluk Breno, Nürnberg'e kiralanmis durumda... Ottl konusunda da anlasilmak üzere oldugu hatta anlasildigi iddia ediliyor lakin kesinlesen bir durum degil daha...

Nürnberg'in pesinde oldugu bir diger oyuncu ise benim cok begendigim Makaay... Elbette eski Makaay degil, ama bu onun ustaligini degistirmez. Nürnberg'e de eski Makaay olsa gelmezdi zaten... Makaay'in kulübü Rotterdam ciddi manada mali kriz icerisinde ve Makaay'in en azindan alacaklarini ödemek zorunda kalmayacak olmalarindan dolayi Nürnberg'e kiralanabilecegi söylenmekte...

Montag, 21. Dezember 2009

Fikri takip ve Özelestiri

Sene basinda Bundesliga hocalarinin gelecegi ve performanslariyla ilgili bir takim tahminlerde bulunmustum...

Devre arasina girildigine göre bunlara bir göz atmakta fayda var saniyorum. Daha önceki postta tahmini üc ana kategoriye ayirmis ve kesinlikle yoluna devam edecek olanlar, durumunlarini kestiremedigim ve mutlaka gönderilecek olanlar seklinde adlandirmistim... Özellikle ücüncü kategoriyle ilgili cok hatali yorum ve öngörülerde bulunmusum...

Mesela ligin ilkyarisini zirvede bitiren Bayer'in basarili hocasi Heynckes ile ilgili ne yazmisim:

"Schalke ve M'Gladbach deneyimleri tam bir hüsran oldu, son calistirdigi iki takim. Onlarin yanina Leverkusen'i de ekleyeceginden süphem yok."

Simdi o Leverkusen ligin zirvesinde ve cok basarili bir performans koyuyor ortaya... Yani, hata 1: Juup Heynckes...

Sene sonunu görmeden gönderileceklerden birisi de bana göre Michael Frontzeck'ti... Ama o da Gladbach'i o ayardaki takimlar arasinda en yukarda tutmayi basardi...

Hatalarimdan birisi de Bruno Labbadia... Bakin onunla ilgili de bir baska postta ne yazmisim:

"Benim tahminim o durki, Labbadia ligin sonunu görmeden gidecek olan isimlerden birisi, hatta listenin basina ilk yazacagim isim..."

Lakin Labbadia konusuna bir serh düsmek isterim. Kendisi kupadan elendi Hanburg ile. UEFA'da da grubu ikinci sirada tamamliyabildiler. Ligteki konumlari da aslina bakarsaniz kendi potansiyellerini henüz yansitamamakta... Yani Labbadia konusunda her an isler degisebilir.

Mutlaka gönderilecekler basligi altinda isabet sagladigim tek isim ise Marcel Koller.

Kategorilerden birisi de yukarda yazdigim gibi, mutlaka takimin basinda kalacak olanlar idi.

Burdaki isimlerin cogunda basari sagladigim söylebilir. Lakin iki isim de yine yanildim. Bunlardan birisi sampiyon olacagini dahi iddia ettigim Babbel. Gectigimiz günlerde Stuttgart'taki görevinden alinan kötü sonuclar yüzünden kovuldu. Diger isim ise, caliskanligini övdügüm ve bu istikrariyla bu sezon da mutlaka sene sonunu görecektir dedigim Favre... O da Hertha'dan gectigimiz haftalarda kovulanlardan.

Takimlarini basinda kalamayan iki diger hoca icin ise, ne olacagini kestiremiyorum; aldiklari sonuca göre yollari belli olur demisim. Dieter Hecking ve Michael Oenning.

Donnerstag, 10. Dezember 2009

Reklam panolarinin arkasina iseyen kaleci: Jens Lehmann

Blog icerisinde fotograf koymaktan cok hoslanmadigim malum. Lakin bu seferki cok farkli. Dün geceki, Stuttgart ile Urziceni arasinda oynanan SL karsilasmasinda Jens Lehmann'in reklam panolarinin arkasinda gidip iserken görüntülenmesi es gecilecek gibi bir görüntü degil...

Donnerstag, 24. September 2009

DFB Kupasinda dün aksam


DFB... Acilimi, Deutscher Fußball-Bund, Türkcesiyle Alman futbol federasyonu...

Bu kupa her zaman renkli karsilasmalara, süpriz sonuclara sahne olmustur... Dün gece de bu tarz sonuclara bir dizi yenileri eklendi. Bu takimin basinda cok fazla duramaz dedigim Labbadia ligte aldigi iyi sonuclarla beni mahcup cikartmaktaydi ama, gerek Uefa'da gerekse de DFB kupasinda aldigi sonuclar Hamburg'un taraftarlarini cok mutlu edecek durumda degil. Dün aksam 3. Lig takimlarindan Osnabrück karsisinda penaltilarla elenerek, mücadele ettikleri üc kupanin birinden disarda kaliverdiler erkenden...

Labbadia'ya ilgili söylediklerimin benzerini Heynckes icin de sarf etmistim. Aksi gibi o da beni mahcup cikartacak sonuclara imza atiyordu ligte... Ama kaderleri kupada ayni oldu. Leverkusen de 2. lig takimlarindan Kaiserslautern'e 2-1 maglup olarak kupaya veda etti.

Kupanin bir diger süpriz sonucuna, hatta tam bir sansasyona imza atmak üzereyken uzatmalarda yedigi golle kupaya veda eden 4. lig takimi Lübeck'e yazik oldu. Babbel ve takimi icin sampiyonluk adayim demistim ama onlar ne ligte, ne SL'de ve nihayet ne de DFB'de tatmin edici sonuclara ulasabiliyorlar. Sayet dünkü bu sansasyon gerceklesebilse, yani Stuttgart, ancak uzatmalarda devirebildigi 4. ligten rakibi Lübeck'e boyun egmis olsaydi, takimin hali nice olurdu, bilemiyorum...

Bir baska kriz takimi Berlin ise yine ikinci ligten bir rakibe, 1860 Münih'e elenerek, biraz olsun soluklanma sansini kacirdi yeniden. 1. Bundesliga'dan kupaya veda eden bir baska takim ise Freiburg. Onlar da yine bir 2. lig takimi olan Ausburg'a 1-0 kaybettiler, kupa mücadelesini...

