Montag, 31. Oktober 2011

Gurur Aksami; Fenerbahce-Karabükspor: 1-0

Saniyorum, bu aksamla birlikte 27 mactir yenilmiyoruz. Bu mutluluk hepimizin ve bu takimla ne kadar gurur duysak azdir. Hele bu seriyi 85 dakika 10 kisi oynadigimiz bir karsilasmayla devam ediriyorsak, gurur duymaktaki hakliligimiz iki kat daha artmaktadir.

Bu duygularin disa vurumundan sonra bu mac ozelindeki degerlendirmelerimize gecelim.

Karsilasmada olumlu anlamda bahsedebilecegimiz pekcok husus vardi. Savunmada Yobo'nun üst düzey sezgisi ve liderligi, orta alanda Cristian'nin Oguz Cetin'i hatirlatan muhtesem performansi, kenarlardaki Topuz ve Caner'in insanustu mücadelesi ve ozverili futbolu; Emre ve Gokhan'in artan performanslari gecenin dikkat ceken olumlu yanlariydi. Zaten bu yuzden 10 kisi olmasina ragmen, sahada rakibine ustunluk saglayan, pozisyon bulan, oyun kuran, topa sahip olabilen ve oyunu istedigi gibi yonlendirebilen bir takim vardi, ilk yarida.

Ikinci yarida Karabukspor oyunun hakimi olmaya basladi, bunda elbette Fenerbahce'nin de katkisi vardi.

Iste bu noktadan itibaren, Fenerbahce'nin eksik, elestirilesi yanlari ortaya cikmaya basladi. Fenerbahce belki 27 mactir yenilmiyor ama hem gecen sezon bazi maclarda oldugu gibi hem de bu sezon bazi maclarin bazi anlarinda oldugu gibi oyunun kontrolunu anlasilmaz bir sekilde rakibe birakip sahasina cekiliyor. Bu ornegin Besiktas macinda da oldu ve o anlarin hemen arkasindan zaten golleri yedi.

Bu mactaki geriye yaslanisin anlasilir nedenleri vardi; kabul. Ama degil midir ki, bu macta Fenerbahce eksik kalmasaydi ve karsilasmasinin son 20 dakikasina yine 1-0 onde girseydi ayni sekilde geriye gomulup topu rakibine birakacakti. Bu saniyorum su anda takimin en cok uzerinde durmasi gereken ve iyilestirmesi gereken husus.

Bu mac ozelinde bu noktaya ek olarak elestirilmesi gereken bir nokta daha vardi.

Kabul ediyorum, Ridvan Hoca'nin da soyledigi gibi, teknik direktor ne soylerse soylesin, bir muddet sonra takimlar skoru koruma gudusuyle kendiliginden geriye yaslanir. Ama teknik direktorler takimlarina kenardan isaretle etki edemeseler de eylemleriyle, yani oyuncu degisiklikleriyle, sozlerini gecirebilirler.

Ne demek istiyorum; sunu: Emre'nin yerine Selcuk Sahin'i, sayet ayni sartlar altinda, Galatasaray'a, ya da Besiktas'a, ya da diyelim Lille'ye karsi oynuyorken alsaydiniz; son derece yerinde bir hamle olurdu. Cunku siz eksik kalmissiniz. O sartlar altinda skor ustunlugunu yakalamissiniz. O dakikadan itibaren de ne olursa olsun skoru koruma derdine dusersiniz ve bunu yapmanin en iyi yolu da savunma agirlikli oyuncularin saha icindeki sayisinin arttirilmasidir. Cunku sozkonusu bu rakipler zaten esit sartlarda oynasaniz dahi size zaman zaman kendi oyunlarini kabul ettirerek oyun ustunlugunu ele gecirme, pozisyon elde etme potansiyeline sahipler. Dolayisiyla siz ne yaparsaniz yapin o dakika o sartlarda artik sizin gomulmekten baska careniz kalmaz, bu durumda da Selcuk Sahin ismi, bitik ve gergin bir Emre'nin yerine en uygun isimdir.

Fakat rakibiniz bu aksam ki gibi, Karabukspor ise, bu tur bir degisiklikle siz, rakibinizin 3 birim olan size karsi oyunun hakimi olabilme ve cezasahaniza yonelme ihtimalini, atiyorum 5 birime cikarmasina yardimci olursunuz. Cunku Selcuk Sahin, topa sahip olabilen, onu iyi saklayabilen ve cok verimli kullanarak hucuma dogru katedebilen bir isim degildir, Emre gibi, Cristian gibi. O yuzden Selcuk'un dagitacagi her top yeniden rakibe gidecegi icin onlarin bir kez daha uzerinize gelmesine davetiye cikartmis olursunuz. Halbuki Emre ile Sezer yerdegistirseydi, eminim ki, Sezer ceza sahasi onunde kapilan toplari cok daha iyi saklar, daha iyi katederek hucuma dogru surer bu haliyle de rakibinin kalenizin onune yigilmis oyuncularinin geriye gitmesine yolacarak, takimin savunmasina bu yonuyle cok daha buyuk katki yapar.

Dedigim gibi bu metot, orta-ust duzey takimlarda ters tepebilir ama Karabukspor gibi bence sizi cok fazla tehditme gucu olmayan bir takim karsinda bu kadar iceri gomulerek, bir sans golunun olabilirligini arttirmis oluyorsunuz.

Bunun disinda bana kalirsa, en az son 10 dakikada Caner'in yerine de Stoch'un girmesi faydali olurdu diye dusunuyorum.

Ozetle bence Aykut Hoca'nin formsuzlugu devam ediyor.

Fakat butun bunlara ragmen, fevkalade iyi bir takimimiz oldugunu ve bu aksikliklarini giderirse bu ligin en buyuk favorisi oldugunu bir kez daha gormus olduk.

Sonntag, 30. Oktober 2011

Tadsiz Skorlar

Bu haftasonu tam bir hayal kiriligi oldu.

Buyuk bir heycanla izlemeye gittigim Gaziantep-Trabzonspor macindan oldukca sansli bir galibiyetle ayrildi Trabzonspor. Ve bu benim hic istemedigim bir seydi. Neyse, deyip Kayseri ile sevinmeye hazirlaniyordum. Bu sefer de (maci izlemedim ama) Galatasaray'in net bir skorla Kayseri'den galibiyetle ayrildigi haberini aldim. Oysa ne kadar da umutluydum. Ve nihayet, Besiktas. Gerci Besiktas'in puan kaybedecegini dusunmuyordum o yuzden bu skor cok da supriz olmadi.

