Sonntag, 2. August 2009

Öpülen takim


Aziz Baskan, öpen bir takim yaratacagindan bahsediyordu ama yapilan hamleler bunun olacagi yönünde isaretler vermiyordu.

Öyle ya, transferler sekillendikten sonra anlasilmistiki, Fenerbahce gecen seneki takimin iskeletinden tutun da, sahadaki dizilisine göre bircok seyi muhafaza etmekteydi. Ve etmeye de devam edecekti. As takima nokta transferle sadece iki tane takviye yapilmisti ve onlarin da mücadelenin, temponun ve sertligin Türkiye Ligine göre nisbeten düsük olan Brezilya'dan geldikleri icin "öpen" takim karakterine ne derece uyacaklari soru isaretiydi. Geriye yeni sezon icin ümitli ve heycanli olmayi saglayan tek bir etken kaliyordu: Takimin gece sezon yasadigi agir depresyondan yeni teknik adami sayesinde cikmasi ve canlanarak ortaya mücadeleci bir kimlik koymasi. Ama karakterlerinde hirsin ve mücadelenin zaten cok fazla yer etmedigi (Alex, Deivid, Carlos, Kazim) oyuncular canlansa canlansa ne kadar canlanabilirdi ki?

Bütün bunlarin isiginda oynanan Honved karsilasmasi ile ilgili de yazdiklarim cok iyimser seyler degildi. Halbuki internetten edindigim izlenimle
re göre Fenerbahce taraftarlarinin cogunlugu aksi düsüncedeydi ve Fenerbahce ile ilgili cok büyük iyimserlik icindeydiler. Bir tek sorun vardi: Savunmanin göbegi. Her tarafi muhtesem bu takimin göbegi en zayif noktasiydi onlara göre.

Muhtemelen alinan 2-0'lik Besiktas karsilasmasi sonrasi da ayni efori devam edecek. Ben ise ayni kötümserligi bu galibiyete ragmen tasimaktayim. Hatta birazcik sahip oldugum iyimserlik ilk yarida izledigim Fenerbahce ile birlikte iyice yok olmus durumda.

Sahada cünkü hic de öyle vaat edildigi gibi öpen bir takim yoktu. Pardon vardi, bir tane, ama bu karsi taraftaki siyah beyazli ekipti. Besiktas ilk yarida Fenerbahce'ye, savunma cevresinde cok iyi presle basti, orta sahayi da domine ederek Fenerbahce'yi sadece uzun ve kontra toplara mahkum etti. Bunlardan da sonuca gidebilirdi Fenerbahce. Özellikle Guiza'nin muhtesem performansiyla cok iyi birkac pozisyonu buldu, ama Fenerbahce taraftarlarinin büyük sevgilisi Alex onlari heder etti, birakti.

Ilk yarinin bizlere anlattigi baska gerceklerde de vardi. Örnegin Cristian, bu ilk zor sinavinda bir hayli silik kaldi. Onun karsisindaki Ernst, aynen ilk geldigi günlerdeki gibi Besiktas'in en göze batan ve en etkili isimlerindendi. Kazim da, aldatici sezon basi performanslarindan birini bizlere Honved ve Boluspor karsisinda yine tekrarladigini, aslinda kendisinin Daum ile yeniden dogmus filan degil, ayni tas ayni hamam oldugunu gösterdi. Her topu ezen ve her siki markajda kendini yere adan Alex ile ilgili ise lafim bitti zaten benim. Andre Santos sanki biraz daha kipirdanmisti ve ilerleyen günlerde Fenerbahce orta sahasinin islerligi acisindan cok önemli isler yapacaginin isaretlerini vermekteydi. Takim oyunu olark baktigimizda ise, Fenerbahce ilk yari bu yogun presi acma kabiliyetini gösteremedi. Daum ile ilerledigi iddia edilen takim söz gelimi Aragones'in takimin zaman zaman cok iyi yapabildigi pas oyununda bir hayli gerilemis gibiydi. Aynen daha evvelki 3 yillik Daum periyodunun ilk senesindeki orta sahasiz, ileriye uzun toplarla varmaya calisan takimin görüntüsüne bürünmüstü Fenerbahce. Bu görüntü elbette cok can sikiciydi.

