Posts mit dem Label UEFA werden angezeigt. Alle Posts anzeigen
Posts mit dem Label UEFA werden angezeigt. Alle Posts anzeigen

Donnerstag, 21. Mai 2009

Hakedilmis zafer!


Kadiköy'deki yapilan Son UEFA kupasi finalinden zaferle ayrilan taraf herkesin hakkini teslim ettigi üzre Shaktar Donetsk oldu...

Medyada cikan, "hah iste görünüz mü bizm kovdugumuz adam UEFA yi aldi" tantanasinin disinda Shaktar'in ve kupanin üzerine cok fazla birseyler okuma sansi edinemedik... Halbuki Lucescu 5 yillik emek sonucunda ulasti buralara... Üstelik de Shaktar'in bu 5 senelik sürec icerisinde harcadigi paranin miktari az-buz da degil... Simdi bize vaaz cekip kafa sisiren bu basinin onun Türkiye'de 5 sezon calismasina ne kadar yardimci olacaklari tartismalidir halbuki... Sampiyon olamayacagi ilk sezonda gönderilmesi gündeme gelirken taraftar ve yönetim tarafindan medya da onu coktan idam sehpasina yatirmis olurdu... Simdi gelsin yine aynisi yaparlar...

Werder benim sempatimi kazanmis bir takim... Macta da tuttugum taraf haliyle Bremen'di... Lakin macin bastan sona hakimi ve rakibine futbol dersi veren tarafi Shaktar idi; bunu itiraf etmeliyim... Bremen, Diego ve Almeida'nin eksikligini cok hissetti... Onlar olsaydi bu kadar mahkum oynamazdi, belki kupayi da aalabilirdi, ama bu yine de Shaktar'in takim futbolu anlaminda Bremen'den birkac vites üstün oldugu gercegini degistirmezdi... Sadece kale önünde biraz yetersiz idiler...

Simdi bakalim Lucesu ile kim ilgilenecek bizim takimlardan... Galiba Galatasaray yakin o isme... Lucescu ne kadar yakin; bilmiyorum... Benim gönlüm Fener'in basinda onu görmekten yana, ama Fenerbahce orali degil... En azindan öyle görünüyor...

Yaptigi artislikle önce kupada elenen arkasindan da ligteki sampiyonluk avantajini yitiren (oh olsun!) Gerets bu aralar "out", simdi "in" UEFA'yi kaldirdigi icin Lucescu... CSKA'yi sampiyon yaparsa Zico da girecek o potaya... Bu isimler alacak artik basinda teknik adami adaylari yerini...

Donnerstag, 7. Mai 2009

Ama niye?

Barcelona'nin bizim ülkemizde seveninin cok oldugu biliniyor... Bunun nedenlerini az cok biliyoruz, girmeye gerek yok, esas derdimiz o degil...

Chelsea-Barcelona maciyla ilgili postta da yazdigim gibi, herkesin Barcelona'yi finalde görmek istedigi de bir gercek... Bunda da bir sorun yok...

Ama bu Barcelona taraftarlarinin, muhtemelen hepsi degil ama büyük bir cogunlugunun, mac sonrasindaki dile getirdikleri "iste futbol kazandi", "kaybeden anti-futbol oldu", "bu gol de sizlere kapak olsun kontracilar" anlayisla ciddi manada sorunum var...

Bu basliklarla konusanlarin iddiasi:

Chelsea'nin futbolu katlettigi, Barcelona'yi sertlikle durdurdugu ve onlarin futbol oynamasina izin vermedigi, sadece savunma yaptigi, manasiz uzun toplarla kontraya yattigi; velhasil, futbolun "güzelliklerini" yok ederek sonuca gitmeye calistigi yönünde...

Bunlari okuyunca, acaba ben baska bir mac mi izledim demekten kendimi alamadim...

Evvela, oyunun hakimi ve esas hakedeni oldugu iddia edilen Barcelona'nin 90 dakika boyunca kaleyi bulan tek bir sutunun olmasi bir celiski degil mi?

Bunun yaninda futbol sadece calimlardan, driplinklerden, sepektaküler hareketlerle atilmis gollerden mütesekkildir diye bir kaide yok... Bu oyunu güzel yapan ayni zamanda Messi'nin o öldürücü driplinklerini durdurabilme yetenegidir, Xavi'nin keskin oyun zekasini islemez hale getirebilme sanatidir, Drogba gibilerinin verdigi muazzam fiziki mücadelelerdir...

Yani aslinda gol atmak kadar golü önleyebilmek; atak yapmak kadar, savunma yapabilmek; calim atabilmek kadar, pres yapabilmektir futbol...

Barcelona'nin bu sezon ortaya koydugu o muazzam akici pas futbolundan olusan atak varyasyonlarini övüyorsak, Chelsea'nin de onlarin bu taraflarini yok edebilmesine
saygi duymaliyiz...