Hoffenheim'a karsi 1-0 yenilerek kupadan elenen Nürnberg'i ise sansasyon listesine yazamiyoruz, cünkü onun elendigi rakibi de 1. Bundesliga'dandi ve hem de kendisinden daha güclüydü...

Ama ayni iyimserligi Wolfsburg icin koruyamayiz, zira, Wolfsburg'un, 1. Bundesliga'dan da olsa kendisinden bir hayli zayif olan rakibi Köln karsisinda turu kaybetmis olmasi kazanilan son iki karsilasmayla birlikte bir miktar közlenmesi beklenen Wolfsburg'un alevine yeniden bira dökmüs gibi oldu... Diger taraf icin ise birkac laf etmeden gecmek olmaz... Önce lig macinda Suttgart'i yenerek deplasmanda ligteki ilk galibiyetini aldilar. Arkasinda da sampiyonu 3-2 ile geerek kupada yollarina devam etme basarisi gösterdiler... Köln bu sonuclari muhafaza edebilirse Soldo icin hersey daha güzel olacak. Bu sezon basinda yaptiklari akil almaz transfer yanlislarinin da faturasini cok agir ödememis olurlar... Bu haftaki Rhein derbisini merakla bekliyorum...

Kupada birinci lig takimlari adina yasanan son süprsiz ise M'Gladbach'in Duisburg tarafindan kupa disina itilmesi oldu. Gerci bu tür elemelere süpriz demek cok dogru olmaz, zira M'Gladbach ile Duisburg arasinda, biri birinci lig digeri ikinci lig takimlari olmasina ragmen cok büyük bir kalite farki yok.

Dienstag, 22. September 2009

Varan 2: Marcel Koller


Bundesliga'da bu sezonun ikinci teknik adam degisikligini de Bochum yasadi. Daha önceki tahminlerimde ismini 'bu sezon kesin olarak takimin basindan ayrilacaklar' kategorisine yerlestirdigim Koller, sezon sonuna kadar kalamadi.

Bochum ile birlikte yasadigi iyi kötü basarilar, yani takimi 2. ligten alip 1. lige cikartabilmesi; 1. ligte tutabilmesi vs. onun Bundesliga'da teknik adamliga devam etmesini saglayacaktir. Büyük olasilikla 2. ligte teknik direktörüyle yollarini ayiran bir takim, Koller'in kapisini calar.

Sonntag, 20. September 2009

Balon


Mario Gomez, futbolculugu yaninda karakteriyle de sevmedigim bir isim. Bayern'e 35 milyon euroluk maliyetle transfer olmasi sonrasinda kücük dilimi yutar gibi olmustum. Cünkü bana göre bu fiyatin dörte birini dahi degmez. Jansen ve Podolski transferleriyle birlikte Gomez transferi benim icin Hoeness'in bir efsane olmadiginin isaretidir.

Bayern forvetinde birikmislik görmezden gelinecek gibi degil. 4-4-2 icin kurulmus olan forvet hatti, 4-3-3 e gecildikten sonra cöplüge dönmüs durumda. 4-4-2 devam ediyor olsaydi, Gomez-Klose, Gomez-Olic, Toni-Klose, Olic-Toni seklinde bir ikiliyle sahaya cikilir diger iki isim de kenarda beklerdi. Kart cezasi, sakatliklar vs. derken cok büyük sorunlar cikmadan isler yürütülebilirdi...

Lakin sistem 4-3-3 e gectikten sonra forvetteki iki ismin Ribery ve Robben olmasi kesin. Geriye yukarda saydigim isimlerin hepsi icin bir yer kaliyor. Bu isimlerden hem Ribery'nin alternatifi olabilmesi hem merkezde oynayabilmesi, hem de form durumuyla su anda en sansli olani Olic.

35 milyon euroluk balon Gomez ise sezon basindan bu yana aldigi bir yigin sansi cöpe atarak futbolseverlerin büyük bir cogunlugunu evet ama beni sasirtmadi.

Gerek milli takim gerekse de Van Gaal da memnun degil artik bu gidisattan ki, son karsilasmalarda Gomez'i oyundan cikartiyorlar sürekli. Israil'deki SL macinda da ilkonbirde dahi baslayamamisti zaten. Bugün de yine Nürnberg karsisinda etkili olamadi ve cikmak durumunda kaldi. Kendisini cikartan Van Gaal'a yönelik yaptigi, "hoca beni cikartti ve sonunda oyunu kazandi, o zaman dogru yapmistir" demeciyle dorumdan hosnutsuzlugunu belli etti.

Gomez'in bu sezonun en büyük hayal kirikliklarindan birisi olacagina emindim, zaman beni hakli cikartiyor sanki.

Dienstag, 1. September 2009

Uslanmaz Ribery


Böyle oyuncu tipleri de var. Ülkesine, herhangi bir milli mac veya devra arasi, sezon sonu tatli vs. nedenlerle gitmeye görsünler.

Hemen kapisina dayanan spor medyasindan bir veya birkacina görev yaptiklari takim ve ülkeyle ilgili ileri geri konusmaya basliyorlar. Ribery de bunlardan bir tanesi. Kendisi ülkesinde L'Equipe'e Van Gaal ile ilgili ileri geri konusmus.

Ribery'nin elestirileri Van Gaal'in huysuzlugu, cok sert ve disiplinli oldugu noktasinda yogunlasiyor. Ilk defa bir teknik adamla arasinin iyi olmadigindan bahsetmis ayrica.

Ribery'nin bu söylediklerini duyunca aklima Van Gaal Türkiye'de görev yapiyor olsaydi, Aragones icin söylenen ne kadar klise huysuz ve asik suratli elestirisi varsa aynisi onun icin de gecerli olacakti diye düsündüm.

Sonntag, 30. August 2009

Bayern'de yeni transfer olmayacak

Ben degil, Bayern'in menejeri Hoeness söylüyor bunu. Bu sezon hic olmadigi kadar cok para yatirmislardi zaten; yeni gelecek transferler de ekstra yük olurdu artik....

35 milyon eruo, Gomez...
25 milyon euro, Robben...
14 milyon euro, Timo...
7,5 milyon euro, Pranjic...
2,5 milyon euro, Braafheid...

