Dienstag, 6. Januar 2009

Hosgeldiniz..!


Savas...!

Yakinimizda bir yerlerde kan dökülüyor. Cok fazla uzatmayacagim girisi. Ne kadar aci duyuyoruz desek de hicbir zaman tam manasiyla o acinin mertebesini anlayamacagiz, basimiza gelmedigi müddetce.





Kaynak: Ap

Kac gündür gazeteleri okuyorum. Köselerde ya tamamiyle sözü duyguya birakip göz yasi dökenleri görüyorum, ya da Cengiz Candar gibi bunca kanin akitildigi bir durumda dahi soguk kanli bir sekilde 'ama Hamas da terör yapiyor' mealinde asab bozucu yazilar görüyorum. Kesmiyordu ikisi de. Ahmet Insel' i okuyana kadar.

Savasin basindan beri okuyabildigim yerli medyadaki yazilar icerisinde en niteliklisi.

Süpriz cikar mi...?

Fenerbahce bu hafta icerisinde Alex, Lugano ve Maldonado konusunda sözlesme yenileme sartlarini konusmak icin sözü gecen futbolcularin menejeri Juan Figer ile görüsme yapacak.

Lugano konusunda kimse süpriz beklemiyor sanirim, o is tatliya baglanacak. Maldonado konusunda da saniyorum süpriz olmayacak ve bu oyuncula sözlesme yenilenmeyecek. Esas dikkat ceken mevzuu Alex. Henüz sözlesmesinin uzatilmamasi ve yönetimin kendisine karsi gösterdigi tavirdan rahatsizligini dile getirmisti Alex gecenlerde. Bu konu üzerine cok tartisma dönüyor zaten Fenerbahce camiasinda. Alex her seye ragmen takimda kalacak, bundan eminim.
Biz Alexsevmezler icin de maalesef mutluluk bir baska bahara. Tuncay, Aurelio ve Zico kaybiyla traftarin gözünde, bence haksiz yere, bir hayli prestij kaybeden yönetim, bunca seveni olan bir oyuncuyu gözden kolay kolay cikartamayacaktir. Ama simdilik.

Sabah'a Genel Yayin Yönetmeni...!

Madem blogumuzun genel cercevesinden ciktik bir kere iyice sapitalim yolumuzu ve su siralar Genel Yayin Yönetmeni Ergun Babahan'in istifasindan sonra gazetenin basina kimin gececegine bakalim.

Ergun Babahan'in istifasi elbette yeniden sektörde Sabah'i bitirip rakipsiz kalmak isteyen Dogan Grubu yayin organlarinin basta da Hurriyet yazarlarinin istahini kabartmis durumdalar. Düne kadar onlara göre "omurgasiz" olan Babahan, bugün Sabah'in sahiplerinin iktidar yandasligina daha fazla tahammül edemedigi icin istifa etmek zorunda kalan bir "gazateci". Hakikaten öyle mi bilmiyoruz, benim edindigim izlenim, kendisinin cok sinik bir karakter oldugu, bu tarz ilkesel cikislarin cok beklenmeyecegi, 28 Subat dönemindeki gösterdigi performansla sonradan gösterdigi Demokrat taraflarinin sahte oldugu yönünde. Biraz mizmiz bir karekter de denilebilir. O bakimdan onun Sabah'tan ayrilmasi kayiptan daha ziyade iyi degerlendirilebilirse gazete icin kazanc bile denilebilir.

Önemli olan yerine gececek isim: Su anda Sule Talu ismi önplanda. Öyle görünüyor. Sule Talu zaten simdiye kadar Babahan'in yardimciligini yapti gazetede, yapiyi iyi biliyor, onun sonrasinda da halen Barlas ile birlikte gecici Genel Yayin Yönetmeni.

Ama benim tercihim daha evvelinde bir baska gazetede cok genc yaslarda bu isi yapmis, gazetecilik yeteneginden, onurlu olusundan, dürüst olususundan, kaliteli olusundan, iktidar yanlisi asla olmayacagindan hic kimsenin süphe etmeyecegi Umur Talu. Kendisi ister mi, yoksa Sabah sahipleri hakikaten gazeteyi iktidar yalakasi yapmak icin kullanmak isteyen insanlardir o yüzden bu is icin uygun bir ismi düsünürler mi bilemem. Ama eger Sabah yönetimi, sahipleri, hakikaten Gazete cikartmak istiyorlar, Hurriyet karsisinda Sabah'i her zamanki oldugu yerde tutmak istiyorlarsa, yok olup gitmesini istemiyorlarsa bunu yapmak zorundalar ve bunun icin en uygun isim süphesiz Umur Talu.

Ölmeden evvel izlenmesi gereken 5 saheser

Her nekadar "spor" belli basli türleriyle ilgili yazi yazdigimiz bir blogsa da burasi, arada bir böyle kacamaklar yapip farkli konulara dalip cikmak istiyorum. Bunlardan birisi de, sinemaseverlere nacizane film önerileri:

1. Yol:
Ilk sirayi Yol'a vermemin nedeni bahsettigim filmler icerisinde en eskisinin onun olmasidir.


2. Masumiyet:

Sinemasever olup da bu filmi izlememek, izlememis olmak mümkün mü? Zeki Demirkubuz'un iddiasiz, minimalist ama ayni zamanda mesela bir Nuri Bilge Ceylan gibi sanat sinemasi modernistliginin sikiciligi icerisine hapsetmeden cektigi filmleriyle benim yönetmenim oldugunu söyleyebilirim.

