Donnerstag, 30. Juli 2009

Fenerbahce-Honved: 5-1


Volkan-Gökhan, Önder, Bilica, Carlos-Cristian, Emre-Kazim, Alex, Santos-Guiza...

Fenerbahce'nin Honved karsisinda maca baslayan onbiri. Daha önceki yazilarimda belirtiklerimle cok büyük oranda uyusuyor bu kadro. Ben Topuz'u sag kanatta tahmin ediyordum, Kazim formayi kapmis gibi ama. Forvetteki tahminimiz de tutmamis gibi duruyor belki, lakin aslinda degil, cünkü savunmada Bilica ile Önder oynadigi müddetce Guiza'dan da vazgecmeyecektir Daum demistim. Semih yine kulübeye mahkûm yani.

Maca dönersek...

Bu rakibinin birkac gömlek üstününe Aragones'in takimiyken de yiginla gol atmisti Fenerbahce. O yüzden sonuc hicbir sey ifade etmiyor. Oyun olarak neler vardi ona bakalim...

Diziliste de süpriz yok. Bundan da daha evvel kerelerce bahsedildi. Dizilis ayniydi ama, gecen senenin depresyona girmis takiminin daha canli oldugu göüldü. Bu canliligin kaynagi elbette sezon basinin heycaninda da sakliy biraz.

Cristian ve Santos'un onbirde maca baslamasi, sasirtmadi. Ama öfkelendirdi, onu itiraf etmeliyim.

Hep ona dönüp örnek veriyorum ama... Louis Van Gaal takimin sezon basini hazirliginda bulunamadigi icin Luca Toni'ye birakin forma vermeyi, takimla dahi calistirmiyor. Fenerbahce'de ise daha dogru düzgün antremana cikmamis adamlar ertesi gün resmi bir macta ilk onbirde sahada. Onlarin direk baslamamasinin oyuncularin hazir olup olmamasiyla filan cok fazla alakasi yok. Mevzu hak mevzuu.

Eger ki Deniz sezon basindan beri sizin takimla hazirlik kampina katilmissa, aksatmadan tüm antremanlarini yapmissa, ve bu oyuncu sizin kadronuzda bulunduramayacaginiz kadar yeteneksiz ve kalitesiz degilse, bu macta ilk onbirde baslamayi Cristian'dan cok daha fazla "hak" etmisti. Guiza'nin oynamasini anlarim, cünkü Semih sakat ve yerine koyacaginiz baska santraforunuz yok. Ama Cristian ve Santos'un yerine bir sürü secenek var. Ve o secenekler bircok hazirliktan gecmis, kamplara katilmis; elbette onbirde baslayip yeni bir sans elde etmeyi sonuna kadar hak ediyorlar...

Ama hep söylüyoruz... Daum, sonuca bakar. Elbette o, hak hukuk, adalet vs pesinde olmayacaktir. Ilerde de mutlaka bu takimi, Alex ile, Santos ile, Cristian ile vs. kuracaktir. O yüzden bir an evvel o ideal onbirin mac pratigini arttirmak istemektedir. Bu oyuncularin basina bir is gelmezse de, Özermis, Topuzmus, Denizmis, Semihmis vs. avcunu yalasinlar forma konusunda.

Demin de söyledim, biraz daha canliydi takim. Ama su kesinki Daum'un takimlari savunmada her zaman ters ayak üstüne yakalanmaya, yerlesme hatalarini cok zayif takimlar karsisinda dahi yapmaya mahkum. Daha evvelki 3 yillik Fenerbahce deneyimde de vardi bu, 2.5 yillik Köln deneyiminde de. Takim savunmasi, takimin alan daraltma kabiliyeti, geriye dönebilme yetisi üc yilda, Zico'nun bir yilda kat edebildigi kadar bile yol kat edememisti onunla. Köln'de de durum cok farkli degildi. Simdi yeniden ayni sahneleri görecegimize eminim. Fenerbahce cok gol atacak ama cok da gol yiyecek; bu kesin. Cok gol yemesinin de sebebi sakin ha Lugano ve Edu yok da ondan diye algilanmasin. Daum'dan Daum...

Savunmadaki bu aksaklik disinda cok fazla sorun göze carpmadi Fenerbahce ile ilgili. Hücumda bence daha üretken olmali. Cünkü zaman zaman Honved karsisinda dahi tutulup kaldilar, belirli bir bölgeyi asla asamadilar.

Guiza, Emre takimin en etkilisi ve isteklisiydi. Kazim ve Gökhan'i da onlarin yanina ekleyebiliriz. Kazim'in ama devamlilik sorunu hala var. Cristian vasatti ama asla Maldonado olmadigini kanitladi. Ilerde de cok daha etkili olacaktir; o kesin. Santos'un zamana ihtiyaci var. Cok etkisizdi. Carlos sakatlantiktan sonra beke gecmesiyle birlikte daha da kayboldu. Hatta savunmada da hic saglam görünmedi. Deivid ve Alex ise bence takimin en kötü ikilisiydi.

Izlemeye devam edecegiz ama simdiden Fenerbahce'yi görür gibiyim:

Cok gol atan ama ayni zamanda cok gol yiyen; Avrupa kupasinda cok fazla ileriye gidemeyen, ama ligte sonuna kadar sampiyonluk yarisinin icinde olan; Özer ve Topuz gibi Türk futbolunun gelecegi gözüyle bakilan isimlerin yok olup gittigi, 13-14 kisiyle oynayan bir takim olarak izleyecegiz Fenerbahce'yi...

Bilica+Bekir+Önder vs. Lugano+Edu


Fenerbahce medyasinda, taraftarlarinda, bloggerlarinda en cok bu dillendirriliyor:

"Fenerbahce'nin savunmasi yetersiz. Bekir-Önder-Bilica üclüsünün ikisinden olusturulacak savunma birakin Avrupa'yi, lig icin bile yetersiz gelebilir, basimiz cok agrir. Ya Lugona veya Edu'dan biri dönmeli takima, ya da baska bir yabanci futbolcu alinmali oraya."

Tabii daha evvelinde kadronuz, Alex-Terry ikilisinden kurulu olsa idi ve onun arkasindan bu yukarda bahsettigim üclüye teslim edilmis olsa idi takim; bu kaygular yerinde olurdu.

Ayni taraftar güruhunun sahiplendigi, efsanelestirdigi ikili Edu-Lugano.

Iste bir tanesi, kapi kapi dolasip kendine kulüp ariyor, bir tane talipli bulamadi. Hamburg bile onu degil Lazio'nun stoperini tercih etti. Stoperini devreden Lazio ise alacak olsa herhalde simdiye kadar alirdi. Ya da Lugano'nun ücretinde ciddi bir indirime gitmesi lazim. Velhasil, o cok büyük savunma oyuncusuna nedense üst düzey hicbir takim talip olmuyor.

Edu, sakat. Sakat olmasaydi da simdi o da kendisine takim ariyor olsaydi, emin olun, Lugano'nun akibetinden farkli olmazdi. En fazla ülkesinde bir müsteri bulur kendine orda oynardi.

Fenerbahce-Arsenal macini hatirliyorum, Arsenalliler defalarca kez kaleciyle karsi karsiya kaldilar savunmanin arkasina ve arasina atilan toplar sayesinde. Sadece 5 gol yedi Fenerbahce ama iki katini da yiyebilirdi- o derece cok ve tehlikeli pozisyonlar verilmisti. O savunma Edu ve Lugano'dan kuruluydu.

Bunlari söylediginiz zaman söyle bir argüman öne sürüyorlar: "Ama orta sahanin zayifligi Arsenal forvetlerinin bu kadar kolay pozisyon bulmasina neden oldu"

Ne zamandan beri savunmada verilen aciklarin bas sorumlusu o savunma oyunculari degil de orta saha oyunculari suclu gösterilmeye baslanir oldu bilmiyorum. Sayet o forvetler defalarca kez orta sahadan cok tehlikeli paslarla beslenleser ama savunma göbegindeki oyuncular bu tehlikeleri defalarca kez toplasa ama aradabir kacirdigi olsa bunlarin da birkaci gol olsa denilebilir ki, savunma göbegi o yogunlukta elinden geldigi kadar direndi.

Bu ikili ne zaman cok iyi oynadi? Zico'nun Avrupa maclarinda. Cünkü o zaman Fenerbahce takim halinde iyi savunma yapiyor, geride cok iyi alan daraltiyor, sakin top yapiyor, tempoyu düsürüyor ve bu sayede hücuma cikarken kaptirilan toplarda genis alanda yakalanmiyorlardi. Geri kalan bosluklari da artik o kadar olsun savunma meziyetleriyle Edu ve Lugano toparliyordu.

Bu sezon, Daum'un yine tempoyu arttirmayi düsünen bir takim oynatmaya calisacagini tahmin ediyorum. Bu haliyle de Bilica ve Önder ikilisinin genis alanda yakalanmalari cok muhtemel. Ama ayni durum, bunlarin yerine bu efsanelestirilen Edu-Lugano ikilisi olsa da gecerli oldurdu...

Bilica, gerek Edu gerekse de Lugano'dan cok daha zeki, geriden oyunu kurabilen bir savunma oyuncusu. Ayni zamanda aynen Lugona gibi güclü ve rakibine ön alanda önceden basan bir isim. Bekir, agir oldugu hic tartisma götürmez Edu-Lugano ikilisine kiyasla cok daha cabuk. Araya atilan toplari süpürebilir. O da yine Bilica gibi topu geriden oyuna sokma konusunda diger ikisinden cok üstün. Sadece zamana ihtiyaci var. Pismesi, olgunlasmasi, oynayarak mac pratigini gelistirmesi lazim. Önder'in Edu'dan hicbir sekilde geri olduguna ise inanmiyorum.

Gercek olan bir baska sey daha var ki, savunma oyunculari uzun süren birliktelikleri sonrasinda basariyi yakalayabiliyorlar. Edu-Lugano ikilisinin ilk geldigi dönemleri de hatirliyoruz. Alkmaar, Frankfurt maclarinda yaptiklari hatalari unuttuk mu bu ikilinin?

Van Gaal Lucio'nun bile gitmesine göz yumuyor ve yerine monte etttigi isim henüz daha profesyonel hicbir mac yapmamis Badstuber. Paf takimdan yükselme A takima. Fenerbahce camiasi ve hocasi ise hala vasat seviyedeki Lugano, Edu gibi futbolculari icin belki büyük bir yildiz olacak olan Bekir'e burun kiviriyor.

Elano ve transfer basarisi



Galatasaray yönetimi transfer calislarinda parmak isirtmaya devam ediyor. Sadece % 15 verimle oynayan Lincoln'ü dahi bastaci edecek kadar yüregi genis Galatasaraylilar, onun kadar teknik ama ondan cok daha ahlakli ve disiliplinli bir futbolcuya elbette daha cömert olacaklardir.

Elano, Lincoln'ün Alex'in yanindan bile gecemeyecegi, Premier Lig'te forma giymis olani. Ayni zamanda, Lincoln'ün sirtina geciremedigi Brezilya formasini, defalarca kez tasimis olani.

Önce Rijkaar ve Neeskens, sonrasinda Keita ve simdi de Elano...

Bu basarinin önünde saygiyla egiliyorum.

Mittwoch, 29. Juli 2009

Schumacher yeniden pistte


Önce istemedigini belirtmisti ama galiba bugün, fikrini degistirmis. Massa'nin yerine yeniden pistlerde Schumacher.

O biraktiktan sonra ben de birakmistim Formel 1'i... Simdi yeniden döner miyim bilinmez ama en azindan sonuclari merak edecegim, o acik.