Yaklasik 90 milyon euro... Bayern bile olsa bu takim harcayanin belini bir hayli bükecek miktarlar bunlar. Rafinha söylentileri de böylelikle kapanmis oldu. Hatta bana kalirsa Bayern lige üc macta 2 puan degil de 6-7 puan ile baslasaydi Robben transferi dahi gerceklesmezdi...

Gecen hafta harlanmaya calisilan ates simdi sönmüse benziyor. Ribery yeniden problem yaratmaya baslarsa, siklikla sakatlandigi söylenen Robben sakatliklar yasarsa ve bu sayede bu iki isimden beklenenler elde edilemezse, takimin sistemi yeniden aksamaya baslarsa, yangin yeniden cikartilacaktir Säbener'da...

Aksi durumda ise paranin gücü yeniden konusmus olacak.

Samstag, 29. August 2009

FC Bayern - Wolfsburg: 3-0


Bayern'de sistemin degiseceginin isaretini gecen hafta Mainz'de vermisti Van Gaal. Ilk önce 4-2-3-1 ile cikmislardi sahaya ve ikinci yariya 4-3-3 e dönmüslerdi. Gecen hafta ikinci yaridaki basarili denilebilecek oyun ayni zamanda 4-3-3'ün de Bayern'in üzerine kusanacagi yeni elbisesi olmasini sagladi.

Wolfsburg karsisinda benim favorim Bayern'di ama ne olur ne olmaz demekten de kendimi alikoyamiyordum. Öyle ya; gecen haftaki Mainz macinda da Bayern favoriydi...

Sahaya, dedigim gibi, 4-3-3 ile cikti Bayern. Pranjic'in son birkac haftadir solbeke cekilmesi sene basina göre bir yenilik. Braafheid'tan memnun kalmayan sadece bizler degiliz demek ki. Ortasaha üclüsü, Schweinsteiger, Timo ve Hamit'ten olusmustu... Ileri üclü ise, geldiginden beri forma giydigi her karsilasmada basarili olmus Olic, bu sezonun süprizi ve Van Gaal'in prensi Müller ve Gomez...

Buna karsilik Wolfsburg klasik sistemi ve oyuncuriyla cikmisti sahaya... Oyunun ilk yarida hakimi Bayern'di... Hak ettigi bir sonucla da devreye girdi...

Wolfsburg sezonun ilk karsilasmasindaki tatmin edici Stuttgart performansi disinda vasatin üzerine cikabilen bir oyun koyamiyorlardi ortaya zaten; bugünkü sonucla siradan bir takim olduklarini ve bu sezon yukarda gezinmelerinin cok mümkün olamayacagini gösterdiler...

Besiktas kendi ic sorunlarini halledebilirse, CSKA ve Wolfsburg gibi tam disine göre iki takimla karsilasacak...

Bayern ikinci yariya Robben degisikligi ile basladi. Zaten ilk onbirde bekleniyordu. Van Gaal yedek soyundurmayi tercih etti. Robben ve arkasindan da Ribery'nin girmesiyle saniyorum takim daha da net sekillendi...

Öyle tahmin ediyorum Van Gaal baklava dilimi denilen dizilisten vazgecip 4-3-3 de israr edecek. Bu dizilisin ilerdeki isimleri ise solda Ribery, sagda Robben, ortada Gomez seklinde olacak.

Oldukca etkileyici bir hücum hatti. Olic, Klose, Toni ve Müller gibi yiginla hücumcu da yedekte bekleyecek... Oldukca zengin ama sanki biraz da gereksiz bir siskinlik olusacak.

Sonuc itibariyla Bayern kendisiyle dalgaya gecmeye hazirlananlara hala buralarda oldugunun mesajini vermis oldu. Daha ilk günden beri Bayern icin kriz havasi estirmeye calisan Tageszeitung ve Bild gibi pacavra bulvar gazeteleri de avuclarini yalasinlar bir süre...

Freitag, 28. August 2009

Arjen Robben Bayern'de...


Bu haberi nasil karsilayacagimi bilemedim. Hoeness'in ifadesine bakilirsa Robben cok büyük olasilikla Bayern ile anlasmis durumda. Halledilmesi gereken kücük bir takim pürüzler kaldigini söylüyor.

Bonservisi 25 milyon €. Bayern'e ekstra bir güc katacagi kesin. Ama bu takimin esas derdi 10 numara pozisyonu degil miydi; Robben bilingi üzere kanatlardan etkili olan bir isim. Sag taraftan delip gelecek, söylenenlere bakilirsa. Hamit'e kulübenin yolu gözüktü saniyorum. Ribery de 10 numara pozisyonu icin "bir deneyelim bakalim" demis; denesinler bakalim sonuc ne olacak.

Mittwoch, 26. August 2009

Ümit Özat'a göre Tuncay Köln'ü istiyor

Basliktaki iddiada bulunmus Özat, Köln gazetesi Express'e... Lakin bu transferin Köln'ün ekonomik sartlari geregi gerceklesmesi olanaksiz. Fenerbahce'ye gelir mi; onu da baska posta saklayalim.

Sonntag, 23. August 2009

Bundesliga'da 3. Hafta; kisa kisa...


Cumartesi günü karsilasmalarindan gözüm daha cok Mainz-Bayern mücadelesindeydi... Biraz da iste Dortmund-Stuttgart; Köln-Frankfurt karsilasmalarina göz attim...

Sirayla gidelim:

Mainz-Bayern: Tahmin ediyorum Bayern, Mainz macina cikarken, bu karsilasmayi cepte görmekteydi. Yalan yok; bizler de öyle... Karsilasmanin düdügü calindiginda Mainz'i ne kadar hafife aldigini Bayern'in net bir sekilde görmekteydik. Kafalarda o kadar az hazirlanilmis ki maca; bütün ikili mücadeleleri kazanan, her kritik pozisyonda ilk müdahalede bulunan, topu sahaya sakin ve agir basli bir sekilde yayan Mainzlilerdi... Ayrica Van Gaal'in kendi transfer ettigi oyuncularla kurdugu sol kanat tam bir faciaydi. Braafheid ve Pranjic, daha önce de söylemistim, bu kalibrede bir takim icin cok hafif kaliyorlar. Özellikle de Braafheid, ilk onbire dahi giremeyecek bir isim.

