Futbolda yeni bir kuşak var teknik adamlar bazında. Bülent Uygun, Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas ve belki bunlardan biraz daha öncesine denk gelen ama büsbütün de ayrı düşünemeyeceğimiz Aykut Kocaman, efendim apayrı bir kategoride değerlendirilmesi gereken ama yaş ve duruş itibariyle bunların yanına monte edebileceğimiz Abdullah Avcı ve Ersun Yanal...
Bu kuşak kendilerinden önce gelen, çok çalışan ama çalışkanlıkları neticesinde yine de 'kazanan' bir profili ortaya koymayı başaramamış Ziya Doğan, Smaet Aybaba, Giray Bulak, Rıza Çalımbay gibilerinden farklılar... Her Anadolu takımında seyyar dolaşan, Sakıp Özberk, Hüseyin Kalpar, Yılmaz vural, Erdoğan Arıca vs. gibileriyle ise kıyaslanmaları asla mümkün değil.
Herşeyden önce belli ki Avrupa futbolunu takip ediyorlar. Sahip oldukları bir futbol felsefesi ve oyun planı var. Bunun neticesinde, aynen Aykut Kocaman'ın Sota için yaptığı harika tespitteki gibi; iyi organize olan, olanlı oynayan, bir düzen çerçesinde bir şeyler yapmaya çalışan birer antrenör takımı yaratıyorlar.
Bakın Tolunay Kafkas'ın Kayserispor ve Gaziantep'te yaptıklarına. Her iki takımda da teknik direktörün imzası net bir şekilde hissedilmekteydi. Her ne kadar Demirkol vs. gibiler Aykut Kocaman'ın Malatyaspor, Konyaspor ve Ankaraspor'da hiçbir başarısı yok dese de; biz onun bütün bu takımlarda emsallerinden farklı bir oyun oynadığını hatırlıyoruz. Sürekli pas yapan, pas yaparak kaleye inmeyi düşünen, rakibi oynatmamayı değil; kendisi oynayarak sonuca ve galibiyete gitmeye çalışan takımlar yaptı Aykut Kocaman. Erttuğrul Sağlam'dan bahsetmeye zaten gerek yok. Bülent Uygun da yine- insan olarak antipatik bir portre çizse de- Sivasspor'dan sonra Eskişehir'de ayrıksı bir performans sergiliyor.
Bu hocalardan biri veya birkaçı, Ertuğruk Sağlam'ı saymazsak, şampiyon hoca ünvanını pek yakında kazanacaktır. Ve böylece büyük bir gaz ve koca bir porsiyon şansla ülkenin futbol kültürüne egemen olan Terim ve Denizli ilüzyonundan kurtulmuş olacağız.