Dunku Antep deplasmaninda Trabzonspor galibiyeti, bugünkü Kayseri deplasmanin Galatasaray'in kayipsiz donmesi... Bu skorlar, cok sevindigimiz, kotu oyuna ragmen kayipsiz dondugumuz Antep ve Kayseri deplasmanlarinin hanemizdeki arti degerini sifirladigi ima etmektedir. Bizim galibiyetlerimizin ancak Galatarasay ve Trabzonspur bu haftayi puan kaybiyla geride birakmis olsaydi bir manasi olacakti. Ama bizim gibi onlar da kayipsiz gectiler.

O yuzden maalesef son iki haftadaki puan kaybi, ligin psikolojik ustunlugunu kazanmammizin önüne gecerek su anda herseyi esit duruma getirmis oldu.

Fenerbahce'nin Karabuk karsinda kesinlikle ama kesinlikle galibiyetle ayrilmasi lazim.

Samstag, 29. Oktober 2011

Sevilesi bir takim; Gaziantepspor

Eger bu ülkenin futbolunun ilerlemesi gerektiginden bahsediyorsak, bunun Anadolu'dan iteleye kakalaya bir sampiyon cikartmakla olmayacaginin farkina varmali ve onun yerine sampiyon olur veya olmaz, istikrarli bir sekilde zirvede kendisine yer bulan; belli bir futbol kulturune sahip; yerel medyasi, taraftari ve stadyumu ile ligte agirligi olan takimlar yaratmaliyiz.

Buna aday olan ise su anda, Bursaspor'u bir kenara koyarsak, Gaziantepspor ve Kayserispor. Tolunay'in gitmesiyle birlikte artik kendisine mesafe konulmasi gereken bir takim da degil. Tolunay'in gerginligi ve sevimsizligi (hafazanallah) takima da sinmek uzereydi; ama allahtan oyuncular anlasilan bu "delikanli"dan biktilar ki, onun gonderilmesini saglayip simdi daha derli bir takim olarak yollarina devam ediyorlar.

Bugün gecen senenin zirve yariscisi bir takima karsi oyunun hicbir bolumunde mahkum oynamayan, hatta galibiyete rakibinden daha yakin taraf olan Gaziantepspor idi. Maalesef, sansiz bir maglubiyet almak zorunda kaldi. Benim acimdan can sikici olsa da, Antep camiasi icin gelecek aydinlik gozuktugunden bu skorun hic onemi olmamasi lazim.

Yollari acik olsun.

Freitag, 28. Oktober 2011

Yakin Mercek-3

Son bölüm forvet hatti icin. Üzülerek tespit ediyoruz ki bu sezonki forvet hatti Fenerbahce'nin son 9 sezon icerisindeki en kötüsü.

Kimse Kezman'dan memnun kalmadi ama, ona destek veren Tuncay vardi sahada. Sonra Deivid oldu. Alex ile birlikte elbette. Guiza aglaltilarak gonderildi ama, Bienvenu'den rahat iki gomlek ustundu. Maalesef Alex'li sistemin ve sansizliklarin kurbani oldu. Niang ise degil son dokuz sezonun bu takimda izleyebildigim en iyi hucum oyuncusuydu. Alex'li takimda oynayacak golcu oyuncuda olmasi gereken hersey vardi ve bunun hakkini vererek oynadi. Tabii butun bu donemlerde bir de formda bir genc Semih vardi yedek kulubesinde. Alex ise ya da daha genc ya da daha formdaydi.

Bu sezon ise, bir son dakika transferi olan Bienvenu cok yetersiz kaldi. Gelisir mi; belki ama bu zayiflamisligimizi kaldirmayacak ortadan. Semih son yillarin en formsuz sezonunda. Alex ise elbette bir yil daha yaslandi.

Buyuk oranda Cristian'in ve Caner'in ekstra performanslarina muhtac karsilasmalar yasayacagiz. Ve bu sezon sampiyonluk kaybedilirse bu forvet hattindan kaynaklacak. Lugano veya Luciano gibi bir hucum silahimizin da artik olmadigini unutmayalim.

Yakin Mercek-2

Cok uzun ve okumasi zahmetli olmasin diye yaziyi üce boldum. Bu kisimda da ortasaha icin kelam etmek istiyorum.

Ortasaha: Saniyorum ortasahada herseye ragmen bir Cristian mutsuzlugu tasiyordur Fenerbahce taraftarinin cogu. Cunku Cristian'dan beklenen belli bir sablon. Onun öyle olmasini istiyor taraftarlar, öyle olmasi gerektigine inaniyorlar. Burdan bakinca da onun katiklarini gozden kaciriyorlar. Nedir bu durum?

Hakikaten de Cristian, dinamik degil. Sahanin her yerinde rakibine pres koyan, guclu bir isim degil. Cok kolay geciyorlar kendisini ve kendisini gecen rakibini kovalayamacak kadar da agir. Fakat diger taraftan. Cristian yuksek ozguveni, futbolu bilen fundementali, gelismis oyun zekasiyla bu takima cok buyuk katki vermekte ve maalesef odak noktasi farkli oldugu icin gozden kacmakta. Fenerbahce belli bir olgun duzeyine erismisse artik, skor ne olursa olsun ve dakika kac olursa olsun, sakin bir sekilde top cevirerek hucum etmeye calisiyorsa, bunun en buyuk tasiyicilarindan bir tanesi Cristian'dir. Ornegin dunku karsilasmada o guzel golu olmayabilir ve skor aleyhimize sonuclanabilirdi; farketmez. Bu Cristian'in 86.dakikada ortasahada takimini komutan gibi yonettigi gercegini degistirmiyor. Bu tabii sadece Cristian ile olan bir sey degil. Alex'in de bunda katkisi var. Emre'nin de. Ama onlarin ki zaten bilindigi icin ben daha cok Cristian'a odaklandim.

