Freitag, 13. Februar 2009

Fenerbahce üzerine...(yeniden)!

Fenerbahce'de isler yolunda gitmiyor...
Ilk yari bittiginde bir hayli ümitliydi taraftarlar, ümitliydik. Evindeki oynayacagi Trabzon macindan itibaren zirveye dahi cikmasi ihtimali cok uzak görünmüyordu....

Lakin isler hic de iyi gitmedi. Trabzon karsisinda özellikle ikinci yarida ortaya koydugu futbolla ciddi bir hayal kirikligi yaratti. Sonrasindaki Antep macinda galibiyetin gelecegine neredeyse herkes inaniyordu; ama sonuc orda da malum. Ikinci yarinin ücüncü macinda, on kisi Istanbul BB karsisinda linan maglubiyet, sadece maglubiyet degil, rakip kaleye dahi dogru düzgün gidemeyiz, kayde deger tek bir pozisyon bulamayis, bardagi tasiran son damla oldu...

Bir süreligine kinina sokulmus kiliclar yeniden cekildi... Hedef tahtasinda elbette Aragones var. Alex saha da yürür; suclu Aragones'tir... Juvenstus'un istedigi iddia edilen Lugano, bilmem kacinci defa arkasina adam kacirip takiminin x'inci defa benzeri bir pozisyondan gol yemesinin en büyük nedenlerinden birisi olur; suclu Aragones, yillarin tecrübesi Carlos arkasina konstrasyon eksikliginden kaynakli sürekli adam kacirir, kisisel hatalar yapar; suclu Aragones, milyon dolarlik Guiza geldiginden beri forsuzdur; suclu Aragones...

Sonuc ortada, elbette Aragones icin basarili denilemez- hasa!. Bunda birkac mac evveline kadar kendisinin daha sistemli ve daha istikrarli bir takim yaratma cabasi icerisinde oldugunu, ve bir süre sonra bunu daha net bir sekilde görecegimizi söylemistim. Trabzonspor karsilasmasindan bu yana gecen üc macta bu konuda ileriye gidilmedigini bilakis daha da geriye gidildigini görünce yanildigimi düsünmeye basladim...

Oyun anlaminda kayda deger bir gelisme ve ümit isigi olmadigi gibi, mücadele edilen kulvarlarda da bir bir cepheler yitirilmeye baslandi. Önce sampiyonlar ligi hezimeti, sonra uefa'ya dahi katilamamak, arkasindan sampiyonluk yarisinda bir hayli geride kalmak, ligte... Bir tek Türkiye kupasi icin sansi hala yüksek takimin.

Bütün bunlarin isiginda elbette Aragones'in basarili oldugundan ya da isini simdiye kadar iyi yaptigindan bahsedilemez... Ama bunun karsiligi takimi daha da yalnizlastiracak, kaosa yol acacak cözümler sonulmamalidir ortaliga...

Besiktas son yillarda diger iki büyük rakibini gerisinde kaldiysa, bu yaptigi yanlis hoca tercihlerinden ziyade o hocalari gönderme zamanlamasindaki hatalardan kaynaklaniyordu. Yillar evvel Del Besque'i kovduklarindan su andaki Fener'den cok farkli degildi durum. Ve Besiktas o günden bu güne bu hatasini sürekli tekrarladi. Her bir yeni teknik adam yerine geldiginden daha kötüye götürdü takimi...

Fenerbahce de bu hususta tecrübelidir, aslinda. Lorant elbette bu takimin hocasi olacak capta birisi degildi. Ama medyanin baskisiyla kovuldugunda Lorant ve yine o medya istegiyle Oguz Cetin geldiginde Fenerbahce, hatirlanacaktir, ligin ilk yarinsinda Lorant ile topladigi puanlar olmasa kümeden düsme noktasina gelecekti... Halbuki Oguz tam da medyanin istedigi gibi cikartiyordu takimi. O zamanlarda da simdiki gibi mütemadiyen su oynar bu oynamaz manipülasyonu yapiliordu medyada. Kadro önerileri sunuluyordu vs.

Fenerbahce taraftarlari, sayet takimlarini seviyorlarsa en azindan sezon sonuna kadar Aragones'e ve takima destek olmalidirlar... Su noktada yapacak baska bir sey yok cünkü... Aragones'in su anda gönderilmesi demek, bunca süre icerisinde katedilmis kurumsallasma yolundaki mesafelerin cöpe atilmasi, on yil öncesinin takimi olma yolunda yeniden hizla ilerlemek demektir.

Sezon sonunda varilan nokta, alinan sonuclar neticesinde devam edilecek midir, yoksa yollar ayrilacak midir; karar verilir... Esasina bakilirsa sonuc ne olursa olsun bir teknik adamla ikinci seneye girmek denenilmesi gereken bir cabadir. Ama Fenerbahce'nin henüz bu olgunluga ulasmis bir takim ve camia oldugu kanaatinde degilim...