Rangnick; güzel futboldan asla ödün vermez

Saolsun Kicker, Bundesliga baslamak üzereyken takimlar hakkinda yorum sahibi olabilmemiz icin bizlere derli toplu bir hayli bilgi sunuyor.

Rangnick'in Hoffenheim'ini da ele almislar. Futbolseverlerin yakindan bildigi gibi Hoffenheim'in gecen sezon ilk devre ortaligi kasip kavurmustu. Acaba sampiyon olabilirler mi derken insanlar, onlar ikinci devre lig tarihinin en kötü ikinci devresini cikartan takim ünvanini taktilar omuzlarina. Ligi de bu yüzden yedinci sirada bitirebildiler ancak. Hoffenheim'in bu basarisi cok süpriz olmamisti benim icin aslinda. Rangnick de benim aynen Hitzfeld gibi, hayranlik duydugum bir hocadir. O nereye gitse ben de pesinden izini sürerim. En son Schalke'den kovuldugunda da sürekli haberlerini yokluyordum, nereyle anlasti, anlasacak seklinde. Icimden de hep Fenerbahce'de solugu almasini temenni ederdim.

O sirada ücüncü lig takimlarindan Hoffenheim'in basina gectigini duyunca cok sasirmistim. Ama tabii o Hoffenheim'in nasil bir perspektif koydugunu önüne, takimin sahibinin kim oldugunu görünce vs. saskinligimin yerini merak ve heycan almaya baslamisti. Bundan bir 5 sezon sonra -ki su anda simdeden 3 sezon öncesinden konusuyoruz- ortaya ne cikacak seklinde bir soru zihnimi kurcalamaya baslamisti.

Neyse, girisi cok uzattik. 5 sezon sonrasina daha 2 sezon var. 3. sezonunda ise cok bilmis futbol ulemasi Hoffenheim ile ilgili kalem oynatmaya basladilar; 'görüyor musunuz bir köy takiminin yaptigi süprizi' seklinde idi yaklasimlari. Hoffenheim'i biraz da Rangnick tesadüfünden dolayi daha önceden takibe almis birisi olarak onlarin bu saskinliklarina müstehzi bir sekilde gülerek gecirdim günleri...

Projenin dördüncü sezonunda neler bekliyor bizleri, nasil hazirlandi Hoffenheim, kimleri aldi, kimleri gönderdi, simdi bunlarin özetine bakalim, Kicker'den de yararlanarak:


Hoop ile Rangnick arasinda kücük bir sürtüsme olmustu. Hoop takimin kadrosunun yeterli oldugunu, özellikle ekonomik krizi de göz önünde bulundurarak yeniden büyük transferler yapmanin mantikli olmadigini söylüyordu. Rangnick ise buna karsin, takimin takiviyeye ihtiyaci oldugunu, kücük bütceli ve kücük hedefli bir takimla kendisini cok fazla idendifike edemeyecegini belirtmisti. Bu savasin galibi simdilik Rangnick gibi duruyor, cünkü Hoop'un en fazla 10 milyon euro ayiririz dedigi transfer bütcesi bir hayli asilmis durumda yapilan transferlerle:

1. Josep Simunic, Hertha Berlin'den, 7 milyon euro...
2. Franco Zuculini, Arjantin, Racing Clup, orta saha, 18 yasinda ve cok büyük bir yetenek olarak gösteriliyor, 4,6 milyon euro
3.Maicosuel, Brezilya, Botafogo, orta saha ve forvet, 23 yasinda, 4,5 milyon euro...

Bunlarin disinda, KSC'den Eichner var, solbek... Ve yine santrafora, Arabistan'dan, Prince Tagoe... Ikisi de bonservizsiz geldiler Hoffenheim'a...

Takimdan ise bir tek Selim Teber ayrildi, Skibbe'nin takimi Frankfurt'a...

Yukardaki resimde de görülecegi gibi cok hücumcu bir takim Hoffenheim... Savunmayi da, Simunic ile daha da güclendirmis durumdalar...

Ibertsberger ve Beck, gecen sezonun, Weiss ile birlikte en göze batan gencleriydiler... Carlos Eduardo ve Obasi zaten kalitesi tartisilmaz isimler... Ibisevic'in sahada tam manasiyla yer alabilmesi icin daha zamana ihtiyaci var saniyorum. Demba Ba yine sakat saniyorum. Ayrica VFB Stuttgart'a transfer olma hikayesi onu bir hayli sevimsiz duruma itti taraftarlarin gözünde. O yüzden biraz da Tagoue ve Maicosuel tranferleri yapildi.

Kicker'in beklentisi Rangnick'in gecen sezon oldugu gibi önce defansif yönü güclü bir üclü orta saha kurgusu olusturacagi seklinde. Onlarin önüne de üclü bir hücum hatti. Bu üclü nasil dizilir; degisebilir diyorlar. Mesela ilerde sadece bir santrafor (mesela Ibisevic) ve onun arkasinda sarkik Obasi ve Eduardo; ya da Obasi ve Ibisevic cirft santrafor, onlarin hemen arkasinda Eduardo vs seklinde... Tabii bu isimlerin arasina, sakatliklar ve form durumlarina göre yeni transferler de katilacak...

Oldukca kaliteli ve güzel bir kadrou... Hücum oynamayi seven Rangnick'ten de ancak böyle bir takim kurmasi beklenirdi zaten.

Kicker'in beklentisi ilk besin icinde bir yer, ligte... Ben de onlara katiliyorum bu hususta.

Dienstag, 28. Juli 2009

Magath'li Schalke'nin vaat ettikleri

Sadece Almanya icinden degil, disardan da, örnegin Türkiye'den, futbolseverlerin, Bundesliga denildiginde bu sezon en cok merak ettikleri ekiplerin basinda Magath'li Schalke 04 geliyor.

Kicker de bu konuyu merak edenler icin bir güzellik yapmis ve kendi analizini ortaya koymus:



Resimden de görüldügü gibi, Kicker'in iddiasi Magath'in Türkiye'de baklava dilimi denilen bir orta sahadan olusan 4-4-2 sistemini benimseyecegi seklinde. Gercekten de Stuttgart ve Wolfsburg serüvenlerini hatirladigimizda Magath'in bu dizilisi tercih ettigini ve ileri uctaki ikili forvetin arkasinda bir '10' numara konuslandirdigini görürüz.

Benim izledigim hazirlik macinda ise Magath bu sistemle sürmemisti takimini sahaya. O macta, ilerdeki Kuranyi'nin arkasinda Halil-Rakitic-Farfan'dan olusan bir zincir kurgulamisti ve onlarin arkasinda iki '6' numara ile orta sahayi bütünlemisti. Magath'in demin de dedigim gibi iki forvetin arkasinda bir 10 numara ile oynamaktan hoslandigini biliyoruz. Lakin Schalke'de elinde ne Misimovic, ne de Hleb var. Farfan, Rakitic gibi oyuncular ise daha cok kenarlara, cizgiye dogru acilmaya seven isimler. Mac pratigi ile birlikte, Farfan'dan bir '10' numara yaratilabilir mi; zaman icinde görebiliriz ama simdiden olumlu ya da olumsuz bir sey söylemek pek olasi degil. O bakimdan ben Kicker'in bu dizilisine bütünüyle katilamayacagim, en azindan bu sekliyle bir serh düsüyorum buraya.

Sahada gördügümüz 11 ile de alakali itirazlarim olacak. Mesela solbekteki Kobiashvilli'yi önliberoda görebiliriz. Cünkü Kobiashvili, sagbekteki Önder Turaci gibi, takiminin hücum gücüne katkisi cok iyi degil. Onun yerine, sakatligi gecince Pander olacak orda, o gelene kadar da hazirlik macinda o bölgede denedigi Jan Moravek olabilir orda. Westermann ise zaten Jones sakat oldugu icin orda ve dedigim gibi Jones dönene kadar Kobiashvili de orada denebilir. Bu haliyle Westermann stoperde de kullanilabilir, Höwedes'e alternatif olarak.

Kicker'in sistemle ilgili bir diger iddiasi da, Schalke'nin, Rutten'in topa sahip olmaya calisan ve bol pas yapan takimindan bir an evvel topu hücum bölgesine tasiyan bir takima dönüsecegi yönünde. Bu öngörüye ben de katiliyorum...

Sagacikta gördügümüz Holtby yildiz adayligini zaten ispatladi, onun yanina Jan Movarek (söylentilere göre 1,5 milyon euro), Vasilios Pliatsikas (0,4 milyon euro) dikkat edilmesi gereken isimler. Gecen yilin büyük hayal kiriklarindan biri olan Orlando Engelaar'in da yeniden ülkesine döndügünü belirtelim. 5,5 milyon euroya transfer ettigi bu oyuncuyu Schalke, PSV'ye yaklasik 3 milyon euroya devretti. Bu sezonun en pahali transferi ise Aachen'den gelen Holtby. Henüz daha 18 yasinda olan bu isim Schalke'ye 3 milyon euroya geldi.

Önce Rudi Assauer, arkasindan da Müller'in mahvettigi kulüb bütcesi anlasilan Magath döneminde toparlanacak. Yoksa sezonun en pahali transferi olarak 3 milyon euroyu görmezdik Schalke'de, bu rakam olsa olsa yapilan transferler arasinda en ucuzu olmus olurdu....

Kicker Schalke'nin ligte elde edebilecegi pozisyonun ilk beste bir yer oldugunu söylemis. Bu noktada da katilamayacagim onlara, bence Magath ilk sezonunda cok icacici sonuclar alamayacak ve onbir ile bes arasinda bir yerde kendisine yer bulacak tabelada.

Spor Basinin Nuray Mert'i olma yolunda; Mehmet Demirkol


Artik hicbir hafta yok ki, Demirkol, yazdigi kötümser yazilarla icimizi karartmasin.

Keita gelir, bir yigin kulp bulur.
Ferrari gelir, Gökhan Zan ondan iyiydi, bunu nerden buldunuz der.
Cristian ve dos Santos ile ilgili simdi, o parayi degmezler demektedir...
Daum gelir, bu adam zaten Avrupa'da basari pesinde kosmaz, o parasini alir keyfine bakar der...

Nuray Mert'i bilenler bilir, hemen hicbir konuda olumlu düsünceleri, yasanan sürecle ilgili iyimserlikleri yoktur. Sürekli homurdanir, sürekli huysuzlanir, sürekli siz bunlarin iyi oldugunu düsünüyorsunuz ama bunlar bos seyler der durur...

Artik ruhum sikilmis durumda ondan. Okumuyorum bile uzun zamandir. Mehmet Demirkol'un bu kötümserlikleri de beni cok yormaya basladi. Kendisine de bu konuda cok elestiri geliyor anlasilan ki, yazisini su cümlelerle bitirmis:

"Yine canınızı sıktım, biliyorum. Bu futbolun boş zamanında Ferrari muhteşem, Cristian 10 numara, Keita fevkalade demem lazım belki de."

Ya kurnazlik yapiyor kendince, ya da anlamiyor bizim gibilerin derdini. Cünkü kendisine kimse Fotomac gibi degerlendirsin demiyor olan biteni. Ama bu kadar kapkara, bu kadar kötümser de olunmaz ki yahu. Hic mi iyi tarafi yok, diyelim bir Keita transferinin, Ferrari'nin ya da Cristian'in... Halbuki gecen hafta kendisi idi, Cristian'i tanimiyorum o yüzden onunla ilgili birseyler yazmak istemiyorum diyen... Simdi nasil oluyor da o adamin pu parayi etmeyecegini yazabiliyorsun?