Ikinci yarida Besiktas'in da tempoyu düsürmesilye oyun heycanini bir miktar yitirmisti ki, Alex alisik oldugumuz cok etkisiz serbest vuruslarindan birini vurdugunda, Sivok'un büyük bir sanssizlikla harekete gecen elleri önce Alex'in sonra da Fenerbahcelilerin imdadina yetisti. Penalti kullanma konusunda kimsenin ustaligina laf söyleyemecegi Alex skoru Fenerbahce lehine degistirirken galiba Fenerbahce'nin defolarinin da üzerinin örtülmesini saglamis oldu. Sonrasi bildik; Denizli esitligi yakalamak istedikce acik veren savunmasinda Guiza ve Alex isbirliginde ikinciyi de bularak Fenerbahce sonuca gitti.

Fenerbahce savunmasinin elestirilerin odagindaki isimlerle ilgili de bir takim seyler söylemeden gecmek olmaz. Hem Bilica hem de Önder cok ciddi bireysel hatalar yaptilar. Özellikle Önder'inkiler skorun bir anda degismesine yol acacak cinstendi. Bilica'nin ise mesela Fenerbahce'nin sag cizgisinde Ismail ile girdigi mücadelede rakibine hükmedemeyisi kocaman bir eksiydi onun adina.

Tabii bu söylediklerimle simdiye kadar onlari sürekli elestirdikleri icin karsilarinda oldugum Fenerbahcelilerle ayni konuma düsmüs gibi görünüyor olabilirim. Ama hayir. Ben zaten bu oyuncularin bu hatalari yapacagini biliyorum. Ilerleyen haftalarda da yapacaklar. Benim itirazim ayni hatalari defalarca yapmis Lugano-Edu ikilisi göklere cikartilirken su öpen takim olacagi iddia edilen ekibin icinde ortaya en fazla mücadele koyan bu ikiliye daha toleransli olunmasi gerektigi seklinde. Yine Fenerbahcelilerin yere göge sigdiramadiklari Gökhan Gönül'ün özellikle ilk yarida Bobo karsisinda icine düstügü perperisan durumu da gördük. Onun arkasini toplayan yine yogun mücadelesiyla hep Önder oldu. Ama yine de, Gökhan'a layik görülen methiyelerin onda biri Önder'e bagislanmamayacaktir... Anlatmak istedigim biraz da bu.

Manasiz bir kupanin gölgesinde


Futbolseverlerin futbola susamisligi, Avrupa Kupalarina katilabilmek icin yapilan ön eleme karsilasmalariyla bir nebze olsun giderilmisse de, tam bir doyuma ulasilmadigi kesin. Öte yandan, Besiktas gibi henüz resmi bir karsilasma cikmamis takimlarin taraftarlarin, bu susamisligi daha da fazladir.

Iste bu susamisliga cok iyi gelecek bir karsilasma oynanacak Besiktas ile Fenerbahce arasinda. Adina Süper Kupa denilen bu düzenlemede bilindigi üzere, lig sampiyonu ile Türkiye Kupasi'nin sahibi karsi karsiya geliyor, prosedür geregi. Gectigimiz sezon ama, hem ligi hem de Türkiye Kupasi'ni kazanan taraf olarak tek bir ekibi gördügümüz icin karsimizda, istisnai bir durum cikiyor karsimiza. Ve gecen yilin dublesini yapmis Besiktas'a rakip olarak Fenerbahce cikiyor sahaya.