Tabii gonul ister ki, hem bunlari yapsin ama hem de, eksik dedigimiz konularda da iyi olsun. Bu biraz tabii "Alex kossa Barcelona'da oynardi"ya benzeyen bir durum. Neticede futbol bir yonuyle boyle eksikleri bir yonuyle kuvvetli taraflari olan oyuncular butunu bir arada harmanlayip dengeleyebilmek ve bunlardan sonuc alabilmektir.

O yuzden Cristian-Emre ikilisi bence su anda kim ne derse desin bu ligin en iyi orta ikilisi ve takim icin Alex kadar tartisilmaz bir nokta.

Kenarlar ise biraz daha konusulmaya muhtac. Demin de dedigim gibi, biraz da bu eksiklikleri baska kuvvetli noktayla kapatmaktir marifet, O yuzden Cristian'in ortasahadaki yumsakligini bazi karsilasmalarda kapatmaya muhtac diger ifadeyle zorunlu olabilirsiniz. Bu durumda eldeki malzemeye bakarak Fenerbahce'nin kenalarindan Caner (Ugur) ve Topuz (Ozer) ikilisinin olmasi gerekir. Zira bu isimler takimin savunma direncine de pozitif katkisi olabilen, enerjik ve rakibini ters kanada kadar kovayalip rahatsiz edecek kadar mucadeleciler. As oyuncular elbette Caner ve Topuz. Onlarin yedegi de Ozer ve Ugur. Bu acidan bakildiginda da Stoch ve Dia ise maalesef bu halleriyle, ya oyuna son yarim saat katilan ya da nispeten zayif gorunen rakiplerle icsahada yapilan karsilasmalarda kadroda yerlabilecek oyuncu olmaya mahkumdurlar.

Dedigim gibi denge meselesi; Cristian'li Caner'li takimla mi hucumda ve savunmada daha ilerdesiniz; yoksa Dia'li (veya Stoch) Selcuk'lu takim mi savunmada ve hucumda daha iyi? birincisi degil mi?
Bu noktada tabii su an itibariyle, Emre'nin ve Topuz'un performanslarinin yukari cikmasi lazim. Caner ve Cristian ise bu sezonun en tatmin edici unsurlari.

Yakin Mercek-1

Fenerbahce'nin gelinen nokta itibariyle adim adim durumunu inleyelim istiyorum.

Kaleden baslarsak: Kalesinde bu takimin hicbir sorunu yok. Belki de en saglam noktasi. Aslina bakarsaniz, gorulen o ki, futbol anlaminda geride kalmis bu ulkenin en sorunsuz mevkisi zaten kale. Sadece Fenerbahce'nin degil, Besiktas ve Trabzonspor'un da kalesini koruyan isimler oldukca guvenilir isimler.

Savunma: Bu sezon Bilica olmayacak as kadroda. Bu guzel bir gelisme. Ideal savunma hatti ise, Gokhan-Bekir-Yobo-Zeigler. Belki Serdar, Bekir'in yerine gececek; bilmiyoruuz ama simdilik ideal hat bu. Burda saniyorum Lugano'yu ariyor pekcok taraftarin gozleri. Bana kalirsa Fenerbahce Lugano'nun, daha cok hucumdaki gücünün ve dunku gibi onemi buyuk, ozel karsilasmalarda sahaya koydugu karakterinin eksikligini hissedecek. Savunmada ise Lugano beni zaten hicbir zaman tam tatmin edememistir. Ornegin bir Yobo veya Uche'nin guvenini alamadim ben ondan. Birkac yil evvel yine boyle bir Besiktas karsilasmasinda, cezasahasi icerisinde kaleye sirti donuk Bobo'dan yedigi bir calim var ki hic unutamam. Iste bu yuzdendir ki, savunmada Lugano'nun eksikligi kapanir, ozellikle bu lig icin. Ama buyuk maclarda ve sikisan anlarda onun eksikligi hissedilecektir ve bu durum Fenerbahce'nin gelecek yil ki planlari arasinda olmalidir. Zira futbol zaten savunmasi hucumda hucumu savunmada basladigi anda mana kazanan ve ileri cikan bir oyun.

Savunmada Gokhan'in formsuzlugu da dikkate deger. Bunun ilerleyen gunlerde asilmasiyla, bir nebze daha iyi durumda olacagiz. Eminim.

Donnerstag, 27. Oktober 2011

Kötünün iyisi; Besiktas-Fenerbahce:2-2

Sahadaki oyuna bakinca, tempo acisindan iyi duzeyda; ama kalite acisindan vasat bir karsilasma izledik diyebilir miyiz? Saniyorum evet.

Guzel oyunun pesinde kosan futbol dilencisiyim diyen budalalardan degilim. Ben Fenerbahceseverim. Sahadaki kalitesizligi de rakip takim yaratiyorsa hicbir sikayetim olmaz; kendi takimim derli toplu isler yaptiktan sonra. Ama maalesef Fenerbahce'de hem kadro kalitesinin geriye gidisinin hem de hala takimin onemli oyuncularinin sakatliktan yeni cikmis olmasinin getirdigi formsuzlugun bir sonucu olarak tatmin edicilikten uzak bir durum vardi.

Ancak butun bunlara ragmen, hic umut kalmamisken takimdan artik beraberligi kurtarmis olmak geceyi zindan olmaktan kurtardi.

Nedir somut olarak takimda beni rahatsiz edenler gelin biraz onlardan bahsedelim.

Aykut Hoca, iki yilin bir getirisi olarak takima bir organize olabilme-en azindan belli biz duzeyde- yetisi kazandirmus durumda. Bunu sahada goruyorsunuz ve guzel bir sey bu. Ama diger taraftan bazi oyuncularin ciddi manada bir kalite sikintisi var ve bu sahada bazi konularda bir izleyici olarak sizin caninizi cok sikan goruntulerin ortaya cikmasina neden oluyor. Ornegin pasin siddetini ayarlayamayanlar, dogru noktada dogru yere kosamayanlar, hareketsiz kalanlar vs. Bu mactada da M. Topuz'un, Bienvenu'nun, Emre'nin, G. Gonul'un ve zaman zaman da Ziegler'in bu konudaki eksikliklerine cok sik sahit olduk. Bunun buyuk cogunlugu elbette oyuncularin formsuzlugundandi, yoksa Gokhan'in veya Emre'nin kalitesi elbette bu duzeyde degil, Bienvenu ve Topuz icin ayni iyi seyleri soyleyemesek de.