Zico geldiginde de cok olumsuz düsünceler tasiyordu Demirkol. Hatta ilk senesinde sampiyon olduktan sonra ikinci sezonuna girerken Zico ile Fenerbahce, Demirkol, 'cok bile kaldi onun simdiye kadar gitmesi gerekiyordu' dedi... Evet aynen böyle dedi. Gitmesi gereken Zico ile Fenerbahce'nin ceyrek finaline sahit olduk. Denizli Besiktas'in basina geldiginde de yine yiginla kötümser yazilar yazmistir. Ve Denizli sampiyon oldu...

Demek ki neymis, insan yanilabiliyormus... Öyle ic karartirip durmaktan bir yere varilmiyor, aksine yaydigin negatif ve sinir bozucu hava ile kalip kaliyormussun.

Gelecek sezonda FC Köln ve olasi problemleri

Ligin baslamasina cok az bir süre kaldi. Ama FC Köln'ün problemleri daglar gibi, önlerinde duruyor. Gecen gün Bayern karsisinda alinan 2-0'lik maglubiyet de bir hayli suratlari asmis durumda, Köln cenahinda.

Kicker, Köln'ün sikintilarini özetlemis maddeler halinde... Ve bunlari su sekilde siralamis:

Novakovic'in sakatligi ve kisa sürede takimda yer alamayacak olmasi, Podolski'ye yardim edecek, onun pozisyonlara gormesini saglayacakyeni yaratici oyuncu eksikligi, bu eksiklige care olmasi icin transfer edilen Maniche'in Nisan ayindan bu yana antremanlara cikmamis olmasi ve kilolari vs.

Ben bunun üzerine yine Podolski odakli bir problemi ekleyebilirim. 10 milyon euroluk maliyetiyle Podolski bu takima oldukca lüks bir oyuncu. Öbür taraftan tüm Köln taraftari Podolski'yi simdiden kurtari ilan etmis durumda. Halbuki bundan dört sezon evvel küme düstüklerinde kadrolarindaydi Podolski. Podolski üzerinde olusan bu yogun beklenti ve kadro yetersizliginden ötürü Podolski'nin olasi caresizligi, büyük bir hayal kirikligi ve takimin havasini bozucu bir etki yaratabilir.

Bu derece pahali bir oyuncuyu kadrosuna katip da var oldugu noktadan bir milim dahi ileriye gidemeyecek olmasi Köln'ün, taraftarlari icin elbette stres ve homurtu unsuru olacaktir. Köln ile ilgili bir baska problem olarak da Wome'nin bölgesi gösterilebilir. Siklikla sakatanmasi, haliyle devamlilik sikintisi yasamasi; zaman zaman izinsizce ortadan kaybolmasi vs. gibi nedenlerden dolayi, kadrosunda ikinci bir solbek olmadigi icin Köln'ün bu husus da basini agritabilir.

Bu sezon icin Soldo, Daum'dan farkli olarak, daha cok pas yapan ve kisa paslarla rakib yari alana yerlesmeye calisan bir takim kurmak istedigini söyledi. Eldeki malzeme ile bu ne derece mümkün; bilmiyorum.

Gecen sezon kadroda bir hayli yer bulabilen Vucicevic bu sezon yok. Onun yerine KSC'den bosvervizsiz Freis alindi. Freis daha golcü, ama Vucicevic'in de bileklerine olan hakimiyeti, Freis'da yok. Bunun disinda giden oyuncu yok kadroda. Boeteng'i Getafe'nin istediginden bahsediliyor. Orta göbegi, Petit ve Maniche ile kapatacagini onlarin yedegi olarak da kadroda, Pezzoni ve Matip'in varligini göz önünde bulundurursak, Boeteng'den gelecek parayi reddedemeyebilir diye düsünmekteyim, Köln'ün...

Sakatliklar düzelirse, antreman eksikleri de tamamlanirsa ideal onbirinin su sekilde olacagini tahmin ediliyor:


Daum'un dizilisinden farkli olarak Podolski'nin tam olarak ilerde olmasa da, Novakovic'in yakinlarinda dolasacagini söylebiliriz. Daum'layken Podolski'nin yerinde oynayan oyuncu su kadroda görülen Freis ve Ehret arasinda bulunmaktaydi, bu durum da Novakovic'i yalnizliga ittiyordu.

Petit ve Maniche ikilisinden kurulu göbeginden üretken olabilecegi düsünülebilir ama merak ediyorum bu haliyle orta saha direnci ne hale gelecek Köln'ün... Ehret ve Freis'in yerine Sonou ve Chihi isimli iki farki oyuncu daha var alternativ olarak. Ama onlarin da bu takima cok fazla faydasi maalesef olmaz.

Sayet baska takviye yapilmazsa bu takimla FC Köln'ün kümede kalma mücadelesinin icinde olacagini yeniden, iddia edebilirim, zira bu onbir her zaman sahada olmayacaktir ve maalesef eksik parcalarin hicbirinin yeri tam olarak dolacak durumda degil yedeklerin yetersizliklerinden.
Gecen sezon elde edilen lig onikinciligi ise bu sezon elde edilebilecek en iyi derece olur bence...

Freitag, 24. Juli 2009

Bir Hazirlik Macindan Ötesi...


Bundesliga'nin baslamasina iki hafta kaldi-sadece. Takimlar lig baslamadan önceki son hazirlik maclarina cikiyorlar...

Bu maclardan bir tanesi, Poldi'nin dönüsünün serefine Rhein Energie Stadion'da FC Köln ile Bayern arasinda yapildi...

Bizim de bu sayede lig baslamazdan evvel, iki takim hakkinda biraz daha detayli bilgi edinmemizin önü acilmis oldu. Öncelikle Bayern'den baslayalim...

Van Gaal birkac oyuncuyu saymazsak macin ilk yarisiyla ikinci yarisinda apayri iki kadro sürdü sahaya... Takimina oynatmak istedigi sistemle alakali da cok önemli ipuclarini gözler önüne serdi... Futbol aleminde bir hayli moda durumda olan, 4-2-3-1, 4-3-3, 4-5-1 seklinde önliberoyu iki oyuncuyla kapatan bir dizilisten uzak oynatacak Van Gaal Bayern'i...

Ayni zamanda yine cok az kullanilmakta olan cift santrafor olacak sahada... Ve daha da önemlisi, artik on yil öncesinde kaldi denilen cirft santraforun arkasinda bir "10" numara bulunduracak... Bu karsilasmada o bölgede Müller isimli genc bir yetenek (hakikaten cok önemli bir yetenek) oynadi, ama ilerde Ribery'nin olacagi kesin... Santraforda ise Gomez ile Klose ikilisi sahadaydi ilk yarida, ve saniyorum ligteki maclara da bu ikili ile cikacak sahaya, Van Gaal.

Bayern'in tek kisiye indirilmis önliberosunda ise bu aksam Van Bommel oynamaktaydi, lakin antreman eksikligini giderdikten sonra, Tyhmoschuk'un oranin degismez olacagini düsünmekteyim... Baklava dilimi dedikleri orta saha dizilisinde iki kenarda oynayan isimler ise, Pranjic ve Hamit idi... Pranjic ismi elbette sasirtmadi, oynamasini bekliyordum böyle bir diziliste... Ama birkac hafta evvel kesinlikle gönderileceklerden birisi gözüyle bakilen Hamit'in ilk yarida sahadan olan oyunculardan birisi olmasi oldukca sasirtici ve beraberinde sevindiriciydi...

Her firsatta "teklifler icin tesekkür ederim ama, ben burda kalip kadroya girmek icin mücadele edecegim" diyen Hamit'in bu konuda ne kadar ciddi oldugunun kanitidir bu... Ilk yarida da en iyi oyunculardan birisiydi kendisi. Zaten kumas olarak baktigimizda Hamit'in Ribery'i saymazsak o takimdaki hicbir oyuncudan daha kalitesiz oldugunu söyleyemeyiz. Sayet o gitmek zorunda kalir da, Baumjohann, Ottl, Lell, Schweinsteiger, Sosa, Pranjic vs. gibi oyuncular takimda kalanlar olursa kendisine cok yazik olur...

Bayern'in savunmasinda ise, hazirlik dönemin parlayan yildizlari Van Buyten ve Badstuber oynamaktaydilar...

Birkac gün evvelki yazimda kulübede kalacagini yazdigim Badstuber'in ilkonbir icin en sansli oyuncu oldugunu söyledi spiker, karsilasmanin ilkyarisini olusturan onbirde olmasi da bunu dogrular nitelikteydi... Kenardakiler bilindigi gibi, Lahm ve Braafheid... Lahm'i taniyoruz... Braafheid ise bana hic tatmin edici gelmedi... Oldukca agir bir bek olarak.

Bayern, belki de sezonun henüz baslayacak olmasinin verdigi canlilikla, oldukca agresif, rakibine daha kendi cezasahasi cevresinde pas yaparken basmaya calisan bir takim olarak cikti karsimiza... Hollandali'dan beklenen, varyasyonlu estetik hücum futbolundan ise henüz cok birsey göremedik.

Gelgelelim, diger tarafa... Podolski geri döndü diye tüm stadyumu dolduran komik taraftarlar yiginina sahip Rhein'in zavalli ve aptal takimina...

Kendileri icin bu derece agir ithamlarda bulunuyorum cünkü:

FC Köln, ekonomik kapastesinden ve yillardir icinde bulundugu sorunlardan ötürü, bir transfer sezonunda en fazla 10 ile 13 milyon euro arasinda bir miktar harcayabilir...

Diger yandan Köln, gecen yil ligi sahip oldugu kadro kalitesinin gerektirdiginin cok yukarisinda bitirmeyi basarabilmistir; ama bu durumda, daha önce defalarca örnekleri görüldügü gibi, bu ekipler kadrolarina en az dört saglam ve akillica takviye ile yeniden ligte kalma mücadelesi vermelidirler, cünkü bir sezon evvel, teknik adamindan oyuncusuna, taraftarindan yöneticisine bir sekilde büyük bir is basararak kalmayi basardiklari lig icin ayni kadro hicbir ise yaramayabilir...

Ama Köln ne yapmistir; Podolski'yi, sirf sehir onu cok seviyor, taraftarlar ona tapiyor, diye 10 milyon euro gibi nerdeyse bütün transfer bütcesine malolan bir miktarla transfer etmistir...

E takimin sol-beki gerek kronik sakatliklari gerekse de disiplinsizlikleriyle hicbir zaman sirtinizi tam manasiyla yaslayamayacaginiz Wome; oraya oyuncu alinmasi gerekiyordu; ne oldu?

Takimi ileriye tasiyabilecek, topa hakim olabilen ama ayni zamanda görüs acisi güclü oyun zekasi yüksek orta saha oyuncusuna ihtiyaciniz vardi; o ne oldu? Iste aylardir kadro disi kaldigi icin forma giymemis, topa ayagi degmemis, göbeklenmis, hocalariyla sürekli sorun yasayan Maniche'i almak durumunda kaldilar..

On liberoda hala sorun var. Petit yasli ve agir. Savunma yönü ise aksiyor. Onun partnerleri Matip, Pezzoni, Boeteng yetersiz... Onlarla ligte kalmaya calismak izidirap verici olabilir. Savunmadaki isimlerden Muhammed de öyle.

Buralarin hicbirine takviye yapilamadi. Cünkü bütün para aslinda takimin en sorunsuz bölgesi olan santrafora yapilan transfere yatirildi...

