Sonntag, 21. Dezember 2008

Bir derbinin ardindan..!

Az önce sonuclanan Galatasaray-Besiktas karsilasmasi tuttugum takim olmamasina ragmen Besiktas icin öfke ve üzüntü karisimi bir duygu yumagina sürükledi beni.

Futbolla ilk tanistigim zamanlarda Besiktas Türkiye Ligi'ni kasip kavuruyordu. Ben o zaman cevremdeki herkesin Fenerbahceli olmasindan kaynakli bir Fenerbahce taraftariydim ama Besiktas gözümde ligin en iyi takimiydi. Gordon Milne'nin o Besiktas'i saniyordum ki hicbir zaman yenmek mümkün olmaz. Istatistikleri bilmiyor Besiktas'in aslinda diger iki büyük, Fenerbahce ve Galatasaray karsisinda aslinda gecmisi itibariyle daha gerilerde oldugunu bilmiyordum.

Iste Süleyman Seba'nin sebatla belki de, gerisinde kaldigi diger iki büyügünün boyuna yetistirdigi takimi simdi yine istikrarli bir sekilde yok ediliyor. Besiktas'in sahaya koydugu futbol, kadrosundaki futbolcular, bel bagladigi yildizlari, getirdigi ve kovdugu teknik adamlari vs. Insanin Besiktasli olmasina gerek yok bu manzara karsisinda üzüntü duymasi icin. Koskoca bir camia, bir dev nasil bu hale getirilebilir, öfke duymamak mümkün degil...



Karsilasmanin kirilma ani, elbette Delgado'nun kirmizi kartiydi. Hakeme bu kart icin bir sey diyemiyorum, esas sakatlik, bu hakemlik standartini ülkenin basina bela edenlerde. Kurallarda belki yaziyor evet, sizden sari kart isteyen oyuncuya kart göstermelesiniz diye. Ama bu kurallarda zaman zaman elbette esnetilebilir, esnetilmelidir. Yoksa o kurallara bakilirsa her macta korner atislari sirasinda ceza sahasinda yasananlardan dolayi en az dört penalti olmali. Delgado, israrli sekilde faulle durduruluyor Galatasarayli futbolcular tarafindan. Oyuncu artik isyan ediyor, cani yaniyor. Kart göstersene diyor. Refleks. Hakemin otoritesini sarsacak, kendi takima avantaj ve/veya rakip takima dezavantaj saglayacak hicbir sey ifade etmiyor o jest. Yeter artik diyor, yeter. Canim yaniyor. Gör artik. Ve rakip oyuncularin darbelerine maruz kaldigi icin magdur tarafta olan Delgado, bir de üstüne kart görerek, oyun disina atiliyor. Oyuncusu oyundan atildigi icin eksik kalan takim da magdur duruma düsüyor. Az evvel en önemli oyuncusu sürekli faulle durduruldugu icin oyuna hakimiyet kurmakta zorlaniyordu o takim, simdi bir de o oyuncusu atildigi icin iyice magdur taraf oluyor.

Hakem ne icin orda; adalet dagitmak icin. Böyle yaparak adalet dagitilmis mi oluyor pekii? Hayir aksine, yukarda dedigim gibi bir taraf ciddi manada dezavantaja ugruyor. Böyle hakemlik müessesine lanet olsun demek geliyor insanin icinde. Baska birsey degil.

Ilk golde Rüstü'ye faul yapilip yapilmadigi, Lincoln'e yapilan hareketin penalti olup olmadigi konularina da bir sey diyemiyorum artik.

Tabii bu hakem durumu Besiktas'in icler acisi halinin üzerine örtemez. Zapo'ya, Seric'e, Holosko'ya, Bobo'ya bir takimi mahkum birakanlar gitmeden Besiktas'in belini dogrultmasi mümkün degil.

UK Championship 2008



Bir süredir Snooker ve dolayisiyla aktif turnuva UK Championship'i ihmal ettik. En sonra ceyrek final karsilasmalariyla ilgili postu girmistik.

Dün yari final karsilasmalari da tamamlanmis oldu ve bugün aksam saatlerinde finalde Fu-Murpyh karsilasacak. Yarinalde Murphy'in Maguire'i ezici bir skorlar saf disi etmesi biz, O'Sullivan taraftlarini mutlu etti. Zira Ronnie'nin siralamadaki en yakin takipcisi Maguire'in elenmesi final oynayamayacak ve haliyla turnuvayi kazanamayacak olmasi onu bir sonraki turnuvaya kadar Ronnie'nin arkasinda tutmaya yetti.