Van Gaal'in karsilasmaya yeni bir sistemle; 4-2-3-1 ile cikmisti... Mainz'i ne kadar hafif aldiklari burdan da belliydi. Simdiye kadar, yani Van Gaal geldiginden bu yana, Bayern hep 4-1-2-1-2 oynadi... Hazirliklik maclarinda da ligin ilk iki haftasinda da... Hicbir mac pratigi olmayan yeni dizilisin faturasi da agir oldu haliyle. Iki farkli geriye düsünce bir baska anlasilmayan is daha yapti hoca; Hamit ve Pranjic'i cikartarak, 4-3-3 hatta 4-2-1-3 gibi tuhaf bir dizilisle yayildi sahaya ikinci yari. Daha agresif ve karsilasmayi kazanmayi arzuyalan bir Bayern vardi sahada, ama ilk yarida yaptiklari hatalarin geri dönüsü olmadi. Rakip kaleye yolladiklari 17 suttan sadece bir tanesi gol oldu...

Bayern'de sular birazcik isinmaya basladi. Son 40 yilinin en kötü lig baslangicini yaptilar. Haftaya da lig sampiyonunu agirliyorlar evlerinde. Isleri yine kolay olmayacak. Ribery huzursuzluk yaratmaya devam ediyor. Schweinsteiger da Van Gaal'in 10 numara pozisyonunda oynamak istemiyor. Diger denediklerinden de memnun kalamadi hoca. Simdi merak edilen gelisme; Van Gaal'in sistemi nasil devam ettirecegi. Ikinci merak edilen husus ise, Ribery macerasinin nasil sonlanacagi. Van Gaal ve Bayern'i zor günler bekliyor; hem de oldukca zor...

Dortmund-Suttgart: Babbel, calistigi teknik adamlardan en cok Hitzfeld'den etkilenmis, belli. Kötü de yapmamis, Hitzfeld, benim gördügüm en iyi teknik direktör. En iyi. O derece iddialiyim. Bu etkilenmenin sonucunda aynen onun gibi sürekli rotasyona tabii tutuyor takimini. Lakin Hitzfeld'in takimlari genelde homojen dagilmis kadro kalitesini ihtiva ediyordu. Babbel ise, Pogrebynak'i Schiebar ile rotasyona tabii tutmak durumunda. Muazzam bir kalite farki var arada. Ve tecrübe. Bu da belki Schiebar gibi genc oyuncularin gelismesine cok büyük katki sagliyor ama, diger taraftan puan kayiplarina yol acabiliyor.

Köln-Franfurt: Köln bildigimiz gibi. Beter olsunlar demek geliyor icimden. Yapilan bu derece büyük aptalliklarin faturasi ödenmeliydi; ödeniyor. Tek özelligi güclü sol ayagiyla toplara abanmak olan Podolski'yi mesih ilan eden taraftarlara ancak böylesi müstehâk. Daha önceki yazdigim Köln yazilarinda da söylemistim: Köln'ün belirli bir hücum plani yok. Top rakip sahaya gecince neler yapilacak, kimler topla bulusacak, kimler nereye kacacak, top kimlerle bulusturulacak; yani hücum olarak nasil varyasyonlara girisilecek belli degil. Bütün karsilasma boyunca topa hakim olan taraf Köln'dü ama özetler izlenince daha iyi anlasilacaktir; kaleye cekilen tek bir sut yok, tehlikeli olacak. Bu derece ham bir takim. Geride kalan üc haftada sadece 1 puan alabildiler ve ligin dibine demir atmis durumdalar. Önümüzdeki haftalarda ise sirasiyla, Hamburg, Schalke, Stuttgart ve Leverkusen ile oynayacaklar. Bu seriden 1 puan bile alabileceklerine inanmiyorum. Nürnberg ve Freiburg ile birlikte bu sezonun en güclü düsme adayi bence artik iddia edilebilir, Köln.

Pazar günü ise üc karsilasma vardi ama ben sadece Wolfsburg-Hamburg karsilasmasini izlemeye calistim.

Hamburg icin, daha dogrusu hocasi icin cok olumsuz seyler yazdim burda. Ama son iki haftada aldiklari sonuclarla beni utandirmaktalar... Onlar böyle oynasinlar da ben utanayim, hatta rezil olayim; sorun degil. Yeni transferler de yavas yavas takima katki yapmaya basladilar. Ilk macinda Rozehnal cok saglam gözükmedi ama, Elia korkunc derecede faydali ve yerinde bir transfer. Ze Roberto'yu birakmakla da ne kadar büyük bir aptallik yaptigini görecek Bayern. Hoeness'in bir de ne kadar iyi bir menejer oldugunu söylerler. Simdi yeri degil, ben onun böyle tonlar yanlis transfer hamlesinden bahsedebilirim, son 6 sezon icinde gerceklestirdigi.

Wolfsburg beni sasirtiyor. Veh, Magath'in taktiginde oynayan bir isim esasinda. Onun yerine Veh'in getirilmesi o yüzden cok anlasilir. Lakin bu savunma anlayisiyla yeniden sampiyon olmak cok zor. Alinan maglubiyet degil, o takim savunmasi Wolfsburg'un canini ilerki haftalarda da cok yakar. Sampiyonlar Ligi'nde ise averaj takimi dahi olabilirler...

Montag, 17. August 2009

Dünden Kalan; Schalke 04- Bochum: 3-0


Fenerbahce macindan eve döndügümde gecenin bir yarisiydi... Ondan evvel izledigim Schalke-Bochum macini yazma firsatim olmadi o yüzden... Ziyani yok. Bugün hallederiz.

Cok spektaküler girmeseler de lige iki haftadir kayipsiz ilerleyerek saglam bir görüntü veriyor Schalkeliler... Saglamlik burda rastgele secilmis kelime degil... Magath ile birlikte Schalke henüz ümit edilenin ve beklenenin cok gerisinde; tamam... Ama gözle görülürür bir gercek var ki takim yavas yavas Magath takimi oldugunu hissettiriyor.

Ne demek o?

Son yillarda Schalke, hep kirilgan ve her an kriz icine düsmeye hazir bir haldeydi... Bu her an krize girebilecek histerik kadin ruh hali yavas yavas yerini terk etmeye hazirlanmisa benziyor. Iste saglamlik bir kez daha cikti karsimiza... Saglamlik; takimdan öte tüm camianin ruh halini ima ediyor aslinda. Magath'a duyulan güvenden baska birsey degil bu.