Bunun uzerine bir de Fenerbahce'nin hücum bölgesindeki hem Alex'in gucsuzlugu ve formsuzlugundan hem de Bienvenu'nun yetersizliginden mulhem etkisizligini ekleyince giriste bahsettigim can sikici tablo tamamlanmis oluyor.

Fenerbahce'de keyfimi kaciran bir sey daha oldu: Aykut hoca da formsuz gozukmekte. Belki yorulmustur filan ama her seye ragmen Caner, Stoch'dan da Ozer'den de cok daha faydali olurdu kalan dakikalarda da. Topuz'un cikmasi illaki gerekiyordu, ama onun yerine Stoch'un girip, Caner'in oraya kaymasi sozkonusu olamaz miydi? 2 haftadir yaptigi degisiklikler maalesef sonuc getirmedigi gibi o dakikaya kadar iyi kotu bir islerlik halinde olan takimini geriye goturuyor.

Bienvenu icin de sunu soylemek isterdim: Gecen hafta icinde "bizi mutlu edemeyecek, Niang'in yerini asla dolduramayacak ama Dia gibi Stoch gibi ondan da zaman zaman verip alacagiz.". Lakin bu macla birlikte bu iyimserlik duzeyinde bile degilim artik. Ve gittikce kendisini sahada gormeye tahammul edemeyecek hale geliyorum.

Sonntag, 23. Oktober 2011

Keyfim Kacti; Fenerbahce-Samsunspor: 0-0

Keyifsiz bir aksam oldu. Sonuc tatmin edicilikten uzak. O kadar cok alistirdi ki Fenerbahce bizleri galibiyete, kaybedilen her puan eski donemlerden biraz daha fazla keyif kacirici oluyor. Tabii bir de bu sezonun ozel durumu var buna ek olarak. Onuru zedelenmis, futbolla ilgilenen herkesin cirilciplak bir gerceklikla gozlerinin onunde gerceklesen mucadele olu bir sezonla hakettikleri sampiyonluguna dil uzatilmis bir takimin her maci eze eze kazanmansini istiyor insan. Yalan yok; futbolcular da bunu ispatlamak icin elinden geleni yapiyor.

Sonuc iyi degil belki ama, oynanan futbol ve mucadele beni tatmin etti diyebilirim. Ozellikle ikinci yarinin ilk 15 dakikasindaki etkili oyun guzeldi. O dakikada kalenin hemen disina cikan sutlardan bir tanesi o yalayarak gectikleri koseyi bulsalar zaten yeni bir farkli skoru konusuyor olabilirdik.

Benim canimi sikan ise iki sey oldu:

1. Aykut hoca, genel anlamda begendigim hatta begenmek ne kelime iki yildir gosterdigi performansla hayran oldugum bir isim. Ama acikcasi zaman zaman isler iyi gittigi halde takintili bir sekilde yaptigi standart degisiklikleri anlayamiyorum. Skorun henuz gelmemis olmasi bir sorun gibi gözukebilir ama o anada kadar sahada pozisyon uretebilen hizli paslarla rakip alana gidebilen bir takim varsa oyunda, gol olmasa dahi oyuncu degistirmemek daha manali degil midir? Bienvenu ve Dia girdikten sonra ne degisti?

2. Fenerbahce'nin net bir sekilde görülüyor ki ciddi manada bir golcü sikintisi var. Yillardir yerli yazarlarin pofpoflamasiyla bastaci ettigimiz Semih'ten kimseye bir fayda gelmez; kabullenelim. Bienvenu icinse soylediklerim bir post oncede duruyor, yineleyem gerek yok. Bizleri tatmin edemeyecek.

Her seye ragmen mucadeleden dolayi takimi tebrik eder, Samsunspor'u da onurli mucadelesinden dolayi kutlarim. Dia'ya da gecmis olsun.

Samstag, 22. Oktober 2011

Bienvenu

Kücük Hincal Mehmet Demirkol, demis ki, Fenerbahce seviyesine hicbir zaman gelemeyecek. Yetenegi yok. Kimin icin demis bunu; Bienvenu icin. Demirkol'u tanimasak ciddiye alabilirdik bu sözleri. Ne var ki, kendisi Daum'dan bu yana takip ederim, ne Fenerbahce'nin teknik direktorleri icin ne de Guiza, Kezman, Bienvenu gibi yenisezon transferleri icin pozitif ve olumlu ifadeler kullanmistir. Halbuki onun begenmedigi bu teknik direktorlerin hepsi bu takim icin saygideger isler yapmis ve iz birakarak gitmislerdir. Aragones de dahil buna. Niang'a dahi bu kibirli dili uzatabildigine gore biz kedisinin ya iyi niyetinden suphe edip baska hesaplarla bunlari soyledigini sanabiliriz ya da icinde kavruldugu kötumser ruh hali onun etrafi da bu derece cirkin gormesine yol acmakta.

Neyse biz kendisini kendisiyle basbasa birakip asil konumuza dönelim: Bienvenu.

Bunca hafta sonra sanirim artik kendisiyle ilgili daha kesin yargilarda bunulabiliriz. Trasfer edildiginde kimse ondan Niang'in yerini doldurmasini beklemiyordu. En büyük sansizligi ise Niang'in arkasindan gelmesiydi. Sayez Guiza veya Kezman olsaydi kendisinin öncülleri, daha mutlu olabilirdik bugün. Fakat su anda ne beni ne de tahmin ediyorum baska Fenerbahcelileri bu haliyle mutlu edemeyecek bir isim. Mutlaka faydasi olacaktir, mutlaka bu sezon sonunda da bence ulasilacak olan sampiyonluga onemli olcude katkida bulunacaktir; ama o kadar.

Bilmiyorum; belki de Aykut Hoca ile birlikte alisacagiz bu durumlara. Takim olan, tek tek elinden gelen herseyi veren oyuncularin bir butun olarak ortaya koydugu oyun ile sonuca varan ve icerisinde yildizlari olmayan bir futbol duzeni. Alex'in de birkac sene icerisinde miadini doldurup koseye cekilmesiyle tamamiyle makine duzeninde isleyen baska bir takim olabiliriz gibi geliyor bana.