3. Yazgi:

Üstadin bir diger saheseri. Albert Camus'un eseri "Yabanci" dan esinlerek yazilmis senaryosuyla Masumiyet'e nazaran daha agir ve daha felsefi bir film demek mümkün. Bu filmde de aynen yukardaki Masumiyet'te oldugu gibi erkek oyuncu degil de yardimci erkek oyuncu performansina dikkat cekmek isterim. Birinde Haluk Bilginer, digerinde Engin Günaydin, oyunculugun doruklarinda dolasiyor.

4. Piyano Ögretmeni:

Nobel ödüllü yazar Elfriede Jelinek'in ayni adli eserinden uyarlanma Haneke filmi. Bu filmi izleyebilmek icin elbette oldukca saglam sinirlere sahip olmak lazim. Bilenler bilir, bilmeyenler icin Haneke'nin ne tarz bir yönetmen oldugunu anlatmak icin ise uzun uzun ayri bir post yazmak lazim. Bu film cercevesinde sunu söyleyelim sadece: Jiletle masturbasyon yaptiriyor kadina.

5. Gecmisi olmayan adam:

Aki Kaurismaki'nin herbir filmi digerinden güzel. Arasindan secmekte zorlandim. Hepsini buraya yazmak mümkün. Ama 5 film yazmak durumda kaldigim icin bir tanesini sectim. Gecmisi Olmayan Adam'i. Aki Kaurismaki, minimalist sinema dilini, kuru, köseli, yani kaygan olmayan ironisyle süsleyen bir yönetmen. Ayni zamanda anlatimindaki berrakligi onun sikici olmamasinin en büyük etkeni.

Pedro Geromel

Ne zamandir aklimda bu arkadasla ilgili yazmak. Unutuyorum, bugüne kismetmis. Kendisini 1. FC Köln'de izledim bu sene. Harika bir savunma oyuncusu. Uzun boylu. 187 cm. Hava toplarinda cok iyi o yuzden. Lakin cok iri degil, bu yüzden omuza omuza mücadelelerde bir Servet ne bileyim bir Lugano performansi beklenmemeli ondan, ama ceviklik konusunda da onlar bunun eline su dökemez elbette. Ayni zamanda topu cok iyi kullanabilen, bileklerine hakim, esnek bir savunma oyuncusu. 1985 dogumlu. Guimares takimindan geldi sene basinda Köln'e. Bir sezon daha ayni performansi sergilerse, Bayern'in yolunu tutabilir kendisi.

Ara Transferler...

Fenerbahce, her seye ragmen ara transferin simdilik en hizlisi. Abdulkadir Kayali ve Gökhan Emreciksin Fenerbahce'ye dogru süzülecekler.

Abdulkadir Kayali'yi hic tanimiyorum, ahkâm kesmeyeyim o yüzden. Onun hakkinda biraz daha detayli bilgiye vakif oldugu anlasilan blog kardesimiz, joga bonito'dan ulasilabilir.

Ben Gökhan Emreciksin transferi ile ilgili birseyler söylemek istiyorum: Bu transferin fuzuli oldugunu düsünenler var. Ali Bilgin, Burak Yilmaz, Kazim ve Deivid'in oldugu yerde Gökhan Emreciksin'in transfer edilmesinin gereksizligine vurgu yapiliyor. Simdi üseniyorum arayip bulmaya, yoksa bu sekilde yorumlarin yer aldigi bloglarin postlarinin linklerini vermek mümkündü. Neyse uzatmayalim.

Bu yaklasim temelde dogruysa da Fenerbahce özelinde incelendiginde gecerliligini kaybediyor. Cünkü, Burak Yilmaz ve Ali Bilgin'den Fenerbahce'nin verim alamayacagi ortada. Kazim'in ise dengeli ve istikrarli bir oyuncu oldugu iddia edilemez. Hatta bana kalirsa Kazim yedekte birakilip takimi ateslemek icin sonradan oyuna alinmasi gereken jokerden ötesi degil. Geriye bir tek Deivid kaliyor, Gökhan Emreciksin'in geldigi yerde. Gerek Deivid'in cok yönlülügü, gerekse de Gökhan'in solda da oynabilecek olmasi- ki Aragones ortasaha kenar oyuncularini cizgiye yapisik oynatmiyor, onlarin iceri katetmesini istiyor; bu transferin fuzuli oldugu önkabullerini gecersiz kiliyor.

Ve Yalanlandi...

"Aykut Kocaman irkcilik yapiyor" haberi bomba cikti. Dün haberin yalanlanmasini bekliyorum demistim, possta. Cok gecmedi De Nigris, kamp yaptiklari otelde aciklamayi yalanladi.

Zaten bahsi gecen röportajin icerisinde Hamilton'dan da bahsediliyordu. Oyasaki Hamilton uzun zamandir Ankaraspor formasi giymiyor. Ve ikisi bir aradayken, yani De Nigris ile Hamilton, Aykut Kocaman Ankaraspor'u birakmisti. Yeniden geldiginde ise Hamilton yoktu artik. Bu bile süpheye neden oluyordu zaten.

Ama her seye ragmen, De Nigris'in oynamadigi icin huzursuz oldugunu ve bir sekilde bu rahatsizligini dile getirmis olabilecegini veya getirecegini düsünüyorum önümüzdeki günlerde.