Dienstag, 30. März 2010

Elveda Hüzün


Şubat ayında ruhumuzu kaplayan hüzün, hafta sonu oynanan derbiyle birlikte biz Fenerbahçelilere, hadi hepsi adına konuşamıyorsak da en azından bana elvada demek üzere.
Medyayı ve blogları dolaştığımda gördüğüm, bizden demirlerini toplayan hüznün boğazın öbür yakasında rıhtıma doğru yaklaştığı.
Bundan sonrasınını Galatasaraylı arkadaşlar düşünsün. Darılmaca, gücünmece yok; bugün gazeteleri okuduğumda, spor programları arasında gezindiğimde karşıma çıkan
'Rijkaard hoca değil',
'Yönetim beceriksiz',
'Kendi tarihinin en pahalı takımı sezonu kupasız kapamak üzere',
'Yönetim Rijkaard'tan rahatsız ve ipini çekmeye hazırlanıyor' vs. vs. vs.
manzaraları bana nisan ayı akşamlarının tatlı esintileri gibi gelmekte.
Başkasının içine düştüğü böyle müşkül bir durumdan zevk almak elbette hastalıklı bir düşünce buna itirazım yok ama ne zaman bir Fenerbaçeli, Galatasaray üzerine ve bir Galatasaraylı, Fenerbahçe üzerine sağlıklı düşünebilmiş ki?
Biliyorum ki derbinin sonucu farklı çıksaydı yukarda yazdığım yorumlar yerine, Fenerbahçe ile ilgili 'atmasyon' haber ve yorum terörüne maruz kalacaktık; biraz da bu kedere katlanmamak durumunda olmak mutlu etmekte beni...
Denilebilir ki, hepsi bir maça bakmakta; haftaya Fenerbahçe berabere kalsa ve Galatasaray nisbeten kolay rakibi Sivasspor karşısında galip gelse işler yine değişecek...
Biliyorum; ama bırakın da aylardır tutsağı olduğum hüzünden bir haftalık da olsa sıyrılmanın tadını çıkartayım. Haftaya gelirse, ne yapalım 'Merhaba Hüzün' deyip selamlarız onu yeniden...