Pekii Bienvenu'den bir Niang olabilir mi? Aslinda illaki olmak zorunda degil ama sezon basinda bu soru taraflar arasinda birbirlerine cok soruldugu icin deginmek istiyorum ben de: Niang'i Niang yapan en buyuk ozelligi gucu, inanilmaz hizi ve olaganustu cevikligiydi. Bienvenu de maalesef bunlarin hicbiri yok ve bunlar sonradan kazanilacak ozellikler degil. O yuzden ilerde Niang olabilir demek yanlismis. Baska baska yonlerini guclendirip degisik yonleriyle fark yaratan ve Niang gibi o da nevi sahsina munhasir bir isim olarak iz birakilir. O yuzden de illaki Niang olmasini beklemek gerekmez.

Ben performansinin bizi cok fazla tatmin etmese de bu yil, bir miktar daha artacagini dusunuyorum. Dia gibi, Stoch gibi; sonuca etki edecek, kurtardigi maclar olacak, ama yildiz olmayacak.

Montag, 17. Oktober 2011

Tebrikler: MIY-Fenerbahce:1-2

Yaklasik sekiz saatlik bilgisayar basinda gecirilen bir mesaiden sonra keyifli bir aksam gecirebilmek icin bu mac iyi bir firsat gibi duruyordu ama malesef evdeki hesap carsiya pek uymadi.

Önce daha mac baslar baslamaz, bu tür berbat stadyumlarin bir sonucu olarak acisi sonderece kötü bir görüntüyle karsilastim ilk evvela. Arkasindan berbat yagmur ve bunun sonucunda ortaya cikan yayin kesintisi. Yayina geri dondugunde berbat bir zeminde oynanamayan bir futbol vardi. Ikinci yariya girilirken umitlenmistim. Fena da baslamadi isler ama bu sefer de benim bulundugum lokal de elektrikler kesildigi icin Fenerbahce'nin ikinci golunden sonra yine koptum mactan ve bu sefer bir kez daha baglanamadim.

Taktik olarak soylenebilcek yeni ve degisik bir sey yok. Yaklasik 1,5 yildir ezberletik biz bu oyun anlayisini zaten. Iskeleti ise zaten 8 senedir izliyoruz. Ekleyecek yeni bir sey pek yok.

Tek tek bazi husulara deginelim:

1. Niang'tan sonra Bienvenu keyif vermiyor desem, katilir misiniz?
2. Attigi gole ragmen asla kendisinden umutlu olmamamiz gerektigini bir kez daha ispatladi diyebilir miyiz Ozer icin.
3. Emre nin artik biraz daha geride kaldigi ve Cristian in hucuma destek verdigi bir orta ikili cok etkili olacaktir; demedi demeyin.
4. Mehmet Topuz ve Gokhan geldikten sonra cok daha iyi olacaktir takim ve sampiyonlugun en buyuk favorisidir.
5. Ziegler'den dunya durdukca Fenerbahce'de durasi bir isimdir.

Mittwoch, 12. Oktober 2011

Sike Sorusturmasinin Isaret Ettigi-4

Biraz gecikerek de olsa hakkinda yazmaya basladigim Sike Sorusturmasiyla ilgili sanirim bu yazdigim dördüncü yaziyla fasili kapatacagim. Sanirim diyorum zira, simdilik kafamda yazacaklarimi toparladigimi düsünsem de kabaca ara ara ilerleyen donemlerde yeni seyleri eklemek ve biraz daha acikmak gerebilir.

Simdiye kadarki yazilarda sorusturmanin arkasinda ne yatiyor olabilecegini konustuk. Bu yazida ise daha cok sorusturma sonrasinda medyanin tavri ve bundan sonra bizi ne bekledigi uzerine tahminlerimin hakkinda yazacagim.

Ne demistik, biz bu sorusturmayi, alti muhtemelen cok da bos olmayan bir sike operasyonu paketiyle gizlenmis siyasi hareket olarak goruyoruz. Olay bir siyasi hareket ise sayet, bu sorusturma sonrasinda Fenerbahce karsisinda canhiras mücadele eden medya mensuplarinin da AKP ye angaje olmus isimler olmasi gerekmez mi? Evet, zaten Huseyin Gulerce, Mehmet Baransu filan gibi isimler tam da bu tanima ornek teskil edebilecek sahislar. Pekii Erman Toroglu ya da Ahmet Cakar; onlar da mi oyle?

Elbette degil. Iste bu sorusturmanin ortaya cikartigi ve aslinda tasidigi onca defoya ragmen sorgulanmasina en buyuk engel teskil eden sey bir gercek var: Gün bir donem Aziz Yildirim'in hismina ugramis, ondan korkmus veya cekmislerin intikam gunudur. Erman Toroglu, Ahmet Cakar su veya bu, tam da bu nedenle tartismamiz bir sekilde destekcigi olmuslardir bu operasyonun. Operasyonu yurutenlerin en buyuk sansi da zaten bu idi: Hedefteki isimlerin Fenerbahce ve Aziz Yildirim olmasi.

Medyadakilerin hepsi tabii sadece Aziz Yildiri'la olan gecmisteki hesaplarini kapatma telasindakiler degildi. Bir grupta var ki, zaten bunlar eskiden beri beni cok rahatsiz etmis ve bu blogta bunlardan zaman zaman bahsetmeye baslamistim. Daha cok sol gelenekten gelen, bunu da ozellikle vurgulamayi seven, ahlakcigili bayraklastiran ama bunu yaparken aslinda ahlaksizligin dibine surekli batan basindaki "biz guzel oyunun pesindeyiz"ciler. Tanil Bora nin da bunlarin arasina katilmis olmasi icin ise sadece buyuk uzuntu duydugumu soyleyebilirim.

Zaten kalitesi oldukca dusuk olan spor medyasinin bu seruvende de bunu bir kez daha sergiledigini gorduk. Yukarda bahsettigim, Aziz Yildirim'dan intikam almak isteyenler, Fenerbahce'ye dusmanlik etmek isteyenler, malum ahlakci cevre disinda kalanlardan duzgun, meseleyi sorgulayici, olayi derli toplu ele alici kimseyi gormedik. Ne mangalda kul birakmazgillerden Demirkol boyle bir sey yapti, ne de Ugur Meleke filan gibiler. Cunku gazetecilik acisindan bakildiginda bu olayin desifre edilecek, sorgulanacak elealinacak ve hakkinda konusulucak cok husus vardi, ama onlar basini kuma gommekten, hicbir sey soylememekten oteye gidemediler.