Yarin ise benim acik ara favorim Shaun Murpyh. Bahis firmalarinin da öyle.

"Dan dun..."

Bir sey oldu Altan Tanrikulu'na. Az sayidaki iyi adamdan birisiydi, hala öyle hos.

Lakin son günlerde sacmaliyor gibi sanki.
Örnegin dünkü yazisinin son paragrafinda söyle demis Altan Tanrikulu :

"...Aragones'ten çok bahsetmek istemiyorum.. Eğer şampiyonluğa oynayan bir takım 6 haftadır gol atamayan bir rakip karşısında; üstelik 2-0 öndeyken bu kadar zorlanıyorsa bir sorun var demektir.. Bütün "pas" yapan, "adam geçen", "çabuk" oynayan adamlarınızı çıkarıp, "dan dun" oynayarak Konya'yı yenersiniz.. Yenersiniz de Kiev'de gol pozisyonuna bile giremezsiniz...."

Fenerbahce'nin bu seneki en büyük sikintisinin hücumda cogalmak ve gol pozisyonlarina girmek oldugu zaten biliniyor. Bu yeni birsey degil. O yüzden paragrafin ilk basinda söylediklerine itiraz da edemiyorum ama son kismi ne alla'seversen Altan Bey?

Bütün pas yapan, cabuk oynayan adamlari cikartip dan dun oynayan adamlari almak demek ne demek? "Dan dun" tuhafliginin haftanin birden fazla gününde cok büyük bir gazetenin hatiri sayilir bir kösesine sahip olan bir gazetecinin siginacagi, siginmasi gerektigi sözler oldugunu düsünmüyorum. Aksine bu lafi edebilmis olmasi onun, herhangi bir tasra kirathanesindeki futbol izleyicisinden farkli olmadigini gösterir bence.

Maci izledik. Degisiklikler su sekilde gerceklesti: Emre cikti, Deniz girdi. Deniz mi dan-dun oynayan bir oyuncu. Dan-dun oynamak ne demek hem? Emre ikinci yarinin basindan oyundan ciktigi ana kadar sahada yoktu adeta. Buna karsilik risk almak isteyen Konyaspor karsisinda deplasmanda öne gecmis ve 3 puana yakin olan ekibini kaza kursununa kurban gitmemesi icin oyundan düsen bu oyuncusunun yerine Deniz gibi orta sahayi saglamlastirabilecek bir oyuncuyu oyuna almasi kadar normal ne olabilir bir hocanin? Diger degisiklikle su sekildeydi: Ugur-Vederson. Herhalde, birazcik vicdan ve izan sahibi olan herkes kabul edecektir ki, Ugur bir virtüöz iken Vederson bir kazma degildir. Esasen teknik acidan seviye olarak birbirlerine yakindirlar. Ve yine Ugur oyundan cikarken hic de Altan Bey'in iddia ettigi gibi pas yapan, oyun kuran adam gecen vs oyuncu tipinden örnekler de sunmuyordu. Bir hayli kötü durumdaydi ve oyundan cikmasi kadar anlasilir bir sey yoktu. Son degisiklik de, Deivid-Ali Bilgin seklinde gerceklesti. Ali Bilgin ile Deivid kiyaslanamaz evet, ama yine unutmayalim ki Deivid de oyundan ciktigi sirada artik oyundan cok düsmüstü. Aragones de her zamanki gibi takiminin direncini güclü tutmak icin o dakikalarda degisikliklere gidiyor burda da gayet adaletli davraniyor. Deivid bu hafta Alex'ten de kötüydü o yüzden onu cikartti. Ama aksi de olabilirdi. Deivid cikinca yerine alabilecegi oyuncular icerisinde en iyisinin Ali Bilgin olmasi da saniyorum herhalde Aragones'in sucu degil...?

Altan Tarikulu bugünkü yazisinda benzeri bir tuhafliga imzasini atmis:

"...Denizli hucumu Bobo ve Holosko üzerine kurmali. Nobre'yi ikinc yarilarda kullanmali. Holosko ve Bobo'nun hem sürati hem adam eksiltme özellikleri hem de gol vuruslari Nobre'ye oranla daha iyi. Besiktas hücum hattini bu ikili üzerine kurarsa tekrar sampiyonlugun en güclü adayi olur...."

Bu kadar basit iste bu is. Mustafa Denizli neden bunu akil edemiyor bilmiyorum. Altan Tanrikulu cözmüs halbuki...