Sebebini bilmiyorum ama bir sekilde Köln ile ilgili tek bir iyimserlik var icimde o da yeni teknik direktör Soldo'nun beklenenden öte iyi performans cikartacagi yönünde... Dedigim gibi bunun icin bir somut neden gösteremem, böyle bir his var icimde.. Aynisi Trabzonspor'un hocasi Broos icin de gecerli.

Sahadaki oyuna bakarsak: Köln, Bayern karsisinda bir hayli etkisiz oldugu ve 2-0 kaybettigi karsilasmada zaman zaman oldukca cüretkar ve ümit vaad eden hücum varyasyonlarina giristi... Dedigim gibi oyuncularin kalitesindeki yetersizlik bu varyasyonlarin sonuca ulasmasini bir sekilde engelledi ama bunlarin olmasi dahi güzeldi.. Zira Daum'un zamaninda hicbir zaman bu kadar estetik ve güzel (tabii ki o bahsettigim kisa 'epoche'leri kastediyorum) oynarken göremedik Köln'ü...

Sonlari nasil olacak ben de cok merak ediyorum.

Sikmisim macinizi!

Ah Pierre Womé...
Bayilirim bu sol-beke ben... Ama bu muhtesem oyuncu ayni zamanda bir o kadar sorunlu, bir o kadar disiplinsiz...

Öyle olmasa zaten Inter ve Bremen ile SL'de boy göstermis adam, simdi Almanya'nin vasat düzeydeki takimlarindan birinde forma giymezdi...

Köln'deki ilk sezonunda da yaptigi yiginla disiplinsizlikle hatirlanan Kamerunlu, bu sezona da sakin girmeyeceginin isaretlerini vermeye basladi. Ilk önce, takimin sezon öncesi hazirlik kampina vaktinden cok sonra katildi; ki bu durum bu tür sorunlu ama ayni zamanda kendisini özel gören oyunculari icin vaka-i adiye olmus durumda- simdi ise Köln'ün yaptigi bir hazirlik karsilasmasinda yedek kulübesinde dakikalarca telefonla görüsürken yakalandi...

Meier, bu konun cezalandirilmayacagi söylüyor; ama ne care, Wome'in bu ilk icraati degi, son da olmayacak...

Lüzumsuz maclarin agir kayiplari


Varsayalim, Dos Santos Fenerbahce'nin su hazirlik döneminde dördüncü lig takimlariyla yaptigi karsilasmalarin birinde sakatlandi...

Aylarca sahalardan uzak kalmasi gerekecek... Fenerbahcelilere soruyorum; ne yapardiniz?

Bu isim Dos Santos degil de, olmaz ya, olur a Fenerbahce'nin paf takimindan yetisen yeni ve gelecek vaad eden bir yildiz adayiniz olsa idi... Ve bu oyuncu sakatlansa, alti ay sahalardan uzak kalacagini söyleseler... Neler hissederdiniz?

Aci, üzüntü, kizginlik...? Hepsi ayni anda?

Magath'in heycanla bekledigim Schalke'sinde dikkatlerimi üzerlerine yogunlastiracagim üc isim mevcuttu bu sezon... Ücü de daha 18 yasinda. Jan Movarek, Vasilios Pliatsikas ve Pedrag Stevanovic...

Moravek ve Pliatsikas dis transferler... Stevanovic ise amatör takimdan transfer edildi A takima...

Bu sezon bu üc isimden bir veya birkacinin patlamasi beklenmekteydi... Gelgelelim, Stevanovic, bu aptal ve gereksiz hazirlik maclarindan birinde, Remscheid ile oynanan karsilasmada, sakatlandi ve maalesef uzun bir süre sürecek sakatligi...

Donnerstag, 23. Juli 2009

2009-2010 Sezonund Fenerbahce-II


Transferlerin tamamlanmasiyla birlikte- belki bir tane de stoper gelecek, ya da Lugona ile yeniden anlasilacak veyahut anlasildi; tam emin degilim- Fenerbahce üzerine yeni bir yazi yazmanin vakti gelmistir...

Daha evvelkinde Daum'un Köln'de kullandigi takim kurgusunu, dizilisi Fenerbahce'ye uygulayacagini söylemistim, 4-2-3-1'i yani... Fenerbahce kampini izleme firsati bulan gazetecilerde de, hazirlik maclarini izleyebilmis bloggerlarda da benzeri düsüncelerin olustugunu gördüm...

Demek ki, yanilma payini da sakli tutarak, bu kurgu üzerinden düsüncelerimizi derinlestirebiliriz...

Gelecek sezon ile ilgili cevaplanmasi gereken ilk soru 6+2 kuralina takilacak yabancilarin kim olacagi seklinde...

Yukarda dedim ya, madem genel kani 4-2-3-1 seklinde oynayacagini söylüyor Fenerbahce'nin o halde o sistem üzerinden gidelim:

Savunmadakiler asaga yukari belli: Gökhan-Bilica-Lugano( yabanci stoper)-Carlos.
Orta ikili hic tartismasiz: Emre-Chirstian
Orta-ileri üclü: Topuz (Özer-Kazim)-Alex-Santos
Santrafor: Semih

Bu kadro yapisinda, Guiza ile Deivid kadro disinda kaliyor... Diyorlar ki, '14 milyon euro'luk adam disarda kalir mi?'... 'Kesinlike kalmaz' diye de ekliyorlar... Cok saglam bir argüman bence... Kalmasi zor... Iyi de Deivid 14 milyon euro degil ama o da disarda olmaktan hosnut kalmayacak ve bir hayli huzursuzluk cikartacaktir...

Ee bunlarin ikisine kadroda yer acsaniz, Carlos'u mu, nokta transfer dedigimiz Santos'u mu, Selcuk'u yeniden onbirde oynatip Christian'i mi kenarda tutacaksiniz..? Bekir ve Önder yeterli degil Fenerbahce'nin yükünü bütün sezon kaldirmak icin diyoruz, o halde savunma göbegindeki yabancilardan birisi de yine alinamayacak kenara...

Yani nerden bakarsak bakalim, cok zor bir denklem... Daum'a kolay gelsin. Galiba yine en uygun ihtimal benim yukarda yazdigim dizilis yine de... Karsilasmanin ilerleyen dakikalarinda cesitli degisikliklerle rotasyon usûlü kulübe oturmak zorunda kalan oyuncularin hazir tutulmasi saglanir ve sorun cikartmalarinin önüne gecilmis olabilir...

Kadro olusumuyla ilgili ilerki günlerde daha net seyler söylebiliriz. Simdilik bununla kapatalim.

Ve gelelim, takimin genel oyun karakterinin nasil olacagina:

Aziz Yildirim kosan, mücadele eden, sert ve arzulu bir takim yaratacagini söylemisti. Bu cümleleri isitenler onun büyük bir kadro revizyonuna gidecegini tahmin ediyorlardi... Ama az evvel yazmaya calistigim kadroyu görünce, aslinda son iki sezonda kacan sampiyonluklarin en büyük sorumlusu olan, kosmaz, mac secer, sorumsuz ve ahlaksiz oyuncu toplulugunun olusturdugu takim iskeletinin korundugunu görmekteyiz...

Yani, biz seneye öpen takim yaratmak istiyoruz var misin Alex denildiginde o bizim bildigim Alex gidecek yerine, Gerrard gibi takimin maglubiyetin isyan edecek bir lider gelecek degil. O bir örnek sadece... Takimin icerisine iki tane belki de üc tane yeni isim monte edilmis olacak. Ve bunlar ne kadar fark yaratacak; oldukca muglak...

Hülasa, daha evvelde de birkac kez dile getirdim, takimla ilgili cok muazzam bir beklenti ve heycan icerisinde degilim, umarim bunda icerisinde bulundugum depresyonun da etkisi vardir.

Borowski yeniden Bremen'de


Christian'in gelmesiyle birlikte Fenerbahce ile hicbir iliskisi kalmamisti artik Borowski'nin... Simdi yeniden eski takiminda...

Henüz net bir aciklama yok. Söylentilere bakilirsa da, gecen sene Bayern'e parasiz transfer olan Borowski, eski takimina 750.000 ila 1.5 milyon euro arasi bir miktara patlamis... Eger gercekten bu kadar düsükse, Pizzaro icin de girisimlerine devam edebilirler saniyorum.

Luis Van Gaal'in takiminda yer bulamayacagi kesindi... Adam illaki 22 kisiye indirecegim kadroyu diyor... Borowski'ye ise yillik 3,5 milyon euro ödüyor Bayern. Bir an evvel elinden cikartmanin derdine düsmüstü onlar da...

Iki tarafta memnun bu alisveristen saniyorum. Ama ben Bremenli olsam biraz icim buruk olurdu, ne yalan söyleyim!

Dienstag, 21. Juli 2009

Sonunda: Andre Santos ve Christian Fenerbahce'nin iki yeni transferi


Brezilya ligi ile hic bir iliskim yok... En önemli takimlarinin (Sao Paolo vs.) bile adini yazamam dogru düzgün... O bakimdan bahsi gecen, bahisten de öte artik forma giyecegi kesinlesen bu isimleri daha evvel hic izlemisligim yok...

Haberler düstükten sonra nete, forumlardan, haberlerin altina yorum yazanlardan, eksi sözlük'ten, bloglar arasinda Brezilya ligi üzerinde söz hakki oldugunu iddia edenlerden vs. yogun bir bilgi toparlama arayisi icine girdim...

Filanca takimda su kadar oynadi, filanca da bu kadar oynadi, sonra ordan buraya transfer oldu, orda su kadar mac forma giydi vs. gibi beni zerre kadar ilgilendirmeyen rakamlari bir kenara birakirsak, okuduklarimdan geriye iki oyuncu hakkinda sunlar kaldi:

Andre Santos: flas denilecek özellikte bir transfer. Konfederasyon Kupasi'nda forma giymis ve dikkatleri üzerine toplamis... Sol-acik oynayacak. Bileklerine hakim, süratli denilebilir ve devamliligi var... Ama tabii bir dünya yildizi degil, olmaya da aday degil...

Christian: Hernannes, Mauricio, Borowski isimlerinin gectigi bölge icin bir hayli sönük kalmisa benziyor... Ben bilmiyorum yukarda dedigim gibi edindigim bilgilerin yalancisiyim... Hatta ikinci bir Maldonado olma ihtimali dahi tasiyor... Sert bir oyuncu, söylenenlere bakilirsa... Görev adami... Uzaktan sut denemeleri var, youtube'dan da görmek mümkün. Ama anladigim kadariyla, oyunu acacak, ileri bölgedeki isimleri pozisyona sokacak, topu kendi yarisahasindan alip rakip sahaya kadar tasiyacak bir oyuncu degil... Sertlik denilince aklima Gencler'den tanidigimiz Zdebel geldi, görev adami denilince de, Ernst... Saniyorum Ernst'in biraz daha cirkefini görecegiz takimimizda...

Bütün bu edindigim izlenimler dogru ise, benim burdan cikartacagim sahsi sonuc su olur:

Fenerbahce yönetimi, pekala iyi bir adim atmistir transferde... Iki tane cok sorunlu bölgeye, iki tane isim transfer edilmistir... Ve bu isimler, sözde, Türkiye Ligi icin oldukca yeterli oyunculardir, yerlerine geldikleri Selcuk, Deniz, Ugur gibi oyunculardan cok daha üstündürler...

Dünya yildizi degiller, olmalari da beklenmiyor... Olabilir, ama öbür taraftan bir Anelka, bir Carlos gibi tamamiyle tribünlere oynanan; sahaya, takima hicbir faydasi olmayan transfer hamlelerinden cok daha faydali ve dogru hamlelerdir...

