Montag, 3. Oktober 2011

Cristian Baroni


Yokluklar bazen güzel süprizler cikartiyor insanin karsisina. Bunun en güzel örnegi saniyorum Kemalettin Sentürk'dü.

Emre'nin, Gökhan'in, Topuz'un sakat; Niang'in Lugano'nun ve Santos'un da ayrilmis olmasi, Fenerbahce'yi aciktir ki bir hayli zayiflatmisti. Semih'in yetersizligi, Bienvenue'un beklenenin altinda cikmasi ile tüm ümit tasiyicisi Alex olarak kalmisti, takimin. Iste boyle muskul bir durumda ortaya yeni bir isim cikti. Baroni. Son iki sezonki hayal kirikligi kendisiyle ilgili anlasildiki onu yanlis tanimaktan kaynakliymis. Biz ordan Appiah, Aurelio filan olmasini istiyorduk saniyorum. O ise nevi sahsina münhasir; sahanin her alaninda rakibine direnc ve pres koymayan, mevkisi itibariyle beklendigi kadar sert olmayan, ama oyunu o noktadan cok iyi kurup takimin hücum gücüne son derece üstün bir katki saglayan önemli bir ortasaha oyuncusu oldugunu gösterdi. Yani o bilinen ve beklenilen anlamda bir 6 numara degil de, daha klasik anlamda bir ortasaha oyuncusu idi. O bölge icin illa ki bir Van Bommel'e, Selcuk Sahin'e, Saido'ya, Senna'ya, alismis bizim ezberlerimize ise bu durum yadirgatici gorunse de gercekte öyle olmadigi tüm ciplakligi ile asikar zira bütün önemli takimlarda artik, yukarda saydigim isimlerden olusmusyor, göbek oyunculardan illaki bir tanesi. Onun yerine oyunun hücum yönene cok önemli katki saglayabilecek, pas dagitabilecek, topu rakip kaleye tasiyabilecek, onemli paslar atacak, ceza sahasi icerisine girerek takimin direk skor yüküne katki saglayacak ikililer kullanilmakta artik.

Emre-Cristian ikilisi de tam manasiyla bu soylediklerime karsilik gelen, takim savunmasi icin ise, elbette Selcuk kadar olmasa da kesinlikle seffaf olmayan isimler. Keyfini cikartalim derim ben.