Haftasonu oynanan Real Madrid macindan da iste bu yüzden zevk almamistim ben... Kayserispor karsisindaki Fenerbahce savunmasindan farksizdi nerdeyse Real savunmasi, onca genis alana ve ortasahadaki onca "yumsak" prese Barcelona'nin kestigi ceza beni hic heycanlandirmamisti... Chelsea'nin elenmesi karsisindaki büyük heycan duyanlar icin ise esas o mac futbolun zirvesi... Halbuki, karsidaki zorlayici ve akil dolu defansi acabildigi müddetce degerlidir, Xavi'nin, Messi'nin oynadiklari... Yoksa, stadyuma degil sirkine gitmemiz gerekirdi, ya da iste yildizlarin arada bir hayir isleri icin düzenledikleri dostluk maclari en cok zevk almamis gereken karsilasmalar olurdu, olmaliydi...

Mittwoch, 6. Mai 2009

Chelsea-Barcelona:1-1


Hemen herkes, bir ManU-Barcelona finali istiyordu... Ve bu gercek oldu... Sayet bu mac Türkiye'de, bizim ligimizi ilgilendiren bir cercevede yapilmis olsaydi, hakemin beklenilen, istenilen sonucu saglamak icin önceden ayarlanmis birisi oldugunu cok rahat düsünebilirdik... 

Bu sonucla benim macla ilgili öngörülerim de tutmamis oldu, bir önceki postta. Ama oynanan oyuna baktigimizda, Chelsea'nin Barcelona'nin dillere destan mekanizmasini islemez hale getirdigini, cok iyi bir taktiksel disiplinle sahaya yayildigini, Messi, Xavi, Eto gibi bu sezonki Barcelona'nin göz kamastirici futbolunun en önemli tasiyicilari olan yildizlari sahadan sildigini gördük... Beraberinde bir hayli pozisyonlar da buldu, Chelsea... Karsilasmayi, skandal hakem kararlarinin tutsagi haline getirmekten kendi elleriyle kurtarabilirlerdi... Ama olmadi, Drogba gibi dünya futbolunun en önemli golcülerinden bir tanesinin cok önemli pozisyonlari harcadi... Cok tehlikeli olacak pozisyonlarda, son hamlelerin ve son paslarin hatali olmasi, sonucu etkileyen bir baska önemli noktaydi Chelsea adina... 

Buna karsilik Barcelona, kendilerinden beklenen futbolu sergileyemediler... Bu tabii Barcelona'nin formsuzlugundan degil, Chelsea'nin Barcelona'nin soluklandigi kanallari cok iyi tikamasindandi... Karsilarinda Real gibi, "civik" bir takim degil, "tas" gibi bir ekip vardi bu sefer... Futbol olarak Barcelona bekleneni veremediyse de, son dakikalarda buldugu golle pek cok futbolseverin rüyasini süsleyen finalin gerceklesmesini sagladi...

Manu karsisinda Chelsea karsisinda oldugu kadar zorlanacaklari ise hic sanmiyorum... 

Hiddink'e güveniyorum!


Tüm futbolseverler agzi acik Barcelona'yi izliyor... Oynadiklari futbol gercekten de parmak isirtici... 

Bugün oynanacak olan rövans macinda karsilasinda cok ciddi bir rakip var ama bu sefer... Hiddink'in Chelsea'si, hali hazirdaki takimlar icinde Barcelona'yi  durdurabilecek tek ekip... Ve bu takimla yarifinalde karsilasmak zorunda kalmak Barcelona adina sanssizlik... Bu derece popüler olduklari bir sezonda Sampiyonlar Ligi finali göremeyecek olmak saniyorum oldukca ironik...!

Freitag, 17. April 2009

UEFA'da yari final...


Uefa yari final eslesmeleri, iki Alman ile iki Ukrayna'linin eslesmeleri seklinde gerceklesti...

Almanya'da cok nadir bulunan bir balkonda, yine cok nadir rastlanan ilik bir bahar aksaminda raki-mangal eglencesi karsilasmalardan uzaklastirdi beni... Arkadaslarimin mizmizlanmasini göze alarak yine de arada bir City-Hamburg macina göz attim. Ikinci yarinin basindan City'li oyuncunun atildigi ana kadar izledigim karsilasmada Hamburg cok büyük bir sasla turu gecen taraf oldu anlasilan...