Hayirli olsun.

Montag, 20. Juli 2009

Daum, Adalet ve Pedagoji


Herr Daum, amatör küme takimlarindan Adling ile yapilan karsilasmada ikinci golü atan oyuncuya öfke kusmus:

"Furkan'ın attığı golden sonraki hareket hiç hoşuma gitmedi. Basit bir gol attıktan sonra öyle çok sevinmemeliydi. Zaten Kazım'ın hazırladığı bir pozisyondu. Futbolcuların şov yapmasını değil, Fenerbahçe için çalışmasını bekliyorum. Fenerbahçe için şov yapan değil, savaşan futbolcu lazım"

Daum'un huysuz, kendini begenmis, narsist bir artist oldugunu cok iyi biliyorduk, bu sözlerle de bunu yeniden ispatliyor nitekim...

Genc bir oyuncu, Fenerbahce'ye hasret yiginla gurbetcinin izledigi, adicesinden bir macta gol attiktan sonra seyircilere kosmus. Pek ilkeli ve disiplinden taviz vermeyen hocamiz ise bu "simarikliga" tahammül göstermeyip, Furkan'in agzinin payini vermis...

Yilmaz Vural, biz Daum'la ayni dönem mezun olduk, benim notlarim onunkinden iyiydi der hep... Baska derslerini bilemem ama pedagojiden yerlerde sürünmüs olsagerek... Zira oyuncusunun yaptigi hatalari ona anlatmak isteyen ama bunu mümkünse onu kaybetmeden yapma taraftari olan bir insanin yapacagi is degildir yukardaki cümleleri basin önünde kurmak... Bir hayli zayif oldugunu tahmin edebilecegimiz Furkan'nin özgüveninin, hocasinin bu sevimsiz laflarindan sonra ne hale geldigini tahmin etmek saniyorum cok zor degil...

Daum'un esas niyetinin Furkan'a dogruyu göstermek olmadigi da cok acik. Öyle olsa, zaten pozisyonu Kazim hazirlamisti gibi, cesaret kirici, kisiyi direk ezmeye yönelik, senin yaptigin ne ki hesabi ancak hastalikli bir ruhun kurabilecegi cümleyi o araciga sikistirivermez...

Artist Daum, bununla da kalmamis, yaptigi cirkinliginin üzerini kulaga cok hos gelen "fenerbahce icin sov degil, savasan futbolcu lazim" lafi ile örtmeye calismis... Videoyu izleyenler, bu ifadelerin bu konuyla hic mi hic uymadigini net bir sekilde görürler, cünkü Furkan'in yaptiklarinin savasmak veya savasmamak fiileriyle uzaktan yakindan alakasi yok... Derdimiz simarikliksa, Furkan'in yaptiginin en az dört katini saha icinde ve disinda yapmakla mesguldür bizim tanidigimiz Kazim, ama Daum'un benzeri bir tepkiyi ona verdigine sahit olmadik.

Hemen burda bir soru: Ayni "simarikligi" Alex, Deivid vb oyunculardan birisi yapsaydi, sizce Daum ayni tepkiyi verir miydi?

Cevablari duyar gibiyim: Hayir vermezdi.

O halde ortada adalet ahlakiyla ilgili de ciddi bir sikinti var. Kendisine kampa erken katilmasi gerektigi bildirildigi halde gec katilan Alex'e hicbir yaptirim uygulamadan, direk takimla calismalara alan Daum'un disiplinden, calismaktan ve savasan takim yaratmaktan bahsetmeye de cok fazla hakki yok...

En azindan biz yemiyoruz bunlari, Herr Daum...

2009-2010'da Bayern


Bayern'i ilk defa dün ve evvelsiki günT-Cup'da izleme firsati buldum. Her biri 30'ar dakikalik devrelerden olusan 60'ar dakikalik iki karsilasmada Bayern'in zaman zaman belirli bir seviyeye yaklassa da gerek Hamburg, gerekse de Schalke karsisinda beklenenin cok altinda bir seviyede dolastigini gördük...

Hoeness kupasiz, hayal kirikliklari icerisinde gecen bir sezon sonrasinda cok büyük degisiklikler yapacaklarini söylemisti... Özellikle Barcelona'da, icerisine düstükleri utanc verici durum ve onlarin aslinda kendileriyle ayni seviyede gördükleri takimlarin cok gerisinde olduklari gerceginin suratlarina tokat gibi carpilmis olmasi, biraz da bu demecleri verdirtmisti Hoeness'a...

Degisim evvela teknik direktör ile saglandi... Arkasinda da transferlere 50 milyon euro civarinda bir miktar ayrildi...

Van Gaal ile ilgili süpheler mevcut ama yeni sezon icin yapilan hazirliklar icerisinde su anda en az tartisilir durumda olan obje yine de Van Gaal, zira cok büyük degisiklikler olacagini söyleyen Hoeness'in transfer hamleleri beklentilerin cok uzaginda kaldi...

Bayern'in gectigimiz sezonki problemlerine bakmakta fayda var önce...

Kahn biraktiktan sonra yillardir onun yerine gecmeyi bekleyen Rensing devralmisti kaleyi.. Ama Rensing'in performansi vasatin dahi üzerine cikamamisti... Kulübedeki bir diger isim Butt'un da Rensing'den daha güvenilir bir görüntü cizdigi söylenemez...

Hitzfeld döneminde cok güzel performans sergileyen Lell, Demichelis gibi isimler Bayern'in aksayan savunmasinin en buyük nedenlerindedi gectigimiz sezon... Ottl ve kiralik gelen Oddo da büyük olmak iddiasindaki bir takim icin yeterliligi tartisilir isimlerdi...

Orta sahadaki isimlerde de ayni sorunla karsilastik... Bir hayli ciddi sakatlik problemi yasayan Hamit, yine Hitzfeld dönemindeki performansinin gerisinde kalmisti... Van Bommel'in yaratici oyuncu zekasi eksikligi Ze Roberto'nun da artik yasi itibariyle bütün oyun boyunca ayni konstanti yakalayamayisi bütün yükü Ribery'nin üzerine yikmisti... Ribery'i kilitleyen rakipler, Bayern'i de islemez hale getiriyordu...

Ilerdeki Toni'nin inanilmaz agirligi, Klose'nin uzun süren sakatliklari, zaten bu seviyede bir takimin oyuncusu olmayan Podolski'nin yetersizlikleri Bayern'in icin gecen sezonki hezimetin sonunu azirlayan etkenlerden bazilariydi...

Tabii bütün bunlarin yaninda kendinden önceki hocanin oyunculardan aldigi performansi alamayan Klinsmann da bir diger sorun kaynagi idi...

Bayern evvela teknik adamini degistirdi, ve Klinsmann sorununa iyi bir cözüm buldu... Gibi, en azindan...

Ama sorunlarin geri kalanina cözüm olarak getirilen eylemler maalesef sonuc vermekten uzak...

En büyük problemlerden birisi kaleydi, orda hala hicbir degisiklik olmadi... Bu sezon da bu kalenin sikinti cikartabilecegini düsünmekteyim...

Gecen sezen stabiliteden bir hayli uzak durumdaki Bayern savunmasina takviye yapmak gerekiyordu belki ama, takviye olarak yapilan isimleri görünce insan hic yapilmasa da olurdu diyebiliyor: Braafheid, Badstuber, Görlitz....

Isimler hicbir sey ifade etmiyor degil mi?

Braafheid, Hollanda'nin Twente Enschede gibi bir takimindan transfer edilmis sol-bek...Bu sayede Philip Lahm sag-beke gecis yapabilecek... Böylece Lell'den kurtulabilecek Bayern... Ama diger taraftan bu ismin taraftarlara ve futbol severlere verdigi güven cok büyük soru isareti... Barcelona karsisinda aldiklari utanc verici maglubiyetin acisiyla harekete gecen menejerin bu seviyede transferlere yönelmesi beklenmezdi saniyorum... Ama belli ki Van Gaal'in transfer politikasi ve kafasindaki Bayern ile Hoeness'in hedefledikleri-en azindan onun dudaklarindan cikanlardan hareketle edindiklerimize dayanarak- arasinda büyükce bir makas farki var...

Bayern'in altyapisinda yetisen Bastuber'in de kulübeyi senlendirmekten öteye gidemeyecegi kesin... Görlitz icin de ayni cümleleri kurmak mümkün...

Bir de bunun üzerine Bayern savunmasindaki uluslararasi klastaki tek isim olan Lucio'nun kaybini düsünürsek, savunmanin gecen seneden daha ileriye gitmedigini üstüne üstlük bir de Lucio gibi cok büyük bir acik verdigini söylebiliriz...

Orta sahada da durum ayni... Gelen oyuncular Zenit'ten Tyhmoschuk ve yine Hollanda'nin vasat takimlarindan olan Heerenveen'li Pranjic... Pranjic'in iyi bir Ribery yedegi olacagi kesin... Ama daha ötesini beklemek mümkün degil... Tyhmoschuk ile de Ze Roberto'nun yeri daha iyisiyle dolmus gibi duruyor...

Vam Bommel-Ze Roberto göbegininin yerini Vam Bommel-Tyhmoschuk alacak ve ne kadar bir öncekinden bir vites yukarda da olsa büyük bir degisim saglamayacagi acik bu revizyonun...

Bununla birlikte yaratici oyuncu eksikligi takimin orta sahasinda hala mevcut...

Forvet hamlesi ise Bayern'in tam bir faciayi isaret ediyor... Elde Toni varken Gomez'i almak, belki daha hareketli ve hizli oldugu icin anlasilabilir ama ekonomik krizin Bayern'i dahi vurdugu dönemde böyle bir isime 30 milyon euro ödemek kabul edilemez bir hatadir... Benim iddiam, Gomez'in birakin 30 milyon euro'yu degecek, bes kurus etmez bir performans sergileyecegi yönünde... EM 2008'deki Gomez performansidir benim icin referans Gomez'in Bayern gibi bir kulübte ne yapacagi sorusuna cevaben, Stuttgart'ta yaptiklari degil...

Hamburg'dan gelen Olic ise, kendisinden önceki Podolski'nin kaderini paylasmaktan öteye gidemeyecektir...

Yani lafin özü, Bayern, bu sezon da beklentilerin cok uzaginda kalacaktir... En azindan uluslararasi anlamda... Hatta benim sahsi kanaatim, Van Gaal'in sistem otutturma cabasi bir hayli zaman alacagindan bu sezon ligde de iyi bir sezon beklemiyor onlari...

Sonntag, 19. Juli 2009

Maniche az evvel Köln-Bonn Havaalanina indi


FC Köln beklenmeyen bir süprize imza atti. Saatlar 18:00 e dogru yaklasmisken Potekizli yildiz Maniche Kölnn Bonn havalanina inis yapti.

Havalanindan direk Geißbockheim'da bulunan kulüp tesislerine gecen oyuncu orda bir dizi saglik kontrolünden gececek...

Kölnlüleri bu transferin cok heycanlandirdigi bir gercek, ama bir hayli zor ve problemli oldugu bilinen bu yildizla teknik direktör Soldo nasil idare edecek, cok önemli bir soru isareti... Sayet Soldo bu viraji basarili bir sekilde alirsa, FC Köln kendisini en cok rahatsiz eden orta sahanin hücuma dönük bölümündeki merkezi oyuncu acigini cok iyi bir isimle kapatmis olacak...

