Freitag, 26. Februar 2010
Cristian Baroni
Dünkü macla direk ilgilisi yok ama o macin isiginda ve Mehmet Demirkol'un zihnimde soru isaretlerine yol acan dünkü Spor Servisi'inde söyledigi sözler dogrultusunda Fenerbahce kadrosu üzerinde düsünmeye basladim... Sirasiyla bu isimler hakkinda yazacagim.
Ilk isim de Baroni.
Ben o mevkinin iki kisiyle kapatilmasindan hostunum. Zihnimdeki futbol matematigi bunu söylüyor. Fenerbahce'de de o bölgenin iki isim tarafindan domine ediliyor olmasine bu yüzden itirazim yok hicbir sekilde...
Bu isimlerden Emre olanina ise sonsuz derecede güvenim ve saygim var, futbol anlaminda... Su sartlarda Fenerbahce ondan daha iyisini bulamazdi... Benim futbol anlayisimda bu bölgedeki oyunculardan bir tanesi ileriye dogru cikarken digerinin sürekli bölgesinde beklemesi yoktur... Dönüsümlü olarak her ikisi de ileriye cikabilmeli, takimin hücum gücüne katki saglamalidir... Bu noktada Fenerbahce süregiden taktiksel anlayis benim tercihlerime uymamakta. Cünkü Baroni takimin hücum gücüne neredeyse hic katki saglamiyor... Bunun onun bir sucu olmadigi, hocanin bu sekilde istedigini söyleyenler var... Muhtemelen hakilar... Ama derdim o degil, hocanin o anlayisina katilmamakla birlikte, aksi durumda da Baroni'nin takimin hücum gücüne katki saglayacak meziyette olduguna inanmiyorum; onunla ilgili sorun da tam burada zaten...
Baroni;
örnegin bir Emre gibi, rakip cezasahasi disindan etkili sutlar atabilecek, gol pozisyonlarina girebilecek ve etkili toplar atarak ileri uclardaki oyunculari pozisyonlara sokabilecek bir isim midir?
Ballack gibi tam sahada rakiplerine pres uygulayarak rakiplerini bozabilen ve onlarla gögüs gögüse, omuz omuza mücadele edebilecek birisi midir?
Rakipler göbekten gelmeye calistiklarinda, onlari Kemalettin gibi söyle bir hirpalayip sarsabiliyor mu?
Duran ve yan toplarda rakip cezasahasi icerisinde tehlike olusturabilmekte mi?
Ya da rakip kanatlara inmisse, Marco gibi, beklerin veya aciklarin destegine yetisebiliyor mu?
Baski altina kaldiginda top saklayabilmekte ve faul alabilmekte midir; yoksa sürekli hatali paslarla savunmada ciddi manada tehlikelerin olusmasina mi yolacar?
Kendisiyle ilgili söylebilecek tek sey, stoperlerin arasina girdigi ve yeri geldiginde ücücü bir stoper gibi oynadigi... Ama bunu Selcuk da yapabiliyor... Hatta su soruyu soralim, zihnimizdeki daha da berraklastirabilmek adina: Cristian oynamadigi zaman kacimiz, yahu cok büyük eksikligini yasayacagiz simdi bunun, demekte... Hatirlanirsa takimin yildilari, Appiah, Tuncay, Alex, PVH, Nobre vs. oldugu halde Marco'nun sözkonusu olabilecek eksikligi her zaman cok ciddi manada endise yaratirdi insanlarda... Ayni endiseleri biz Cristian icin tasiyor muyuz?
Tabii ki hayir...
O halde seven arkadaslari bilemem ama, ben sampiyon olunsa da olunmasa da bu sezon takimdan gönderilmesi gerekenler listesinin basina onu yazacagim, sayet aksi olursa da ben bu yönetim ve teknik ekiple ilgili artik ciddi manada süpheye düsecegim...
Süpriz yok; Fenerbahce-Lille: 1-1
Ilk mac arkasindan hic ümidim yoktuysa da, bu maca cikasiya kadar yasananlar ve ortaya cikan müsküliyet takima ekstra bir motivasyon saglayacak ve aslinda hic rasyonel temeli olmayan bir sekilde sahada olaganüstü seyler olacak diye düsünmeye, hissetmeye baslamistim...
Karsilasmanin ilk yarisi nasil bilmiyorum; ama ikinci yarisinda izledigim takimda bu bahsettigim irrasyonel rüyanin izleri yoktu... Skor aksini söylese de, bence ilkyaridaki takimda da yoktu... Ne kadar motive olurlarsa olsunlar, Bekir'in, Bilica'nin, Selcuk'un ve Önder'in ayni anda yildizlasacagini beklemek hakikaten büyük bir Fenerbahce hastaliginin isaretidir ki anlasilan bende o var...
Aci olan son haftalarda ne zaman tam ayaga kalkacakken daha sert bir sekilde yere cakilmayi saglayan yeni bir darbe daha yemis olmak...
Bu karsilasma daha basinda Lille'nin attigi golle 0-1 bitse emin olun su skor kadar yaralayici olmazdi... Bursaspor'a Fenerbahce, o oyunla basladigi ve ilk yarisinda 2 gol buldugu karsilasmadan son 5 dakikada yedigi gollerle 2-3 yenik ayrilmak yerine, ta bastan 3-0 yenik durma düserek maglup olsaydi o kadar darbeleyici olmazdi... Diyarbakir etten duvar örse ve o sekilde mac 0-0 ile sonuclansa, Ayman'dan son saniyelerde yenilen hic yenilmeyecek bir golle berabere kalinan halinden daha az tesirli olurdu...
Yani sözüm o ki, bu sans durumu artik kabul edilemeyecek, tolere edilemeyecek boyutlara ulasmaya basladi... Futbolda olur böyle seyler olur da, hep ayni senaryo her üc güne bir tekrarlaniyorsa artik Aldomovar'in kadinlari gibi sinir krizinin esigine yaklasilabilir...
Tersinden düsünelim, bu mac 1-0 bitse tur atlasa Fenerbahce, sonuc korkunc derece fayda saglayabilirdi Fenerbahce... Son günlerinde takimi icine soktugu yogun depresyondan cikartma islevi görür, özgüvenin yeninden saglanmasinin önünü acardi... Ama dedigim gibi aksine cok daha büyük bir depresyona sokacak sonucla nihayete erdi...
Artik 3 cephede mücadele ediyoruz diyemeyecegiz; bu kesin... Türkiye Kupasi'ndan ümitliyim ümitli olmasina da, lig ne olur bilemem...
Ligin sonucuna göre Fenerbahce kadrosu üzerinde degismeler olacaktir elbette, ama sonuc sampiyonluk da olsa; bu Cristian ile, bu Önder ve Bilica ile, bu Lugano ile filan olacak isler degil bu isler... Fenerbahce'nin temel 4 transfere ihtiyaci var ki bu asgari sayi... Bunu arttirmak mümkün... Bu niceliksek bir deger, bir de bu isimlerin nasil ve nerden olacaklari önemli... Önliberoya Brezilya'dan getirdiginiz, ciliz ve sünepe Cristian gibi bir isim getirecekseniz yine onun yerine, veya bizatihi ondan memnunsaniz, diyecek sözüm yok benim...
Abonnieren
Posts (Atom)