Hamburg, Galatasaray macinda cok formsuzdu... Galatasaray'in hatasiyla turu gecmisti... Tarafsiz gözle iki karsilasmayi izleyen bir futbolsever icin Hamburg'un turu gecmesi insanin icine sinmeyecek bir durumdu... O formsuzlugun üzerine ben Hamburg'un bir tur daha gececegine inanmiyordum ama City'i Hamburg'ta oynadigi ve bu sezonun ikinci yarisinin basinda Bayern'i ezdigi futbolun benzeri bir oyunla yenerek tura ulasti... Ingilitere'deki karsilasmada ise en azindan benim izleyeme firsat buldugum dönemlerde cok sansliydi... Oldukca iyi firsatlar bulmustu City, direkten dönen iki muazzam gol, ofsayt oldugu icin gecerlilik kazanmayan bir gol, Robinho'nun kacirdigi karsi karsiya pozisyon; hepsi benim izledigim kisasik bölümün icerisinde olup bitiyordu... Bence cok agir olan bir ikinci sari ile bir City'li oyuncu oyundan atilinca mac da bitti...

Kiev'in Paris'i elemesi süpriz olmadi ama, aldigi sonuclara bakarsak kupanin da en önemli favorisi gibi gözükmekte; iste bu benim icin süpriz...

Mehmet Demirkol'un kupayi alacak muhtemelen dedigi Eric Gerets'in Marsilya'sinin da Shaktar'a elenmesi benim icin memnuniyet vericiydi... Yoksa o yine bildik, biz adami kovduk adam simdi UEFA'yi aldi klisesiyle beynimize tecavüz edilip durulacakti...

Bremen, Diego'sunun sayesinde turu gecti, Diego Italyan rakiplerine karsi daha bir aziyor; nedense... Milan'i yikan isim de oydu...

Tahminim, Bremen-Kiev finali olacagi yönünde... Gönlüm Bremen'den yana ama, öngörüm Kiev'in kupaya ulasan taraf olacagi yönünde...

Son yillardaki, SL degilse de UEFA'daki bu Dogu Avrupa takimlarinin basarisi bizim takimlarimizin da futbolcu ve teknik adami pazarini doguya dogru kaydirmasi gerektigini söylemiyor mu bize?

Freitag, 26. Dezember 2008

CL Arenasinda nostaljik bir seyahat

Günümüz futbolseverlerinin en fazla ilgiyle takip ettigi lig hic süphesiz Sampiyonlar Ligi. Pekii hafizalarimizi söyle bir yokladigimizda hatirliyor muyuz ilk Sampiyonlar Ligi ne zaman yapildi, hangi takim finali kazandi vs? Hatirlayanlar vardir elbette. Ama öyle tahmin ediyorum ki cogunun zihinde aynen benim de dün bu kücük arastirmayi yapmaya baslamadan önce fark ettigim gibi silinip gitmistir.

Ben de bunun üzerine 1993'ten 1997'e kadar olan süreyi kapsayan kücük bir seyahat hazirladim sizler icin. Sadece final maclarinin üzerinde durdum. Daha detayli bir arastirma icin maalesef yeteri kadar zaman yoktu. Sonraki zamanlar kapsayan bir post da borcumuz olsun.

Dikkatinizi cekecektir sizin de videolari izledikten sonra. O tarihe kadar finallerde bariz bir Italyan hakimiyeti var. Milan pespese 3 Juvestus da 2 defa finale kalmis. Ikisi de bunlardan birer tanesini kazanmis. Geri kalanlarini ise, 1 Alman, 1 Hollanda, 1 de Fransiz takimlari kazanan taraf olmuslar. O tarihe kadar hicbir Ingiliz takiminin birakin kupa kazanmayi, finale dahi gelememis olmasi elbette dikkat cekici. Ispanyollari ise 1 defa 1994 yilind Milan'in karsisinda kepaze olurken Barcelona ile görüyoruz.

Neyse efenim iyi seyirler.

Freitag, 19. Dezember 2008

Kim ciksin...Kim ciksin...?

Bilingisi üzre bugün ögleden sonra Sampiyonlar Ligi ve Uefa kurallari cekilecek. Galatasaray da yoluna devam ettigi icin özellikle Uefa Kupasi ile ilgili bölümü sicak takip altinda tutacagiz ülke olarak.

Muhtemel rakipler su sekilde: Bordeaux, Bremen, Shaktar, Aalborg, Zenit, Marsilya ve Kiev.

Öyle tahmin ediyorum herkes, yani Galatasaray'in yoluna devam etmesini isteyenler Aalborg'u istiyor. Aalborg gercekten zayif da mi öyle isteniyor yoksa isminin cilizligina aldanip bu kaniya variliyor; cok emin degilim. Sanki ikincsi. Öyle oldugu icin de bence tehlikeli bir eslesme olur. Zira ne oldugunu pek bilmedigimiz bir rakiple karsi karsiyasiz. Metalist icin de ayni seyler söyleniryordu en basta. Ama öteyandan, Bordeaux ve Kiev bir hayli tanidik takimlar ve saniyorum Galatasaray'in klise tabirle disine göre. Bremen, Marsilya, Zenit kuralari hic iyi olmaz. Galatasaray acisindan. Shaktar icin ise hicbir yorum yapamiyorum.