Cok büyük bir süpriz gerceklesmezse kesinlesmis gözüyle bakabilecegimiz bu transferde Köln'ün bir diger Portekizlisi Petit'i emegini unutmamak lazim

Samstag, 18. Juli 2009

Fenerbahce'nin mide bulandirici boyuta ulasan transfer cikmazi

Liglerin baslamasina cok fazla bir süre kalmamisken, ve takimin sezon basi hazirlik kampinin en önemli bölümünün bir haftalik kismi dahi geride kalmisken Fenerbahce'nin yabanci oyuncu transferinde en kücük bir ilerleme katetmeyisi yönetiminin bu konuda bir hayli basarisiz oldugu yönündeki düsüncelere haklilik kazandirmakta...

Sessiz ve derinden... Haftalar öncesinden... Galatasarayli yöneticiler kapti geldi, Rijkaard ve yardimcisini, üzerinden bir hafta gecti gecmedi, yine sessiz ve derinden Keita'yi cikartti basinin karsisina...

Fenerbahce'nin ise simdiye kadar kimseyi cikartabilmisligi yok ekranlara. Basinda yazilip cizilen isimlerden de taraftarlarin artik, benim gibi, midesinin bulanmakta oldugunu düsünüyorum. Uzun bir süre Poulsen ile yatip kalktilar. Olmadi. Emana adi gecti bir ara; heycanlandik, ama balon cikti, ne ki...

Pesinden Bayernli oyuncular kapti gündemi... Van Gaal'in istemedikler... Önce Lucio... Olmayacagi cok belliydi, nitekim 8 milyon euro'ya Inter'in oldu... Sirada Borowski ve Hamit var...

Ikisinin de Bayern'de yer bulamayacagi kesin... Ama Hamit'in israrla Türkiye'ye gelmek istemedigi de kesin. O yüzden, onu unutalim derim ben. Hamit haberi görürseniz de sayfayi cevirin, Hasan Celal Güzel'i görür görmez sayfayi ceviren eski Radikal okurlari gibi...

Borowski'nin ise ilk tercihi Bremen, tabii ki... Ama heyhat, Bremen'in buna verebilecek parasi yok. Iki sezon evvel bonservissiz Bayern'e kaptirdigi oyuncuyu yiginla para verip geri almak da istemiyorlar galiba... Onlarin ilk tercihi, para bulurlarsa Pizzaro olacak. Ayni bölgenin adami degil, tamam, ama bulurlarsa para, onu orda kullanmak isteyeceklerdir. Borowski'yi alacaklarini veya alabileceklerini sanmiyorum. O bakimdan kesinin agzi acilabilirse, Fenerbahce ile Borowski münasebeti, sayet yazilan cizilenler büsbütün bizim basinin uydurmalarindan ibaret degilse ve Fenerbahce yönetiminin gercekten böyle bir niyeti varsa, bir hayli gercekci bir transfer hikayesi hüviyeti tasiyabilir.

Tabii dedigim gibi bunlar üzerinde spekülasyon yapmaktan ileriye gidemiyoruz cünkü bir türlü kesin bir aciklama yapilmiyor, cünkü belli ki sonuca varilamiyor...

Bunlarla kalsak iyi, simdi de iki de bir Kocaman'in Brezilya seferlerini okuyoruz... Kocaman'in önce Maurisio isimli bir oyuncu icin gittigini ve anlastigini yazdilar... Oyuncuyu taniyanlar onun bir orta saha oyuncusu oldugunu söylediler... Emre'ye benzemekteymis... Galiba önlibero mevkisinde bu isim oynayacak dedik ve ilk transferimiz hayirli olsun diye ekleyecektik ki, yine bu transfer hikayesiyle ilgili somut bir haber yansimadi resmi kaynaklardan. Beklemeye gömüldük bir kez daha...

Bugün yine gazatelerden okuduk: Kocaman yeniden Brezilya'ya gitmis... Bu sefer de anlasmak oldugu isimler Cristian adli bir oyuncu ile Amero adli bir baska oyuncu... Cristian ile ilgili kimi yerlerde savunmaci oldugu yaziyor... Ama haberlerin altinda yazan yorumlara baktigimizda ise, onun stoper vs olmadigini, önlibero oldugunu anliyoruz... Hani Maurisio'yu almislardi oraya? O hikaye de mi "hikaye"den ibaretti? Amero konusunda ise ihtilaf yok: o bir sol acik.

Ama nereye kadar bu transfer haberlerinin asli var, iste orasi cok kalin soru isaretleri iceriyor...

Freitag, 17. Juli 2009

Sivasspor-RSC Anderlecht Eslesmesi


Aldigimiz haberlere göre Sivaspor'un Sampiyonlar Ligi'ne katilma yolunda asmasi gereken ilk rakip Belcika ekibi olmus...

Belcika takimi bizlere cok yabanci degil artik. Iki sezon evvel, Fenerbahce'nin ön eleme turunda rakibi olmustu... Simdi Sivaspor'a rakip... Ahmed Hassan ve Serhat yolu ile de az cok kulagimizda asinaligi olan bir ekip...

Bundan on sene evvel olsaydi elbette Anderlecht, Sivasspor karsisinda su günün sartlari icin bir Bayern gibi dururdu... Gelisen futbol sartlari ilginc bir sekilde bu eslesmeyi Sivasspor'un oldukca iyi bir kura cektigi yönünde okumamiza yol acmis durumda... Her seye ragmen benim favorim, Anderlecht, Sivas'in ise zaten hedefi UEFA Avrupa Ligi olmali...

Yine de kurdugu yepyeni dinamik takimiyla Bülent Hoca ve ekibinin tatli bir süpriz yapmayacagini iddia edemez kimse...

Mittwoch, 15. Juli 2009

Lugano ve Dimyat Pirinci


Lugano'ya Fenerbahceli taraftarlarin büyük bir muhabbet besledigi dogru. Ama ben o gurubun icinde degilim.

Oyuncu olarak, evet, iyi bir futbolcu. Zaman zaman yerini kaybetse de, bir hayli savruksa da, oyunu okumasi ve acmasi yetersizse de, takim icinde verdigi mücadele ile sahip cikilmasi, kadroda tutulmasi tercih edilecek bir oyuncudur...

Gelgelelim bu oyuncu, gectigimiz sezonun ortalarindan itibaren yönetimin israrli tekliflerine ragmen takimda kalmaya yanasmamis ve kendisine Italya'da bir kulüp arama yolunu secmistir... Bu amacta, sakatlanma riskinin de önüne gecmek icin Galatasaray karsilasmasinda yaptigi kasitli hareketle 4-5 maclik ceza alma yoluna bile basvurmustur...

Simdi görüyoruz ki Fenerbahce'nin teklif ettigi 3 milyon euro ücreti kabul etmeyen; yilligina 4 milyon euro isteyen ve bunun da ilk iki yilligini pesinen ödenmesini talep eden arkadas, bekledigi gibi Italyan kulüplerine kapagi atamayinca yeniden dönüp dolasip Fenerbahce'nin kapisinda almis solugu...

Duygular der ki, "siktir edin gitsin". Ama biliyoruz ki Daum kendisini ister takimda. O olmazsa da muhtemelen baska bir stoper arattiracaktir Fenerbahce'ye... O yüzden yeniden anlasma yoluna gidilmesi Lugano ile, ama bu sefer yönetimin elinin daha güclü oldugu bir halde, muhtemeldir...

Duyumlarimiz Fenerbahce'nin daha önceki önerdigi 3 milyon euro'nun da altina inecegi ve 2.5 önerecegi dogrultusunda. Aslinda 2 milyon euro dahi önerilse yeridir. Haketmistir zira kendisi bunu ve Fenerbahce'ye muhtactir su asamada...

Tabii bu Lugona serüveni Fenerbahceli taraftarlar icin bir ders olmus mudur bilemem. Fenerbahce camiasinda söyle bir taraftar kitlesi var:

Lugano olsun, Zico olsun, Aragones olsun, Daum olsun gelen her ismi öncelikle büyük bir hosgörüsüzlükle karsilarlar... Ilk hatalarinda da kellesini ister... Tabii Fenerbahce'nin kimseye yaranamayan baskani Yildirim da, genelde arkasinda durmaya calismistir bu isimlerin, bir müddet en azindan... Dinemo Kiev maci sonrasi Zico'nun kovulmasini isteyenlerin de, Lugano'dan bu ligte en az on tane bulabiliriz diyenlerin karsisina cikan ve 'onu bizzat kendim begendim ve aldim, bu takima faydali olacaktir' diyen isim olarak belirir Aziz Yildirim.

Ama sonra iste, Aurelio gibi, Tuncay gibi, Lugano gibi futbol hayatini baska yerlerde devam ettirmek isteyen oyuncular takimdan ayrilmak istediklerinde caresiz kalan yönetime yukardaki paragrafta betimlemeye calistigim taraftar kitlesi öfke kusmaya baslar. Tuhaf bir sekilde kendilerini oyuncularin yaninda konumlandirirken, yönetimin daha dogrusu Aziz Yildirim karsisinda kendilerini konumlandirilar... Olaylari bilmeseniz ve bu insanlarin gözünden okumaya calissaniz, israrla takimda kalmak isteyen isimlere cesitli kaprisleri ve sevimsizlikleri yüzünden kapiyi göstermistir Yildirim.

Iste olan biten bu Lugano olayi, daha öncesinde yasanan Tuncay ve Aurelio olayinin da aslinda ne sekilde cerayan ettigini net birsekilde önümüze koymaktadir.

Dienstag, 14. Juli 2009

2009-2010 Sezonunda Fenerbahce-I


Futbolseverler icin yaz dönemi transfer haberlerini takip etmek ve onlardan edindikleri ile takimlarininin gelecek sezonu üzerine ahkam kesmekle gecer... Bu husustan bahseden güzel bir yazi Papazin Cayiri'nda cikmis, okunmasi tavsiye edilir.

Bugün ben de Fenerbahce'nin önümüzdeki, ya da bu diyelim artik bilemiyorum; sezonda sahaya nasil cikacagi üzerine birseyler yazmak istiyorum...

Kendi kanaatim Daum'un daha birkac ay evveline kadar iki sezon üstüste Köln'de sahaya sürdügü dizilisi degistirmeyecegi yönünde... Ilginctir ki, o da aslinda Aragones'in Fenerbahce'sinin cok farkli degil,

yani:

4-2-3-1 gibi bir dizlisten bahsedebiliriz. O da eldeki oyuncular ve olasi transferlerle muhtemelen su sekilde vücud bulacaktir kendine.

Kalede elbette yine Volkan. Savunmanin sagi ve solu belli: Gökhan ve Carlos. Göbekteki isimlerden de birisi yine kesin: Bilica. Ama digeri sayet bir yabanci transfer edilirse veya Lugano ile yeniden anlasilirsa o olacak, ama o gelene kadar da Bekir olacaktir...

Orta sahanin göbeginde, yani klasik ve klise tabirler önlibero dedigimiz bölgede Daum'un da sadece kesici degil ayni zamanda top yapmayi, oyun acmayi, savunmadan aldigi topu ileri sürmeyi bilen oyunculari tercih edecegini düsünüyorum. Hatta eminim. Burda oynacak ilk isim, sezon basi hazirliklarini da kacirmadigi icin gelecek sezon adina kendisinden bir hayli ümitli oldugum Emre olacaktir. Onun yaninda ise Selcuk ve Deniz ikilisinden birine degil de, muhtemelen Aykut Kocaman'in Brezilya'dan getirdigi listeye göre transfer edilecek olan oyuncuya yer verilecektir.

Fenerbahce'nin su anda en kaotik ve nasil sekillenecegi belli olmayan hatti ise orta saha ile santrafor arasini domine eden üclü zincir... Bu üclü zincirin ortasindaki ismin tartismasiz Alex olacagini düsünüyorum, Daum bu hususta, en azindan benim icin tatli bir süprize yer vermeyecektir.