Bundan sonrasi icin de tahminim sudur: Ben sahsen bu sorusturma sonrasinda Aziz Yildirim'in tertimiz cikacagi, herhangi bir ceza ile karsilasmayacagi, butun bu olan bitenin ona yönelik büyük bir haksizlik olarak tescillenecegi (gercekte bu boyledir veya degil farketmez) yonunde en kucuk bir beklenti tasimiyorum, o yuzden de Fenerbahce'nin saga sola actigi davadan veya herhangi bir cabadan en kucuk bir umitlenme icine girmiyorum. Iddianame de kabul edilecektir, pesisira muhtemel cezalar da gecelektir. Bu nokta da ben turk adalet sistemine guveniyorum klisesini de hicbir sekilde kabullenmedigimi bagira bagira soylemek isterim. Bana kalirsa zaten, ne olacagi ve nasil sonuclanacagi ta basindan belli ama sadece isin kuralina uyduruldugu bir kurgu icindeyiz, supriz de bundan dolayi beklemek mantikli gozukmemekte.

Freitag, 7. Oktober 2011

Turkiye-Almanya: 1-3

Rdivanlar, Feyyazlar, Tanjulardan olusan jenerasyondan sonra cok fazla sevemez oldum bu milli takimi ben. Bir donem Ersun Yanal ile birlikte isinmaya baslamistim ama, onun gonderilisi ve Terim gibi zerre hoslanmadigim bir ismin ustelik de o sekilde gelisi ipleri tamamen koparmama neden olmustu o ip bir daha da baglanmadi aramizda.

O yuzden ben bu takimdan zaten ne umitliydim ne de bu takimin herhangi bir basarisinda herhangi bir mutluluk duymaktayim.

Zaten nasil olsun ki; elinden gelse bir kasik suda senin takimini ve camiani bogmak isteyen Trabzonsporlularin, Galatasaraylilarin sunun bunun yaninda ayni safta yer almak cok da hosuma gitmiyor artik ne yapayim. Sabri yi, Servet i, Burak i, Aurelio'yu filan desteklemek filan zerre kadar icimden gelmiyor.

Itiraf ediyorum; ben futbolsever degil, Fenerbahce severim.

Sike Sorusturmasinin Isaret Ettigi-3

Gectigimiz iki postta olayi neden bir sike sorusturmasi gorunumlu siyasi operasyon olarak gordugumu anlatmaya calistim. Soylediklerim haliyle cok kolaylikla komplo teorisi olarak netilendirilebilecek seyler. Onca tapeler dokulup sacildi ortaliga; nedir yani bunlarin hicbirinin bir manasi yok sorularini da elealmak lazim.

Fikrimi pesinen söyleleyim; kimseyi töhmet altinda birakmak istemem ama, Aziz Yildirim ve gider adi gecen yöneticilerin sike girisiminde bulunmus olma ihtimalini bulunmamis olma ihtimalinden daha yüksek görüyorum. Bunu sadece bu sorusturma sonrasinda akil etmis degilim, gectigimiz sezonlarin sonunda da ve ortada fol yok yumurta yok durumlarinda da sorulmus olsa ayni sekilde cevaplardim.

Cünkü karsimizda, yaklasik 13 senedir bu camur deryasi icerisinde varolma mucadelesi veren bir baskan duruyor. Herkesin pislik icinde oldugu bir dunyada temiz kalarak ancak kaybetmeye mahkum olan birisi. Degil midir ki kendisi kaybedilmis bir sampiyonluk sonrasindan, "anladim ki sampiyonluk sahada kazanilmiyor" demistir. Degil midir ki kendisinin 2006 yilinda buyuk bir koalisyonla sampiyonlugu ve türkiye kupasi ahlaksiz bir sekilde elinden alinmistir. Iki sezon sampiyonlugu son macinda kaybetmis, son uc sezondur sampiyon olamayan bir baskanin ligin son duzlugunda üstelik de bu futbol ortaminda aksi sekilde davranmasi zaten süpriz olmaz mi?

Madem öyle; o halde ben neyin kopmlosunu yazip duruyorum? Efendim sundan:

1. Bu olayi bir toplu temizlik operasyonu olsaydi; sadece Yildirim ve Fenerbahce hedefe konmaz, Trabzonspor ve Besiktas basta olmak uzere baska takimlar cok daha derinlikli sorusturma icerisinde olurlardi. Ve gecmise yonelik girisimde de bulunma cabasina girisilirdi.

2. Aziz Yildirim'in tutuklanir tutuklanmaz medyaya servis edilen dokumanlar, fotograflar, sunlar ve bunlar hep bir noktayi gosteriyordu; Daha emniyetteki sorgusu bile tamamlanmadan kendisinin suclu olduguna tüm türkiye nin inanmasini saglamak.

3. Huseyin Gulerce, Mehmet Baransu gibi futbolla simdiye kadar ne kadar ilgili olduklarini dahi bilemedigimiz ve kendilerinden futbol uzerine en kucuk bir lakirti isitmedigimiz gudumlu isimlerin operasyon patlar patlamaz yaptiklari yorumlar ve verdikleri dezenformasyon mücadelesi.

4. Ahmet Cakar'in Fenerbahceliler Aziz Yildirim'a sahip cikmayi biraksinlar ancak oyle kurtulur Fenerbahce tarzi kulagina fisildanildigi belli olan yorumlari kendinden emin olarak yapmasi; Mehet Ali Aydinlar'in sayet Fenerbahce Aziz Yildirim'i "satsaydi" Sampiyonlar Ligi'ne devam edebilirdi mealindeki laflari, esas gayreti acik eden ipuclari.

Her sey bir tarafa; sadece Fenerbahce nin hedefe oturduldugu bir sorusturma ne kadar inandirci?