Yani söylemek istedigimi somutlastirirsak: Bu gecen iki haftada, sayet takim kazanmasa ve bazi puan kayiplarina maruz kalsaydi, alisagelmis Schalke camiasinda homurtular yükselmeye baslar, teknik direktörün yeri sorgulanirdi. Bu sezonki Schalke'de ise, benim edindigim izlenim en azindan, bu gecen iki hafta kayipsiz gecilmemis olsaydi dahi su anki stabil ruh halinde farkli bir görüntü cikmazdi ortaya... Anlatmak istedigim bu...

Maca dönersek. Magath'in 4-4-2'nin baklava dilimi denilen ortasahali dizilisinin temsilcisi oldugunu bilmeyen yok. Gelgelelim, selefleri, Slomka ve Rutten, 4-3-3 oynadiklari icin takimi da ona göre kurmuslardi... Magath geldiginde siskin ama ayni zamanda cok ise yaramayan bir kadro ile karsilasti... Ise yaramiyordu cünkü, oyuncularin büyük cogunlugu hem benzeri pozisyonlarin benzeri seviyedeki oyunculariydi hem de Magath'in 4-4-2'sine uyma konusunda zorluk cikartacak gibi durmaktaydilar... En azindan hücum hattinda... Kuranyi ile ilerdeki cift santrafordan biri tamamdi... Yanina kim konulabilirdi; Farfan, Halil, Sanchez, Asamoah eldeki golcüler... Bunlarin hicbir tanesi ikinci forvet degil bahsedilen sistemde... Fuleli, daha cok acik oynamayi ve kenarlara cekilmeyi seviyorlar... Bir tek Halil icin belki, 4-4-2'nin ikinci golcüsü olmaya uygun denilebilir.

Magath'i bekleyen bir baska problem ise 10 numara pozisyonu... Baklava dilimi denilen ortasaha icin en önemli unsur... Magath'in elindeki kadroda buna uygun isim de yok. Geldiginden beri hayal kirikligindan öteye gitmeyen Rakitic'in buranin oyuncusu olamayacagi acik. Aachen'den gelen Holtby de yine genelde kenarlara kacmaya cizgiye inmeyi filan seven bir oyuncu. Stevanovic'ten öyle bir oyuncu yaratabilirdi belki hoca ama o da hazirlik macinda sakatlandi, uzun bir süre yok. Bir ara Farfan'i düsündügü söyleniyordu.

Iste bu sartlarda cikti iki haftadir Schalke karsilasmalarina... Yukarda bahsettigim nedenlerden ötürü de, kendisinden beklenilen klasik 4-4-2'lilerle cikmiyor sahaya... Dizilis sanki daha cok, 4-1-2-2-1 gibi bir hal aliyor. Yani Kuranyi ilerde tek santrafor. Onun arkasinda forvette ona destek verme yükümlülügündeki isimler Rakitic ve Farfan oluyor. Rakitic ikidir yerini ikinci devrenin hemen basinda Kenia'ya birakiyor... Önlibero bölgesi icin eldeki oyunculardan Jones sakat. Westermann'i orda kullanabilirdi hoca, ama oraya bir oyuncu transfer etmeyi uygun gördü ve Brezilyali Mineiro'yu transfer etti. Onu da Bochum karsisinda ilk defa izleme sansi bulduk... Savunmada ise Magath iki haftadir sahaya sürdügü ekibi degistirmiyor... Pander gelene kadar da öyle gidecek saniyorum...

Magath'in takimlarinin cok pas yapmadigini ortasahayi genelde direk gerekirse uzun toplarla gectiklerini biliyoruz... Bochum'da da durum böyleydi... Özellikle sagdan Rafinha ve bu senenin süprizi Moritz ile cok iyi bindirmeler yapiyorlar... Yüksek oyuncu Kuranyi'in yaratacagi karamboller ve onun acacaga bosluklara, Farfan, Rakitic, Moritz, Westermann (veya bir baskasi) girerek pozisyon bulmaya calisiyorlar... Temposu yüksek ve cok iyi oynayan bir takim halinde degiller henüz ama bu haliyle de sonuca gitmeyi becerebiliyorlar iki haftadir... Bir diger avantajlari ise henüz ciddi ekiplerle karsilasmadilar ve bir süre daha bu kolay fikstür devam edecek...

Samstag, 15. August 2009

Cumartesinden kisa kisa

Bugün ne kadar Bundesliga maci olduysa hepsine söyle biraz göz attim. Beraberinde bir de Trabzonsor-Diyarbakirspor karsilasmasini aradan cikarttim. Sonrasinda da Galatasaray-Denizlispor macina niyetlendim. Ilk yarinin sonunda bünye isyan etti ve evin yolunu tuttum.

München-Bremen: Bu karsilasma bir önceki postta da yazdigim gibi Bayern'in hosuna gitmeyecek bir sonucla bitti. Ama ortaya cikan bu sonuc aldatici olabilir; Bayern oyun olarak gelecek icin ümit verirken, Bremen her sezon biraz daha geriye gitmekte... Forvet kismi cok yetersiz bence. Özellikle de Sanogo'yu görmeye tahammül edemiyorum, Bremenliler nasil ediyor bilmiyorum. Ayni seyi savunma icin de söylemek mümkün. Takim savunmasi zaten iyi degil de, bireysel olarak da korkunc hatalar yapiyorlar. Fenerbahceliler de Bilica ve Önder'den sikayet edip dursunlar, Mertesacker ve Pasanen'li bir savunmaya sahip olmak da vardi; Allah muhafaza.

Leverkusen-Hoffenheim: Sevmedigim bir adam (Heynckes) ile sevdigim bir adam (Rangnick) karsi karsiyaydi. Ilginctir, iki sezondur aldigi sonuclarla artik Leverkusen'in Hoffenheim'a ters gelen bir rakip oldugunu söylebiliriz herhalde. Ligte hicbir takim karsisinda düsmedikleri kadar zor duruma düsüyor Hoffenheim, Leverkusen karsisinda. Bugün de öyle oldu.

Hamburg-Dortmund: Daha 12. dakika gösterilirken, 3-1 idi skor tabelasi. Cok fazla söylebilecek birsey yok benim adima, cünkü yayinci kurulus, karsilasma 3-1 olduktan sonra cok fazla dönmedi Hamburg'a... Dortmund icin üzüldüm ne yalan söyleyim.