Onun sagi icin aday cok: Deivid, Kazim, Topuz, Özer... Formda bir Topuz'un, Özer'in de solda oynayacagini var sayarak digerlerinden bir adim önde olacagini düsünmek saniyorum cok acemice olmaz... Solunda ise dedigim gibi, Daum yine Deivid'i oynatabilir, Özer'i oynatabilir, hatta belki de oraya sol ayakli bir oyuncu almanin pesine düsebilir... Ama hicbir sartta Ugur'un ilkonbirde kendisine yer bulacagini düsünmemekteyim, belki de temennimin bunda etkisi var... Benim fikrim, Deivid veya Özer'den birisinin orda olacagi seklinde. Galiba Özer...

Zira Daum, o iki kenarda, Köln'den Vucicevic ve Ehret gibi iki tane cok hizli ve bilekleri cok yumsak isme teslim etmisti. Deivid de fluleli ama, Topuz veya Özer kadar delici degil, maalesef...

Hücumdaki isim ise Guiza'nin akibeti belli olmadigi icin henüz netlislik kazanmayacaktir... Sayet Guiza, Semih ikilisi ile girilirse sezona ve gecikmisliginden hareketle Guiza'ya bir takim cezalar verilip yedekte birakilmasina neden olunmazsa, onun Semih'ten daha avantajli olduguna inaniyorum o forma icin. Guiza gider de baska bir oyuncu alinirsa, bu sefer de o isim oynacaktir... Yani bizim genc Semih'e yine kulübe yolu gözükmekte...

Kadro seklinin böyle oldugunu tahmin ettigimiz takimin oyun sekli de yine gectigimiz sezondan büyük farkliliklar arz etmeyecektir...

Daum da Fenerbahce'yi, geriye yaslanan, yogun ve hizli paslarla ani hücumlara cikan bir takim olarak kurgulamaya calisacaktir. Yani en son böyle bir oyun oynuyordu FC Köln'de... Aragones'in de Fenerbahce'ye oynatmak istedigi bundan farkli bir sey degildi...

Ama Daum kendi teknik adamlik meziyetleri ile yani oyuncularla olan iliskisindeki müsbet taraflariyla Aragones'in oyunculardan alamadigi verimi ve performansi alacaktir... Yani Alex'ten Emre'ye, orta saha kenarlarinda oynayan oyunculardan beklere kadar, bireysel anlamda her bir futbolcunun performansi gecen sezona nazaran daha yüksek olacak ve bu da oyuna farklilik olacak yansiyacaktir.

Montag, 13. Juli 2009

Fenerbahce taraftarlari homurdaniyor


Haziran'in bilmem kacina verilen transfer sözlerine ragmen Temmuz'un ortalarina geldigimiz su tarihlerde Fenerbahce'nin yabanci transfer konusunda kücük bir asama dahi katetmemis olmasi hakli olarak taraftlari endiselendiriyor...

Son sezondaki performans ve uzun yillarin getirdigi eskimislikle birlikte taraftlarin Aziz Yildirim'a karsi artik eskisi kadar tolerans, sevgi ve güven beslemedikleri asikâr. Ezeli rakiplerden Galatasaray'in, önce teknik direktör ve yardimcisi arkasindan da Keita gibi gibi flas ve önemli transfer basarilarinin da bizim taraftarlar üzerinde yarattigi kiskaclik duygusunun bu homurdanmalarda etkisi elbette büyük...

Benim kanaatime gelirsek:

Ben yönetimin Haziran ayi tarihli verilmis transfer sözünün zaten sacma ve yersiz oldugunu düsünmekteydim... Önemli olan, iyi, faydali ve nokta transfer olmasi... Ne kadar erken geldiginin önemi yoktur, cünkü. Simdiye kadar adi gecen Poulsen vs. gibi isimlerin de bir oyalamadan ibaret oldugunu, esas alinacak ismin cok daha baska ve hic beklenmedik anda cikacagini düsünmektey(d)im.

".dim" diyorum burda ihtiyatli olarak cünkü, hakikaten de artik en azindan bir ismin kesinlesmesi gerekiyordu... birkac hafta sonra baslayacak olan lige, takimin sezon basi hazirlik kampina katilmamis olan bir isimle baslamasi bir hayli handikap demektir cünkü...

Artik itiraf etmek gerekiyor, Fenerbahce yönetimi dis transferde, icerde oldugu kadar basarili, etkili degil ve üstelik pek dogru secim de yapamiyor...

Fenerbahce'de basarili olamamis olabilir ama süphesiz Guiza iyi bir transferdir, ama diger taraftan ayni yönetim Josico gibi bir adami da transfer etmistir. Lugano, her seye ragmen iyidir, ama Edu gibi bir adami da alip gelebilmistir. Appiah'i kazandirmislardir bu takima, ama ne ilginctir ki, Maldonado'nun da iki yil bu seyircinin ödedigi komnine biletlerden ekmek yemesine vesile olmuslardir...

Yani aslinda dis transfer konusunda vasatin dahi üzerine cikmakta zorlanan bir yönetimimiz var diyebiliriz... Özellikle de Daum ayrildiktan sonra, oyuncu perspektifi cok yeterli olmayan Zico ve Aragones gibi teknik direktörlerle calisan Fenerbahce tüm yabanci transferleri kendi kendisine gerceklestirmek durumunda kalmis ve bu sayede garip menejerlerin tuzaklarina düsmekten kurtulamamistir...

Bu sezon ise simdiye kadar olan gelismeler maalesef pek ümit vermektedir...

Sonntag, 12. Juli 2009

90 Dakika ve Hincal Uluc'un hezeyanlari


Bilindigi gibi NTV'nin kult yapimi 90 Dakika'nin bitirilmesine karar verildi... Buna programin sac ayaklarindan biri olan Hincal Uluc cok öfkelenmis...

Her zamanki sacma sapan komplo teorilerini de ihmal etmemis elbette... Konuyla ilgili yazisinda Hincal Uluc önce Hasmet dostuna atifta bulunmus:

"...Haşmet geçen pazartesi harika bir yazı yazdı.. 'Forma giymiş patronlar' diye.. 'Yeni sezon başlarken, spor medyasında 'Kirli' bir temizlik başlayacak' diyerek.."

Ama esas gelmek istedigi noktayi arkasina saklamis:

"...Onunla bağlayarak dediler ki..
'NTV'nin bağlı olduğu Doğuş'un patronu Ferit Şahenk, maçlarda kendini kaybedecek kadar fanatik bir Fenerlidir. 90 Dakika ise, içlerindeki Fener gönüllüsü Mehmet Yılmaz dahil Aziz Yıldırım'ı fena eleştiriyor. Aziz baskı yaptı. Bitirtti..'..."

Tabii yazisinin gerisinde Hincal Uluc kurnazligi da elden birakmiyor... Kaynagi ne oldugu belli olmayan, muhtemelen ya o iyice eskimis beyninin hezeyanlarindan ya da bir masa arkadasinin sallamasindan hareketle, Aziz'in baski yaparak 90 dakika'yi bitittirdigi camurunu ortaya atiyor önce sonra da su lafi söyleyerek kendisi aradan siyrilmaya calisiyor:

"...İhtimal vermem..
Ferit Bey dostum.. NTV Yönetim Kurulu Başkanı ki, o da Fenerli'dir, Erman Yerdelen enseye tokat denecek ölçüde 40 yıllık arkadaşım.. Bunca yıldır program yapıyoruz.. Söylediklerimizden rahatsız olsalar, yahu şaka yollu ima ederler.. Hatırlamıyorum.. Hele Erman, tersine, hep alkışladı....."

Dostlariyla arasini acmiyor... Olaya ihtimal vermedigini söylüyr... Sonra da esas kizginliginin kaldirilmasina degil, kaldirilma sebebine oldugunu söylüyor:

"...Beni kızdıran, öfkelendiren, bitişin şekli..
12 yıldır "Gık" demeden, 500 program yapan Hıncal, işine son verildiğini Vatan gazetesinde okumamalıydı..
Biz, oradaki dostlarımız, Patron Şahenk, Yönetim Kurulu Başkanı Yerdelen, Genel Müdür Cem Aydın tarafından uğurlanmalıydık.. Haşmet'e, Mehmet'e ve bana, yayında birer çiçek verilerek teşekkür edilmeliydi..
Biz de, bu ekran cehenneminde 12 yıl arkamızda duran NTV yönetimine ve seyircilerimize teşekkür etmeli, el sallayıp veda etmeliydik....."

Sirf bu tarafini ele alirsak cok anlasilir, cok hakli itirazlar... Ama madem sikintin budur ne diye önce Hasmet'in karnindan konusmalarina yer veriyor, arkasindan da ne idügü belirsizlerin kusmuklarina yer veriyorsun kösende; Aziz baski yapti bitittirdi seklinde...

Hincal, kanalin programi kaldirma gerekcesini ise hic inandirici bulmamis üstelik:

"...Ekonomik kriz, NTV'yi de vurmuş.. Bizim program pahalı gelmiş. Yerine daha ucuzunu koyacaklarmış..

Ayip...."

Simdi bu parcalari altalta toplayalim yeniden:

1. Uluc, önce Hasmet'in yeni sezon öncesinde kulüb baskalarinin baskisiyla takim formasi giymis medya patronlarinin kanallarindan temizlige gidecegini söyledigi yazisina yer vermis...

2. Arkasindan da kimin söyledigi belli olmayan mide bulandirici bir kahvehane dedikodusunu ortaya atmis...

3. Sonra kendince patronu ve kanal yönetimindeki dostuyla olan iliskisini bozmamak adina onlara inandigini ve böyle bir iddiaya ihtimal vermedigini yazmis...

4. Ama ne hikmetse kanalin aciklamalarini da hic inandirici bulmamis... Sonra da dömeni yok aslinda ben bitirilmesine degil de bitirilis sekline kiziyorum diye ortaya karmakarisik, corba gibi bir yazi birakmis...

Madem derdin bitirilis sekli, o zaman ne Hasmet'in iddiasina gerek görürsün ne de o sacma sapan dedikoduyu yazmaya...

Ama hepimiz biliyoruz ki Uluc'un derdi bunlar degil... Onlar sadece kurnazlikla o cirkin ve igrenc iddianin pisliginin üzerine bulasmasini önleme cabasi... Yoksa aciktir ki, Galatasaraylilarin büyük bir cocungulu gibi Hincal Uluc da tüm medyayi Aziz Yildirim'in parmaginda oynattigina inanmak ister/ inanir..

-Sabah Gazetesi spor servisinin basinda hasta Galatasarayli Emrah Kayalioglu...
-Vatan Gazatesi spor servisinin basinda Galatasarayli Ibrahim Seten...
-Hurriyet Gazatesi spor servisinin basinda bir baska Galatasarayli Esat Yilmaer...
-NTV Spor'un basindaki isim Fuat Akdag, bildigim kadariyla Besiktasli...
-Zaman Gazetesi ezelden ebede Galatasaray sempatizanidir, biraz da Hocalarinin ve cemaatlerinin etkisiyle cünkü, o cemaat elemanlarinin zamaninda en fazla cöreklendigi yer idi Galatasaray...
-Haberturk'un basindaki isim Halil Özer'in de Galatasarayli oldugunu biliyoruz...

Bir tek Milliyet'in basindaki Cem Sengül ile iligli bir fikrim yok... Ama onun disinda gördügünüz gibi neredeyse bütün büyük medyanin spor servislerinin basinda Galatasarayli isimler var... Burdan tabii su yorum cikmasin; aslinda medya Galatasarayli...