Donnerstag, 6. Oktober 2011

Sike Sorusturmasinin Isaret Ettigi-2

Dün sike sorusturmasi üzerine bir takim seyler söylemistim. Konu derin. Üzerine söylenecek de cok sey var. Ama bunu bir yazinin icine sikistirmak hem cok mümkün olmamakta hem de mantikli gözukmemekte. Cünkü, uzun yazilar aciktir ki okura eziyet olabilmekte. Neticede bir Yildirim Türker kalemine sahip degilim ki, yazim uzun da olsa bir solukta okunabilsin. O yuzden kendimce makul buldugum uzunluklarda toparlamaya calistigim birkac yaziyla bu konuyu konusmaya devam etmek istiyorum.

Dün bu olayin, sike ambalajiyla paketlenmis siyasi bir operasyon olduguna inandigimi söylemistim. Dün acmaya calistim ama bugün ayni noktaya zaman zaman da tekrara düsecek olma ihtimalim karsisinda pesinen affinizi isteyerek deginecegim.

Türkiye 94 secımlerınden bu yana bır donusum yasamakta. Refah Partisinin secim "zaferi" ile birlikte cisimlesmis bu donusum, 28 Subatla birlikte akamete ugramis veya engellenmis gibi gozukse de aslinda onun etkisiyle 2002'de hizlanarak karsimizi bir kere daha cikti. Bahsettigim donusum kabaca cevrenin merkeze dogru hareketiydi. Bu donüsümün tasiyiciligini yapmaya en uygun aday olan AKP ve Tayyip Erdogan da her secimde büyük oy farklari ve guclenerek iktidarini percinledi.

Bu özguvenle birlikte el atmadigi ve degistirmeye calismadigi alan kalmayan Erdogan'in futbol dünyasina da elini sokmamasi beklenemezdi. Mehmet Ali Aydinlar'in tuhaf bir sekilde baskan yapilmasi ile birlikte basladi bu operasyon. Belli ki birileri, artik kim bilmiyorum, camur deryasindaki türk futbolunun temizlenmesi isteniyorsa ise en basta Aziz Yildirim ile birlikte baslanmasi gerektigini soylemisti. Hakikaten de Aziz Yildirim ismi, iclerinde azimsanmayacak sayida Fenerbahcelinin de bulundugu genis bir konsensüsce, dikdatör, zorma vb. kelimelerle esanlamli goruldu. Haliyle 'degisen' ve 'yenilenen' Türkiye'de Yildirim gibi hem cok güclü hem zihniyet olarak 'karsi cephe'de yer alan hem de cok temiz olmayan islere de karismisligi sozkonusu olabilecek bir ismin yeri olmamaliydi.

Nihayetinde bu noktaya gelindi.

Sike Sorusturmasinin Isaret Ettigi

Malum sike sorusturmasi hakkinda ben de Fenerbahce camiasinin genelinin dusuncelerini paylasiyor ve karsimizda temiz futbol ambalajiyla paketlenmis bir siyasi operasyon oldugunu dusunuyorum.

Bunun tam manasiyla nasil bir siyasi operasyon oldugunu bilmemekle birlikte; Fenerbahce yonetiminin cemaatten birilerine teslim edilme girisimi, Caliklar'in ihale rakibi olan Yildirim'in ortadan kaldirilmasi türünden yorumlari fazla gercekci bulmuyor ve katilmiyorum.

Soylene gelen bir husus var; yeni Türkiye. Bu yeni Türkiye projesinde mevcut siyasi iktidar, bircok kurumda yapisal donusum saglama gayreti icerisinde. TSK bu donusturme projesinden en fazla etkilenen ve halen en onplanda olani. Medya da ornegin artik eski medya degil ve daha da degisecek. Isdunyasi da yine ayni sekilde. Görunen o ki artik sadece Türk siyasi tarihinin degil dünya siyasi tarihine bir lider olarak adini yazdirmaya hevesli olan Erdogan, futbol camiasina da dokunmadan gecmek istemiyor.

Kurumsal yapisi en güclü olan camianin üzerinde oturan, bahsi gecen siyasi donusumde iktidarini terk etmekte olan zihniyet yapisinin tarafinda olan, cok büyük olasilikla kirli islere de bulasmisligi sozkonusu olan ve sadece Fenerbahce camiasi icerisinde degil muhtemelen türk futbol camiasinin en güclü (en azindan oyle olduguna inanilan) figuru olan Aziz Yildirim hedef olarak belirlenmis, belli ki.

Aziz Yildirim'in ortadan kaldirilmasi icin maalesef süregiden paket davalardan hicbir tanesi uydun adres degildi. Malum ergenekonla daha cok ceteler, bir takim isadamlari, kimi siyasetciler filan arindiriliyor. Balyoz paketinde devrik zihniyetin bekcisi olan askerler köseye sikistiriliyor ve etkisizlestiriliyor. Basindaki temizlik ise ODA TV sorusturmasiyla halledilecege benzer. Ahmet Sik orneginde oldugu gibi, ikna edicilikten uzak argumanlarla bile icerde tutulanlar var.

Bu temizlik elbette futbolda da ancak sike sorusturmasi adi verilen bir operasyonla yapilabilirdi ve karsimizda duran da su anda o. Zaten operasyondan hemen sonra Hüseyin Gülerce gibi, Mehmet Baransu gibi bir takim lojistik ikmal muhendislerinin devreye girmesi bu iddiami güclenediren göstergeler.

Sahsen ben Fenerbahce operasyonuna kadar, bu donusum hamlesini- hukuksuzluklar ve kisisel hesaplasmalar da oldugunu kabul ederek- genel anlamda destekliyordum.

Fakat is bu operasyona gelince biraz degisti. Birincisi Aziz Yildirim'in gordugu muamele hakkaniyetli degildi ve daha da otesi onun ve Fenerbahce'nin düsmanlarina kallesce saldirma firsati verdi. Ustelik, görebildigimiz ve teknik olarak isi daha iyi bilenlerden teyit ettirebildigimiz kadariyla, kendisinin sikeci damgasina yol acacak ve su anda iceride tutulmasina neden olacak kadar ciddi bir kanit yok ortada.

Bunlarin disinda, futbol dunyasindakilerin, sivil iktidari darbe yaparak devirmek isteyen pasalarla, oraya buraya bomya koyarak, kimi hedefsel isimleri katledip siyasi kaos yaratma pesinde kosan cetelerle, operasyonel faaliyet guden gazetecilerle vs. bir tutulmamasi lazim.