Tabii bu durum bazilarinda huzursuzluga yol acmis durumda. Bana da sorarsaniz bir tuhaflik var bu iste. Hem kupanin, hem de ligin muzafferi olarak Besiktas'a, bu kupa hic oynanmadan teslim edilebilir(di). Diger taraftan bu durum kamu vicdaninda, "yahu lig ikinciligi mi önemli, yoksa kupada finalist olmak mi; elbette lig ikinciligi o zaman Besiktas'in karsisina neden Sivas cikmadi Fener cikiyor" itirazlarin yer etmesine de yol acabilir. Bunlarin hepsi tartisilir konular. Ligin kupadan önemli oldugu argümanina yasladigimiz haksizlik oldugusunu daha da desersek zaten sunu da söylemek mümkün: Lig ikincinsi SL'ye katilabilme sansi elde ederken, sadece UEFA'da oynama hakki eden Kupa sahibinin ondan daha az önemli oldugu aciktir. O halde neden bu kupayi zaten direk lig birincisiyle ikincisi oynamamaktadir?

Gelgelelim, bence son derece sacma ve aslinda hazirlik macindan öte bir manasi olmayan bu kupanin kendi icinde de bir aciklamasi var: Kupa, haliyle karsilasmasi gereken iki takim olmali. Bunlardan birisi lig basarisi kontenjanindan, digeri de kupa basarisi kontenjanindan olmali. Sayet, bu sezon oldugu gibi, her ikisini de ayni takim kazanmissa, o takim sahip oldugu iki hakkin, önemsellik acidan ön planda olaninin kontenjanindan kupada oynamaya hak kazanir. Yani Besiktas lig sampiyonu, dolayisiyla lig kontenjanindan kupada oynayacaktir. Ölye olunca diger rakibin kupa kontenjanindan orda olmasi gerekmektedir. Orda öncelige sahip olan takim da Besikatas'in arkasindaki Fenerbahce'dir...

Bu durum aslinda son derece aciktir ve bu kupanin oynadigi her ülkede ayni prosedür islemektedir. Buna ragmen, elbette anlasicagi üzere Galatasaray taraftari "ne hakla Fenerbahce oynar bugün diyebilmektedir". Niyetin adalet pesinde olmak olmadigi temel motivasyonun Fenerbahce nefreti oldugu elbette kendisi apacik ele vermektedir bu itirazlarda.

Arkadaslarimiz ortaya cikan ve Sivasspor'un hakkinin yendigi bu acimasiz durumda tarafinin elbette "hak"tan yana oldugunu mustuluyor ve bu yüzden Besiktas'i destekledigini söylüyor. Tabii Sivas'in Anderlecht karsisinda aldigi agir yenilgiden haz alirken simdi onlarin hakkinin pesine düsmüs olmanin gülünclügü bir tarafa, fanatik takim taraftarinin sahip oldugu ezeli rakip nefretinin bastirilmaya calisilmasindan mütevvellit hüzünlü bir durum da cikiyor ortaya burda.

Zira, 'burda söz konusu takim Fenerbahce degil de Galatasaray olsaydi bu göz yasartici adalet arayisi pesinde olur muydunuz' sorusunun cevabi elbette 'hayir' olacaktir. Ve yine ayni sekilde benim yukarda da söylemeye calistigim gibi sayet burda vicdanlari huzursuz edici haksiz bir durum varsa, burda o haksizligin sadece Fenerbahce icin uydurulmus bir seymis gibi bahsedilmesinin ne manasi vardir?

Yani aslinda vardimiz nokta su oluyor: Ben Galatasarayligim (Fenerbahceliyim) ve bu yüzden Fenerbahce'den (Galatasaray'dan) nefret ederim. Onun oynayacagi her karsilasmada da rakibini desteklerim.

Sayet acikca ve dürüstce bunlar yazilsaydi cok daha dogru bir durus takinilmis olurdu. Ve bize de söyleyecek hicbir laf düsmezdi, cünkü ben de Galasatasaray'in oynadigi her karsilasmada rakibini tutmaktayim ve saniyorum yeryüzündeki böyle büyük cekismelerin oldugu iki takim taraftari arasinda bu durum cok alisilmis ve dogal birsey.