Sunu soruyorum sadece: Bu nasil Aziz Yildirim etkisidir ki, spor servislerinin basindaki isimlerin cogunlugu Galatasarayli?

Bayern'in rekor transferleri

1. Mario Gomez:

Bu sezon itibariye VFB Suttgart'tan, Bayern'e gecen futbolcu. Bedeli 30 Milyon euro. Bu bedelle, Bayern'in tarihindeki en yüksek fiyatla trasnfer edilen oyuncu ünvanini da elinde bulunduruyor... Bu paraya degil, bunun yarisina bile degmez, benim nazarimda o ayri...


2. Frank Ribery:

Öyle tahmin ediyorum hala Galatasaraylilarin icine oturuyordur onunla ilgili bir haber gördüklerinde... Nasil olmasin; su anda rekor ücretle bir büyükten digerine gecmesi tartisiliyor... Ribery, bu seneye kadar Bayern'in yaptigi uluslararasi anlamda en kalibreli ve degerli trasnferdi... Ve ona ödenen bonservis bedelinin de son kurusuna kadar manasiz olmadigini kanitladi... Özellikle ilk sezonunda yaptiklariyla...


3. Roy Makaay:

2003-2004 sezonunda geldi ilk Bayern'e... Dep. La Coruna'dan... Derlerki ondan bir sezon evvel Sampiyonlar Ligi'nde gruplarda karsilasan Deportivo ile Bayern eslesmelerinde Deportivo'nun iki mactan da üstünlük saglayarak ayrilmasinda cok büyük payi olan Makaay ta o zaman Bayern'lilerin aklini celmistir... Kendisi de daha sonra Bayern'in uluslararasi basariya yeniden dönüs emeline ulasmasinda yardimci olamadi ama, ligte gösterdigi performansla o da Ribery gibi o parayi hakedenlerdendi süphesiz....



4. Miroslav Klose:

2007'de Bremen'den 17 Milyon euroya geldi... Bu seneki yasadigi sakatliga kadar da oldukca iyi bir performans gösterdi... Yani kendisinden sikayet edilemez... Bu sezon da, Van Gaal'in, Gomez ile birlikte onu sahaya sürecegi ve bu eslemeden dolayi Toni'nin disarda kalacagi söylenir... Bakalim görelim.



5. Breno:


Tam adini bilmiyorum, önemli de degil... O da 2007'de takima katilanlardan. 12 Milyon euroluk bonservis ücretiyle listede besinci sirada... Ondan ilerde yeni bir Lucio olmasini bekliyorlardi... Ama simdiye kadarki performansiyla tam bir hayal kirikligindan öteye gidemedi... Galiba bu ona taninacak son sezon hak olacak... Bu sezon da o ilerlemeyi gösteremezse kapinin önüne konmasi muhtemel...



6. Lucio:

O da ülke- ve mevkidasi Breno gibi 12 Milyon euroya, Leverkusen'den gelmisti... 2004'de... Galiba ondan kimse sikayetci olamaz... Ama o habire sikayet ediyor bir takim seylerden... Yeni bir söylenti de Van Gaal'in kendisini onbir disinda tutmak istedigi, bu yüzden de zaten iki de bir Italya'ya gitmek istiyorum Almanya'da kislari soguk ve aksamlari cok cabuk oluyor diyen Lucio'nun Inter'e transfer olabilecegi söyleniyor...



7. Luca Toni:

2007'deki dönüsümün ürünlerinden biri de Luca Toni... Florenz'den 11 Milyon € gibi o zamanlarki transfer calkantilarina tezat olacak sekilde mütevazi bir ücretle transfer olmustu... Futbolcugunu sevmem... Ama geldi geleli Bayern icin iyi isler yapti, bunu da inkar edemem... Özellikle Hitzfeld döneminde, Klose ve Ribery gibi elde edilen dublede onun da cok büyük payi vardi... Bu sene takimda bir kalcak olmasi süpheli....




8. Marcell Jansen:

Houness gibi bir kurt nasil böyle bir hata yapabilir ve Jansen gibi bir kazmaya 10 milyon € bonservis öder akil alir gibi degil... Gerci Houness'i de büyütmemek lazim... Podolski, Breno, Haschemian, Schlaudraff vs gibi yiginla hatalli transfere imza atmis bir isimdir kendisi...




9. Van Buyten:

Jansen'den bir szeon evvel ama ayni fiyata takima kazandirilan isim. Hamburg'tan alinsmiti... Breno veya Jansen'e söylenebilecek olumsuz seyleri onun icin söylemek pek mümkün degil... Kanimca oldukca faydali oldu takimina ve hala olmakta, her zaman oynayamiyorsa da...



10. Podolski:

Bu cocugu da 10 milyon € verdi Bayern... Gerci zarar etmedi ayni fiyata yeniden satti Köln'e... Köln de tüm varigini yogunu bu oyuncuya yatirdigi icin simdi kapi kapi dilenip bütce ayarlama pesinde... Daum da bu zavallilik durumundan kacti ya zaten Köln'den...

Bir anektod: Yillar evvel Daum Podolski'yi takima alalim dediginde "o da kim" diye itiraz eden Aziz Yildirim'in futbol bilgisini kücümsemeyelim derdim... Podolski transferine izin vermeyerek en azindan, benim gönlümü caldi!



11. Ze Roberto:

2002'de, yine Leverkusen'den, Ballack ile birlikte gelmisti Bayern'e... Maliyeti 9,5 milyon € idi... Sampiyonlar Ligi finali oynamis takimin oyuncusunun o zamanlar simdikiyle kiyaslandiginda mütevazi kalacak ücreti futbol piyasasinin ekonomik anlamda ne kadar sacma sapan bir boyuta dogru gittigini gösteriyor... O zaman SL finali oynamis Ze Roberto 9,5 milyon €, simdi uluslararasi hicbir degeri olmayan yerel gol krali Gomez 30 milyon €...



12. Sebastian Deisler:

Bunun kadar talihsiz futbolcu azdir yer yüzünde.... Ondan Almanya'nin gelmis gecmis en büyük futbolcularindan birisi olmasi beklenirken, o bir türl sakatliktan cikip futbol oynayamamistir... Depresyon nedeniyle psikiatri kliniginde yatmisligi bile var ki, herhalde futbol dünyasinda esi benzeri yok böyle bir durumun.... 2002'de 9 milyon € ya gelmisti o da... Berlin'den..



13. Claudio Pizzaro:

Bayern'in Bundesliga parlar parlamaz kendisine devsirdigi oyunculardan bir tanesi de perulu yildir Pizzaro. Simdi Chelsea'nin oyuncusu... O vakit, yani 2001'de 8 milyon € ya Bremen'den gelmisti...


14. Valerien Ismael:

Bir Bremen tarlasi mahsulu daha... Klose, Pizarro vs gibi... Ismael 2005'de gelmisti Bayern'e... 8 Milyon €. Saniyorum Magaht döneminin oyuncusu... Beklenini veremedi elbette ama bundan o zamanlar yasadigi uzun boylu sakatliklarin da etkisi vardi...



15. Robert Kovac:

Tarih 2001.. Bayern, Sampiyonlar Ligi'ni kaldirmis... Bundan iki sezon evvel de final oynamis... Ve bunlarin üzerine bir transfer, Leverkusen'den Robert Kovac, bir savunma oyuncusu Bayern'e trasnfer oluyor... Bonsevirsi 7,5 milyon €... Ve esas süpriz bir defe SL kazanmis bir kere de final oynamis takimin birden bire tarihinin en pahali transferi oluyor bu bonservis ücretiyle... Cok ilginc.

Romantik Kanarya'dan bir alinti: Kemalettin Sentürk



Romantik Kanaryalar blogunda arkadasimiz güzel bir Kemalletin Sentürk yazisi yazmis...

Kemalettin'in oyun tarzi, kimligi; her zaman ayricalikli olmustur, yasadigi futbol döneminde etrafindakilere kiyasla... Dönemin Fenerbahce'sinde Uche-Hogh ile kurulmus saglam savunmanin önündeki güclü onliberodur ve saniyorum Türkiye'deki modern anlamda ilk önlibero yine kendisidir... Böyle bir isim icin simdiye kadar herhangi bir post girmeyi akil etmemis olmak benim ayibim olsun ve bu ayibi bana hatirlatan Romantik Kanaryalar bloguna selam olsun, gerisi onun eseri cünkü:

90'lı yılların çilekeş takımında çubuklunun en çok yakıştığı , en şık abilerimizdendi Kemo. Üstün yetenekleri ile olmasa da tekmeye kafa sokan, ısıran, tuttuğunu koparan; emek yoksa ekmek yok şiarıyla 90 dakika soluklanmadan oynardı. 3 yıl üstüste şampiyonluk sözüyle bit pazarına trilyonluk nur yağdırırken, rakibini öpen Kemalettin ne giderdi şimdi, Rakı yanına buz gibi kavun. Kemalettin Şentürk'ü benzerlerinden, çağdaşlarından, meslektaşlarından (Şabanlar, Şaşlar, Sergenler) ayırmam Televole sayesinde olmuştu. Futbolcuların evlerini TV'ye açtıkları dönemde mütevazi evinin zengin kütüphanesi önünde "saçlarına yıldız düşmüş koparma anne" dediğinde mest etmişti beni. Sonrasında İP'nin Atsız'a bu denli yaklaşmadığı dönemlerde, gazete ilanlarında Kemalettin Şentürk (FB'li futbolcu) ilanları ile irkildik. Artık iyiden iyiye çemberin dışına çıkan Kemo Nijeryalı kankası Uche'nin Türk vatandaşlığına geçeceği dönemde bir kez daha araya girdi topu kaptı. Hacı Uluç olarak belirlenen ismi beğenmeyip, "Deniz koydu adını..." Aynı Deniz Uygar bir Ebru Gündeş klibinde oynayınca ben de Ahmet Kaya klibinde oynarım diyerek Fenerbahçe formasıyla son kez bindirdi sol kanattan.Bir görünüp bir kaybolarak geçti kalan futbol hayatı. önce Gaffar Okan'ın Diyarbakır'ında eski Antepli B.Hasan'la siyasi bir kavgaya tutuştu saha ortasında. Akabinde Ege'nin karşı kıyısında " sakallı bir resimdi ne kadar mütebessimdi" edasında göründü elbette halkların ve uzonun rakının kardeşliğinden kelam ederken... Sessiz sedasız bıraktı futbolu diyorduk ki Artvin'in başkalaşmış ilçesi Hopaspor'a transfreini gördük gazetelerde sana da bu yakışırdı dedik. Mücadelesi hiç bitmedi Kemo'nun , yorumculuğunu gördük nadir de olsa, diğer futbolcu eskileri gibi 4 3 3 , 4 4 2 derdine düşmedi, diğer topçu eskileri gibi biz kopenhagdayken , torinodayken mavalları okumadı, sporcuların örgütlenmesi ve sendikalaşması üzerinde durdu. O'nu son görüşümüz de böyle oldu. Kemalettin saha dışında saha içinden çok daha renkli, istikrarlı oldu belki ama yeşil sahalardan da işgal edilmiş Filistin topraklarında kaldırdığı zafer işareti, adaleti ne öte dünyaya ne hakeme bırakan bir öfke ve de Hayrettin'e attığı güzel bir kafa golü bıraktı geriye... "Yani kısacası benim güzel annem..." Kemalettin Şentürk çıkarıp yüreğini ortaya koyan bir adam oldu vesselam...