Sonntag, 20. September 2009

Fenerbahce- Istabul B.B.: 1-0; eski hamam eski tas


Daum Fenerbahce'nin basina geldiginde blogta benim bu isten herhangi bir heycan duymadigimi yazmistim. Neden olarak da, iyi denilebilecek bir teknik adam olmasina ragmen Daum'un hocalik anlayisinin zihnimde tasidigimla örtüsmedigini; dilinin bana yabanci oldugunu göstermistim. Burdaki dilden kasit elbette kendisinin yönetim tarzi...

Neticede geldiginden bu yana kendisinden beklenen tüm menfi eylemler birbir yerli yerince uygulanmakta...

Rotasyon kavramindan hic haberdar degil... Siz kadroyu ne kadar derin kurarsaniz kurun, Daum'un sakatlik olmadigi müddetce takimda oynatacagi isimler bellidir; 13-14 isimle tüm sezonu gecirir...

Modern teknik adamlik anlayisi baska bir anlayisi ifade etmektedir. Hocalarin degisiklik yapacagi zaman bellidir ve o an geldiginde hemen herkes, sonuc ne olursa olsun kimin, kimin yerine oyuna girecegini bilir. Böylelikle teknik direktörün zihninde halihazirda oynanmakta olan oyun icin plan hazirdir ve uygulanmaktadir; kendisi o degisiklikle uzun vadede varilacak olan hedefin yollarini yapmaktadir. Buna göre sözgelimi Alex yerini Fenerbahce, onun ayni sistemdeki ardili olacak bir baska isim, mesela Özer, dakikalar 60 veya 70 i gösterirken oyuna girerler...

Daum ise oyunu daha cok izlemeyi tercih eder, sayet sonuc istedigi gibi yürümekteyse... Eger skoru korunmasi gerekiyorsa savunma oyuncusu alir, gol atmasi gerekiyorsa, kenarda ne kadar adi golcü olan isim varsa oyuna sürer... O dakikadan itibaren de oyun sirazaden cikmis, takim ise sablondan ve sistemden azadedir artik..

Modern teknik adamligin bir baska ifadesi yapilan rotasyon uygulamamalarinda gizlidir. Ligimizde bunun en iyi örnegini Rijkaard ile görmekteyiz. Avrupa'da ise, Hitzfeld bu uygulamanin ilk temsilcilerindendir, Benitez de bir baska tasiyici ismidir... Su dönemlerde ise kalitesine laf söylenemeyecek pek cok teknik adam bunu uygulamaktadir. Buna göre Fenerbahce'de, hafta ici Guiza takimda oynamissa, Semih'in hafta sonu oynanan lig karsilasmasinda ilk onbirde sahaya cikmasi beklenir. Zira Semih, kalite ve fonksiyon olarak Guiza'nin cok gerisinde olan bir isim degildir. Onun kadar süre almayi hakederken, o oynadigi zamanlarda takimin zayifladigini kolay kolay kimse ima edemez.

Bütün bunlarin uygulanmadigi Fenerbahce'de, üzerinde hemen herkesin büyük umutlarini tasiyan Özer hic dakika alamaz, Topuz sadece Emre olmadigi anlarda kendisine yer bulabilirken; Cristian, Alex, Guiza gibi performans anlaminda vasatin üzerine cikamayan isimler hemen her karsilasmayi 90 dakika ile tamamlamaktadirlar...

Bu anlayis farkliliklarindan ötürü sahada varligini sürdüren takim benim icin her gecen hafta anlamsizlasmakta ve sempati sinirlarimin sinirlarini sürekli zorlamaktadir.

Gelelim macin kendisine... Hafta ici alinan hezimet sonrasinda pek cok Fenerbahceli, maglubiyeti bir Daum klasigi olarak yorumladi ve Daum'un ligte ayri, Avrupa'da ayri performans göstermeye devam ettigini söyledi...

Büyük türk kliselerinden biri olma yolunda hizla ilerleyen 'Daum'un Avrupa'da is yapamayacagi' önermesinin bir tezahürü olan bu yaklasimin sonucu olan elestirilerin dogrulara isaret etmedigi gün gibi asikardi; nitekim Istanbul Belediye karsisinda oynanan oyun da bunun ispati idi... Yani Twente karsisinda oynanan futbol ile kendi liginde oynadigi futbol Fenerbahce'nin, farklilik arz etmemekte... Manisaspor karsisinda, Bursaspor karsisinda ve nihayet bugün Istanbul Belediye karsisinda ne kadar oynayabilmisse takim Twente karsisinda da o kadar oynayabilmisti... Yani ortada bu futbolseverlerin iddia ettigi gibi iki ayri Daum performansi yok. Sonuca etki eden fark ise daha iyi bir futbol fundamentalinden yetisen bir takimin (Twente) is bitiriciligi ile kendi ligimizdeki takimlarin is bitiriciligi arasinda...