Frankfurt-Nürnberg: Frankfurt benim net favorimdi. Maca da iyi basladilar, ilk golü buldular, ikinciyi de bulabilecek oyunu oynadilar. Pozisyonlari da buldular. Ama iste sonuc sasirtici olabiliyor bazen, ilerleyen dakikalarda oyun tersine döndü ve Nürnberg beraberligi bence hak ederek aldi.

Stuttgart-Freiburg: Benim sampiyonluk adayim Stuttgart. Bu sezon Bundesliga'da destekledigim takim da ayni zamanda. Beklendigi gibi galip geldiler Freiburg karsisinda. Ama ilk yarida bir hayli zorlandilar. Babbel Hitzfeld'den cok etkilenmis; belli oluyor. Bir cok oyuncuyu rotasyona tabii tutmustu. Hitzlsperger 18 kisilik mac kadrosunda bile degildi. Magnin de disarda birakilanlarda oldu. Martin Lanig'in sakatlanmasi ise sansizlik odun adina. Stuttgart ilerki haftalarda daha iyi olacaktir. Hleb'in daha zamana ihtiyaci var.

Hannover-Mainz: Gecen hafta Leverkusen karsisindaki onurlu mücadelesini bu hafta da Hannover karsisinda sürdürdü Mainz. Respekt. Benim adam Bance golünü atti. Neden iki haftadir yedek cikiyor karsilasmalara anlamiyorum. Her seye ragmen Mainz, iki haftalik görüntü icinde ligten düsmeyi hak edenlerin basinda gelmiyor süphesiz.

Köln-Wolfsburg: Köln'de bugün muazzam bir hava vardi. Tribünler de cok güzeldi. Keske su Kölnlüler, futbolu sevdikleri kadar ondan anlasalar da... Ama ben bu kadar futbolu seven ama ayni zamanda bu derece futbola yüzeysel yaklasan bir topluluk görmedim. Takimlarinin icine düstügü bu durum aslinda hic süpriz degil. Soldo ile ilgili iyi düsünceler tasiyordum basta. Tanidigimdan degil, ama böyle genc teknik adamlara karsi hep iyimser duygular tasirim. Bir de hakkinda iyi seyler söylenip durmaktaydi... Caliskan oldugu, disiplinli oldugu, hirsli oldugu ve cok önemli bir stratejist oldugu yönünde filan. Ama Köln'ün Daum'un 2,5 yil icerisinde zar zor getirdigi noktadan geriye dogru gittini görmekteyim Soldo ile. Dakika 75'e geldiginde sahada yürüyecek hali yoktu artik Kölnlülerin. Daum zamaninda da savunmada sikintilar vardi ama hicbir zaman bu derece sacma sapan bosluklar verdiklerini görmememistim. Ve herseyden önemlisi Daum'layken bu takim genelde savunmaya yaslansa da ileri ciktigi anlarda ne yapacagini bilen, ne oynadigindan haberdar bir ekipti. En azindan bir struktur vardi takimin hücum kimliginde üretken olmasalar da... Simdi icler acisi bir haldeler... Novakovic'in eksikligi vs. degil bunlar. 3-1 ile hafif atlattilar, 7-1 de olabilirdi Wolfsburg maci, Dortmund'da da oldugu gibi... Köln düserse hic süpriz olmaz benim icin artik.

Trabzonspor-Diyarbakirspor: Trabzon galiba erken havaya girdi. Umarim gecen haftaki eforinin yerini bu hafta cinnet almaz. Trabzon'un sükunete ihtiyaci var cünkü. Trabzon'u ben cok tempolu buldum ama hatlar arasi cok kopuktu, ve henüz tam olarak takim olamadiklari gün gibi asikar. Neden herkes onlar icin en hazir takim diyordu; anlamadim. En hazir takim acik ve net bir sekilde Galatasaray. Diyarbakir'in golünü atan isim cok hosuma gitti. Iyi bir golcüye Trabzon'un da ihtiyaci var. Umarim yollarindan dönmezler. Iyi isler yapiyorlar bence cünkü.

Bayern München-Werder Bremen


Bundesliga'da bu hafta birbirinden önemli maclar. Hamburg-Dortmund, Leverkusen-Hoffenheim gibi. Ama hic süphesiz bir mac var ki, aslinda yavas yavas bir klasik olma yolunda ilerliyor ve bu haftanin da en önemli karsilasmasi. Bayern München'in evinde Bremen ile yapacagi karsilasmadan bahsediyorum.

Gecen sezon, Allianz Arena'da, Bayern, 5-2'lik cok agir bir yenilgi almak zorunda kalmisti. Bremen'in isi bu sezon bu kadar olmayacak; hem Bayern güclendi hem de Bremen, Diego'yu kaybederek büyük bir güc kaybina ugradi.

Ama yine de her zaman canini sikmayi basarmistir, Bremen Bayern'in...

Iki tarafta da eksik var. Van Bommel sakat. Ribery de hala 90 dakika oynayacak seviyede degil. Van Gaal, 10 numara pozisyonunda bugün muhtemelen Müller'i kullanacak. Forvette Gomez yine sahada olur, onun partneri ise, emin olamamakla birlikte Olic olacaktir diye düsünmekteyim. Klose saniyorum kulübede oturur. Eksik olan Van Bommel'in yerine herkes Timoschtschuk'u beklemekte ama Van Gaal burda da bir süpriz yapabilir ve onu sahaya sürmeyebilir.

Van Gaal'in oyun anlayisinda bekler cok önemli. Sag veya sol kanatta önce yogun paslarla rakip takimi kümelestirmeye calisiyorlar, ve rakip bu tuzaga düserse, bosalan kanattaki beke ters bir top atiliyor ve o da ileriye cikarak hücuma katiliyor. Lakin bu sefer, Braafheid ve Lahm'in karsisinda Marin ve Özil gibi iki tane cok tehlikeli isim var. O kadar rahat hücuma cikamayacaklardir.

Bremen'in de eksikleri cok. Naldo sakat. Zaten stabilite sorunu yasayan Bremen defansi icin daha da büyük bir handikap bu. Ben pek sevmem ama hocasinin cok güvendigi Boenisch de sakat. Onun yerine Tosic oynayacak solbekte...