Konu daha da uzatilabilir ama simdilik keselim, bu konuya devam etmek isterim ama.

Montag, 3. Oktober 2011

Cristian Baroni


Yokluklar bazen güzel süprizler cikartiyor insanin karsisina. Bunun en güzel örnegi saniyorum Kemalettin Sentürk'dü.

Emre'nin, Gökhan'in, Topuz'un sakat; Niang'in Lugano'nun ve Santos'un da ayrilmis olmasi, Fenerbahce'yi aciktir ki bir hayli zayiflatmisti. Semih'in yetersizligi, Bienvenue'un beklenenin altinda cikmasi ile tüm ümit tasiyicisi Alex olarak kalmisti, takimin. Iste boyle muskul bir durumda ortaya yeni bir isim cikti. Baroni. Son iki sezonki hayal kirikligi kendisiyle ilgili anlasildiki onu yanlis tanimaktan kaynakliymis. Biz ordan Appiah, Aurelio filan olmasini istiyorduk saniyorum. O ise nevi sahsina münhasir; sahanin her alaninda rakibine direnc ve pres koymayan, mevkisi itibariyle beklendigi kadar sert olmayan, ama oyunu o noktadan cok iyi kurup takimin hücum gücüne son derece üstün bir katki saglayan önemli bir ortasaha oyuncusu oldugunu gösterdi. Yani o bilinen ve beklenilen anlamda bir 6 numara degil de, daha klasik anlamda bir ortasaha oyuncusu idi. O bölge icin illa ki bir Van Bommel'e, Selcuk Sahin'e, Saido'ya, Senna'ya, alismis bizim ezberlerimize ise bu durum yadirgatici gorunse de gercekte öyle olmadigi tüm ciplakligi ile asikar zira bütün önemli takimlarda artik, yukarda saydigim isimlerden olusmusyor, göbek oyunculardan illaki bir tanesi. Onun yerine oyunun hücum yönene cok önemli katki saglayabilecek, pas dagitabilecek, topu rakip kaleye tasiyabilecek, onemli paslar atacak, ceza sahasi icerisine girerek takimin direk skor yüküne katki saglayacak ikililer kullanilmakta artik.

Emre-Cristian ikilisi de tam manasiyla bu soylediklerime karsilik gelen, takim savunmasi icin ise, elbette Selcuk kadar olmasa da kesinlikle seffaf olmayan isimler. Keyfini cikartalim derim ben.

Sonntag, 2. Oktober 2011

Eskisehir; nerden nereye!

Skibbe'den umutluydum. Galatasaray'da olsun, Almanya'da calistirdigi cesitli takimlarda olsun, kendisin güven duymami saglayan bir cizgi koymustu ortaya. Doll da öyleydi. Ama görünen o ki, Doll gibi Skibbe de hayal kirikligi olacak.

Eskisehirspor bu kadrosuyla, Bülent Uygun ile ciksaydi karsilasmalara, eminim ki, Galatasaray ve Trabzonspor'a bu kadar kolay teslim olmazlardi.

Bülent Uygun'un nerde oldugunu biliyorum. Bu takimin basinda zaten olmasinin mümkün olmadigini da bilyiorum. Demek istedigim sadece, artik teknik direktör olarak iceriye daha fazla yönelmemiz gerektigi.

Umarim, yanilirim ama icimden bir ses, Skibbe ile Eskisehirspor'un ürkülen bir deplasman olmaktan uzak olacagini iddia ediyor.

Bilmem Kacinci Kez Merhaba

Sevgili Arkadaslar,

artik kacinci kez bu tarz bir yazi yaziyorum; bilmiyorum. O yuzden ben bile kendim yazdigimi ciddiye alamaz oldum; dolayisiyla siz de "hadi arkadasim, simdi yeniden bir suru perspektif ciziyorsun iki gun sonra yeniden yazmaz olursun" derseniz, valla haklisiniz derim, cunku bunun boyle olmayacagini artik ben de garanti edemiyorum.

Neyse, en son yazdigim posta baktim, M. Ali Aydinlar federasyon baskani adayi olmus, onun uzerine yazmisiz. Kendisinin nasil bir siyasi proje ile oraya getirtildiginden haberdar olmadan. Arkasindan da malum firtina koptu. O gunlerde bir cumle dahi yazmayip simdi ortaya cikmanin utanc verici bir durum oldugunu kabul ediyorum ve bu utanci tasiyorum, su anda. Ama bu donemde inanin zerre kadar keyfim kalmamisti yazmaya. Dahasi Herhangi bir anlamda umitli olmanin da manasiz oldugunu dusunmekteydim. Ne oldugunu hala tam manasiyla anlamadigim bir senaryo yazilmis cizilmis; oynaniyordu ve burda onun karsisinda umitlenip umitlenip cirpinmanin zavalliligina teslim olmak istemedim.

Sike sorusturmasi demisken. Bu sorusturmanin salt bir temizlik operasyonu olmadigi ilk gunden belliydi ilerleyen gunler bunu daha da netlestirdi. Kocaman in dedigi gibi, su futbol dünyasinda tek kirli Fenerbahce imis ve gerisi pürü pakmis gibi hedefe Fenerbahce'ye yerlestirdiler, yanina da gaz alma mahiyetli oldugu belli olan birkac yan aktor koydular, Türkiye degisiyorcu tetikcilerin de destegini alarak mezkur siyasi operasyonu temizlik operasyonu olarak paketleyip koydular onumuze.

Fenerbahce futbol takiminin bu duruma karsi onurli bir direnc gösterecegini ve bir sahsiyet baskaldirisina girisecegini cok iyi biliyordum; tek endisem giden oyunculardan dolayi artik kalite olarak buna guclerinin yetip yetmeyecegi idi; hakikaten de takimda ne Lugano nun ne Niang'nin ne de Santos'un yeri dolacak gibi duruyor ama takim verdigi olaganüstü mücadele ile bu durumu da tolere etmeyi basariyor.

Sike sorusturmasi hakkindaki düsüncelerimin detayina, takimin durumuna, yeni transferlere ilerleyen postlarda deginiriz diyerek simdilik burda kapatalim.