Yine kisir ve pozisyon bulmaktan aciz bir takim olarak cikti karsimiza Fenerbahce. Alex'in ve Guiza'nin etkisizligi, Cristian'in Maldonado'dan cok da farkli olmadigini her karsilasmada bir kez daha ispatlamasi, Santos'un formsuzlugunun devam etmesi macin bize gösterdigi önemli konu basliklariydi... Var olan güzellikler ise Carlos'un nihayet kulübeye gönderilmis olmasi ve Bilica'nin gittikce artan performansi... Özellikle de bir savunma oyuncusu olmasina ragmen takimin hücum gücüne Cristian'dan daha cok etki edebilmesi görmeye degerdi...

IBB macina dogru

Twente macinin arkasinda önemli bir karsilasma Fenerbahce icin. Ayni zamanda farkli bir motivasyonu var benim icin. Istanbul B.B.'nin hocasi Abdullah (C)Avci'dan zerre hoslanmam... Onun o kastinti ve ukala tavirlarindan nefret ederim. Sahsiyetiyle bütünlesen takimindan da ayni oranda gicik kapmaktayim...

O nedendendir ki gecen haftaki Trabzonspor'un galibiyeti beni ziyadesiyle keyiflendirmisti... Ligten düsmelerini mütemadiye talep ettigim bu takimin bir sekilde ligte tutunabiliyor olusu sinirleri hoplatmakta ama bu sayede belki de her sezon onlari farkli yenerek evlerine gönderme sansina sahip olabilmekteyiz; ki simdiye kadar basarilamamistir bu durum Fenerbahce tarafindan...

Neyse, dilegim o durki, en az 5 tane göndersin Fener bunlarin aglarina; bizler de Abdullah (C)Avci'nin suratini izleyelim oturdugumuz yerden keyifle...

Karsilasmada Özer ve Topuz'un ilk onbirde baslamasini dilerdim ama Daum'u taniyorsak bunun gerceklesmeyecegini de bilmemiz lazim... Herkesin artik kenarda olsun dedigi Guiza yine kadroda olacaktir... Daum'un takimi sahaya su sekilde sürmesini bekliyorum:

Volkan-Bekir (Ali), Lugano, Bilica, Carlos-Cristian,Topuz-Kazim, Alex,Vederson-Guiza.

Balon


Mario Gomez, futbolculugu yaninda karakteriyle de sevmedigim bir isim. Bayern'e 35 milyon euroluk maliyetle transfer olmasi sonrasinda kücük dilimi yutar gibi olmustum. Cünkü bana göre bu fiyatin dörte birini dahi degmez. Jansen ve Podolski transferleriyle birlikte Gomez transferi benim icin Hoeness'in bir efsane olmadiginin isaretidir.

Bayern forvetinde birikmislik görmezden gelinecek gibi degil. 4-4-2 icin kurulmus olan forvet hatti, 4-3-3 e gecildikten sonra cöplüge dönmüs durumda. 4-4-2 devam ediyor olsaydi, Gomez-Klose, Gomez-Olic, Toni-Klose, Olic-Toni seklinde bir ikiliyle sahaya cikilir diger iki isim de kenarda beklerdi. Kart cezasi, sakatliklar vs. derken cok büyük sorunlar cikmadan isler yürütülebilirdi...

Lakin sistem 4-3-3 e gectikten sonra forvetteki iki ismin Ribery ve Robben olmasi kesin. Geriye yukarda saydigim isimlerin hepsi icin bir yer kaliyor. Bu isimlerden hem Ribery'nin alternatifi olabilmesi hem merkezde oynayabilmesi, hem de form durumuyla su anda en sansli olani Olic.

35 milyon euroluk balon Gomez ise sezon basindan bu yana aldigi bir yigin sansi cöpe atarak futbolseverlerin büyük bir cogunlugunu evet ama beni sasirtmadi.

Gerek milli takim gerekse de Van Gaal da memnun degil artik bu gidisattan ki, son karsilasmalarda Gomez'i oyundan cikartiyorlar sürekli. Israil'deki SL macinda da ilkonbirde dahi baslayamamisti zaten. Bugün de yine Nürnberg karsisinda etkili olamadi ve cikmak durumunda kaldi. Kendisini cikartan Van Gaal'a yönelik yaptigi, "hoca beni cikartti ve sonunda oyunu kazandi, o zaman dogru yapmistir" demeciyle dorumdan hosnutsuzlugunu belli etti.

Gomez'in bu sezonun en büyük hayal kirikliklarindan birisi olacagina emindim, zaman beni hakli cikartiyor sanki.