Iki takim da henüz oturmus degil. Ama ilk görüntüler, Bayern'in Bremen'e nazaran daha iyi oldugu yönünde... Evinde oynuyor olmasini da göz önünde bulundurursak, Bayern'in favori oldugunu söylebiliriz. Ama kagit üzerinde bunlar. Benim hislerim Bremen'in Bayern'in canini yeniden sikacagi yönünde.

Freitag, 14. August 2009

Rahat birakin artik Hamit'i...


O sadece muazzam bir futbolcu degil, ayni zamanda bir profesyonellik abidesi; olaganüstü karakter sahibi, her zaman rahatlikla sirtinizi yaslayabileceginiz dürüst bir insandir.

Hamit Altintop'tan bahsediyorum. Bir ay evveline kadar Fenerbahce onunla ilgileniyordu. Gelemeyecegi belliydi, ama yine de pesini birakmadilar uzun süre... Ne kadar dogru bilmiyorum; simdi de Galatasaray'in Hamit'in pesini birakmadigi yaziyor.

Fenerbahce ilgilenirken, Hamit'i Bayern'de zor günler bekliyordu. Van Gaal takimin kadrosunu düsürecegini söylüyor ve uzun bir süre sakatlik yasamis olan Hamit en zayif halkalardan biri olarak görülüyordu. O dönemde Fenerbahce'nin (veya her hangi baska bir takim) onun pesinde olmasi cok anlasilabilirdi. O ise her zamanki gibi saga sola aldirmadan isini yapmanin pesine düstü ve kendini ispatladi Van Gaal'a... Simdi Van Gaal ondan sürekli övgüyle bahsediyor, ve o da ilk onbir icin formayi kapmis durumda. Bu haliyle Galatasaray'a, eger haberler dogruysa, tesbihte hata olmazmis, avcunu yalamak düser...

Birakin da Hamit futbolunu oynasin. Biliyoruz ki o Fenerbahce'den, Galatasaray'dan vs. cok daha iyilerine layik.

Van Gaal ile Bayern üzerine dobra dobra


Van Gaal, lafini esirgemeden, politik olmadan, acik acik konusmus... Daha önce Bayern hakkinda yazdigim bir postta, Braafheid ve Pranjiic, transferleri iler birlikte Hoeness ile Van Gaal'in perspektiflerinin ayni olmadigindan ve kafalarindaki Bayern'in cakismadigindan bahsetmistim.

Bahsettigim konusmasinda Van Gaal hakikaten de bunun böyle oldugunun ipuclarini acik bir sekilde seriyor gözler önüne:

-"Benim burda 2 seneden daha uzun bir süreye ihtiyacim var" (Bayern'in Van Gaal ile 2 yillik sözlesme imladigini hatirlayalim).

-"Sampiyonlar Ligini kazanmak cok uzun süre gerektirecek bir is. Belki de ancak benden sonra gerceklesebilecek bir utopi"

-"Benim su andaki amacim, takim üzerinde benim etkim hissedilsin ve sampiyonluk yolunda ilerledigimiz görülsün"

-"Bosingwa konusu kapanmistir, o gelmiyor" (Bosingwa'yi Hoeness'in israrla istemesine ragmen Van Gaal'in gönülsüzlügüne dikkat)

-"Ze Roberto'yu ben olsam birakmazdim, ama ben geldigimde gitmisti . Gomez ve Timoschtschuk transferleriyle de benim hicbir ilgim yok"

Köln'de sular durulmuyor, durulmayacak!


Novakovic, Express'e verdigi röportajda resmen, birakir giderim kafami bozmayin benim diyor... Tartismanin kaynagi ise söyle: Hafta ici oynanan milli maclar icin ülkesinin (Slovenya) milli takim kadrosuna davet edilen Novakovic, davete icabet ediyor ve ülkesinin yolunu tutuyor. Buraya kadar hersey normal.

Sikinti ise surdan basliyor: Novakovic, uzun bir süredir sakat ve Köln formasini giyemiyor. Ve su anda da sakatligi tam manasiyla gecmis degil, en azindan takimda yer alacak seviyede degil. Ama iyilesme döneminde. Bu durumda yeniden sakatligin nüksetme olasigi var elbette. Bu yüzden camia tepkili, ve onu milli takima katilmasini siddetle elestiriyorlar.

Novakovic'in buna karsi ileri sürdügü argüman ise su sekilde: Benim ülkem icin ne kadar önemli oldugum ortada. Grömediniz mi ben oyuna girerken, genc oyuncular ne kadar mutlu oldular, heycanlandilar. Durum böyle iken onlari yalniz birakamazdim. Giderken de fizyoterapistlerle görüstüm, burdan. Onaylarini aldim. 20 dk. oynadim ve hicbir agri da hissetmedim. Bütün bunlara ragmen hala anlayis göstermeyenleri anlamiyorum.

Novakovic sözlerini bir de dedigim gibi kafami bozmayin ceker giderim anlamina gelecek cümlelerle kapatiyor.

Köln'ün durumun iyi olmadigi ortada. Biraz daha bekleseler ücte biri fiyatina alabilecekleri Podolski'ye sacma sapan bir transfer politikasiyla 10 milyon euro vererek her seyleri bagladilar. Kadro sikintili, dar ve yetersiz. Gecen sezonun büyük gayretle elde edilmis olan basarisini bu sezon tekrar etmek güc cünkü ayni yetersizlikte bir kadro iki sezon üst üste ayni gayreti ve enerjiyi gösteremeyebilir; cok zor bur. Novakovic de bunlarin farkinda. Belki de gitmeyi zaten istiyor ve yolunu yapmaya baslamis durumda.

Dienstag, 11. August 2009

Bundesliga'daki teknik adamlarin gelecegi...

Bir önceki postta Labbadia'nin sezon sonunu göremeyecegi iddiasinda bulundum, diger teknik adamlar üzerinden bu tahminlere devam edelim.

Ilk sirayi takimda kalmayi sürdürecekler olanlara vermek istiyorum.

Thomas Schaaf: Bremen'in geleneginde var uzun süre ayni teknik adamla calismak. 1999'da basladigi görevinde su anda Thomas Schaaf ligin en eski teknik adami. Gecen sezon ligte kötüydüler, ama UEFA'da finale cikabildiler... SL+Uefa performansindan kulübün kasasina 30 milyon euro girdigi söyleniyor. Bu sezon da yine gecen senekine benzer bir lig performansi cikartacaklar, bu belli. Savunmadaki sikintilarin halledilmedigi belli oluyor. Ama buna ragmen Schaff'in görevinin basinda kalacagina eminim.

Ralf Rangnick: Hoffenheim efnaseni diye bir baslik acilacaksa futbol tarihinin bir yerlerinde, onun altindaki imzalardan birisi de süphesiz Rangnick'inki olacak. Iyi bir bütce sagliyor baskan, kaliteli transferler yapiyorlar. Ama o oyunculari secebilmek ve onlardan bir takim yaratip performans alabilmek de teknik adam meziyeti. Yani parayla aciklanabilecek bir sey degil Hoffenheim'in bu basarisi. Bu sezon da iyi bir sene gecericekler bence ve Rangnick görevinin basinda devam edeceklerden birisi olacak haliyle...

Lucien Favre: Isini düzgün yapan, istikrarli bir isim. Bu istikrarini koruyacagindan hic süphem yok, onunla yola devam.

Felix Magath: Zor olacak Schalke ile isi. Onarilmasi gereken cok sorun var. O da bunlari bilerek gitti oraya, basaracaktir tahmin ediyorum. Bu yil belki sampiyon olamayacak, ama tatmin edici sonuclara imza atarak gelek yil icin de devam etmeyi garantileyecektir. Zaten eli de bir hayli güclü olarak geldi Schalke'ye... Kolayca kovulacak bir durumda olsaydi Wolfsburg'u birakip oraya gitmezdi saniyorum.

Michael Skibbe: Galatasaray icin profili kücük geldi ama, Frankfurt, Köln, Hannover gibi takimlar icin bicilmis kaftandir bence... Frankfurt'un hedefi olan lig dokuzunculugu bence olasi bir ihtimal, görevinin basinda kalacak olanlardan o da...

Jürgen Kloop: Dortmund'daki ikinci sezonunda takimin üzerine koymaya devam edecek, bundan hic süphem yok. Dortmunda'la gecirecegi ücüncü sezonu heycanla bekliyorum.

Robin Dutt: Bir teknik adamla uzun süreli calisma gelenegine sahip takimlardan birisi de Freiburg.

Armin Veh: Wolfsburg kaldigi yerden devam edecek, ilk macta bunun isaretleri verdi. Basarili gececegi beklenen sezonun arkasindan, elbette Veh de görevine devam edecektir...

Markus Babbel: Lige iyi baslamadilar ama ben Stuttgart ve Babbel'den ümitliyim. Babbel'in de görevinin basinda kalmaya devam edeceklerden oldugunu düsünüyorum.

Bu isimlerin disinda bir de gelecekleriyle ilgili tam bir fikir sahibi olamadiklarim var. Öngöremiyorum. Ayrilmak durumda da kalbilirler, ama devam da edebilirler. Simdi de onlari listeleyim.


Louis Van Gaal: Sampiyon olursa kesin kalir. Ama olamazsa, ne olur akibeti, bilemiyorum. Genel performansina bir bakilir ve duruma göre bir sonuca varilir herhalde... Sampiyon olabilir mi pekii, Bayern; hic belli degil... Elbette favori onlar, ama onlar zaten her sezon favori olarak basliyorlar lige. O yüzden Van Gaal'in akibeti belirsiz bence.

Zvonomir Soldo: Soldo kötü bir tercih degildi aslinda... Ama kurulan takim, yani yürütülen transfer politikasi cok berbatti. Eldeki kisitli bütceyi daha ekonomik degerlendirip, dar kadoruyu derinlestirme arayislarina girmek yerine, üc kurus etmez Podolski'ye 10 milyon vererek transferi bitirdiler nerdeyse... Her hangi bir mevkiide herhangi bir sakatlik olsa simdi yerine koyacak oyuncular yok. Dortmund macinda takimin bicareligine yakindan sahit oldu. Köln'ün durumunu hic iyi görmüyorum. Küme düserlerse Soldo da gider... Ama kalabilirlerse, o da kalir...

Dieter Hecking: Hecking'in durumu da Soldo ile benzerlik tasiyor... Takim, ilerleyen haftalarda ligin dibine demir atacak olursa yol olacaktir... Ama emin bölgelerde dolasabilirse kalir yine...

Thomas Tuchel: Daha 35 yasinda. Maclar baslamadan teknik adamlari Anderson'u kovan Mainz'in basina getirildi. Ikinci bir Kloop gözüyle bakiliyor. Akibetini tam kestirememekle beraberi, küme düsse dahi Mainz devam edecegi yönünde bir hissim var ama tam da emin degilim.

Michael Oenning: Nürnberg'i 2. Bundesliga'dan birinciye basariyla tasidi... Burda ne yaparlar bilmiyorum. Aslinda kendisi ve takimiyla ilgili de cok bir malumatim yok. O yüzden herhangi bir fikrim de yok.

Bunlar da bu sekilde... Sirada gitmesine kesin gözüyle baktimlarim var.

Jupp Heynckes: Zamaninda iyi bir hoca olmus olabilir. Uyguladigi metod ise yaramis filan olabilir vs. Ama o kendisini degisen ve gelisen sartlara adapte etme konusunda böyle dik kafali oldugu müddetce kaybetmeye mahkum olacaktir... Schalke ve M'Gladbach deneyimleri tam bir hüsran oldu, son calistirdigi iki takim. Onlarin yanina Leverkusen'i de ekleyeceginden süphem yok.

Michael Frontzeck: Hep kaybedenlerden birisi de bu. Gecen sene Bielefeld'den kovulmustu. Yanlis hatirlamiyorsam. Gladbach neden böyle bir tercihte buludunde anlamak mümkün degil. Kacinilmaz son bence cok yakin. Ayrilik.

Marcel Koller: Vfl Bochum, gecen sezon zar zor tutundu lige... Eldeki kadroyla daha iyisini yapmak da mümkün olmayabilirdi... Bu sezonda benzeri bir dönem bekliyor onlari. Sonucta ligte kalsalar da herhalde bu ikili arasindaki son sene olacak bu.

Labbadia'yi da dün yazmistik zaten.