Sonntag, 12. Juli 2009

90 Dakika ve Hincal Uluc'un hezeyanlari


Bilindigi gibi NTV'nin kult yapimi 90 Dakika'nin bitirilmesine karar verildi... Buna programin sac ayaklarindan biri olan Hincal Uluc cok öfkelenmis...

Her zamanki sacma sapan komplo teorilerini de ihmal etmemis elbette... Konuyla ilgili yazisinda Hincal Uluc önce Hasmet dostuna atifta bulunmus:

"...Haşmet geçen pazartesi harika bir yazı yazdı.. 'Forma giymiş patronlar' diye.. 'Yeni sezon başlarken, spor medyasında 'Kirli' bir temizlik başlayacak' diyerek.."

Ama esas gelmek istedigi noktayi arkasina saklamis:

"...Onunla bağlayarak dediler ki..
'NTV'nin bağlı olduğu Doğuş'un patronu Ferit Şahenk, maçlarda kendini kaybedecek kadar fanatik bir Fenerlidir. 90 Dakika ise, içlerindeki Fener gönüllüsü Mehmet Yılmaz dahil Aziz Yıldırım'ı fena eleştiriyor. Aziz baskı yaptı. Bitirtti..'..."

Tabii yazisinin gerisinde Hincal Uluc kurnazligi da elden birakmiyor... Kaynagi ne oldugu belli olmayan, muhtemelen ya o iyice eskimis beyninin hezeyanlarindan ya da bir masa arkadasinin sallamasindan hareketle, Aziz'in baski yaparak 90 dakika'yi bitittirdigi camurunu ortaya atiyor önce sonra da su lafi söyleyerek kendisi aradan siyrilmaya calisiyor:

"...İhtimal vermem..
Ferit Bey dostum.. NTV Yönetim Kurulu Başkanı ki, o da Fenerli'dir, Erman Yerdelen enseye tokat denecek ölçüde 40 yıllık arkadaşım.. Bunca yıldır program yapıyoruz.. Söylediklerimizden rahatsız olsalar, yahu şaka yollu ima ederler.. Hatırlamıyorum.. Hele Erman, tersine, hep alkışladı....."

Dostlariyla arasini acmiyor... Olaya ihtimal vermedigini söylüyr... Sonra da esas kizginliginin kaldirilmasina degil, kaldirilma sebebine oldugunu söylüyor:

"...Beni kızdıran, öfkelendiren, bitişin şekli..
12 yıldır "Gık" demeden, 500 program yapan Hıncal, işine son verildiğini Vatan gazetesinde okumamalıydı..
Biz, oradaki dostlarımız, Patron Şahenk, Yönetim Kurulu Başkanı Yerdelen, Genel Müdür Cem Aydın tarafından uğurlanmalıydık.. Haşmet'e, Mehmet'e ve bana, yayında birer çiçek verilerek teşekkür edilmeliydi..
Biz de, bu ekran cehenneminde 12 yıl arkamızda duran NTV yönetimine ve seyircilerimize teşekkür etmeli, el sallayıp veda etmeliydik....."

Sirf bu tarafini ele alirsak cok anlasilir, cok hakli itirazlar... Ama madem sikintin budur ne diye önce Hasmet'in karnindan konusmalarina yer veriyor, arkasindan da ne idügü belirsizlerin kusmuklarina yer veriyorsun kösende; Aziz baski yapti bitittirdi seklinde...

Hincal, kanalin programi kaldirma gerekcesini ise hic inandirici bulmamis üstelik:

"...Ekonomik kriz, NTV'yi de vurmuş.. Bizim program pahalı gelmiş. Yerine daha ucuzunu koyacaklarmış..

Ayip...."

Simdi bu parcalari altalta toplayalim yeniden:

1. Uluc, önce Hasmet'in yeni sezon öncesinde kulüb baskalarinin baskisiyla takim formasi giymis medya patronlarinin kanallarindan temizlige gidecegini söyledigi yazisina yer vermis...

2. Arkasindan da kimin söyledigi belli olmayan mide bulandirici bir kahvehane dedikodusunu ortaya atmis...

3. Sonra kendince patronu ve kanal yönetimindeki dostuyla olan iliskisini bozmamak adina onlara inandigini ve böyle bir iddiaya ihtimal vermedigini yazmis...

4. Ama ne hikmetse kanalin aciklamalarini da hic inandirici bulmamis... Sonra da dömeni yok aslinda ben bitirilmesine degil de bitirilis sekline kiziyorum diye ortaya karmakarisik, corba gibi bir yazi birakmis...

Madem derdin bitirilis sekli, o zaman ne Hasmet'in iddiasina gerek görürsün ne de o sacma sapan dedikoduyu yazmaya...

Ama hepimiz biliyoruz ki Uluc'un derdi bunlar degil... Onlar sadece kurnazlikla o cirkin ve igrenc iddianin pisliginin üzerine bulasmasini önleme cabasi... Yoksa aciktir ki, Galatasaraylilarin büyük bir cocungulu gibi Hincal Uluc da tüm medyayi Aziz Yildirim'in parmaginda oynattigina inanmak ister/ inanir..

-Sabah Gazetesi spor servisinin basinda hasta Galatasarayli Emrah Kayalioglu...
-Vatan Gazatesi spor servisinin basinda Galatasarayli Ibrahim Seten...
-Hurriyet Gazatesi spor servisinin basinda bir baska Galatasarayli Esat Yilmaer...
-NTV Spor'un basindaki isim Fuat Akdag, bildigim kadariyla Besiktasli...
-Zaman Gazetesi ezelden ebede Galatasaray sempatizanidir, biraz da Hocalarinin ve cemaatlerinin etkisiyle cünkü, o cemaat elemanlarinin zamaninda en fazla cöreklendigi yer idi Galatasaray...
-Haberturk'un basindaki isim Halil Özer'in de Galatasarayli oldugunu biliyoruz...

Bir tek Milliyet'in basindaki Cem Sengül ile iligli bir fikrim yok... Ama onun disinda gördügünüz gibi neredeyse bütün büyük medyanin spor servislerinin basinda Galatasarayli isimler var... Burdan tabii su yorum cikmasin; aslinda medya Galatasarayli...

Sunu soruyorum sadece: Bu nasil Aziz Yildirim etkisidir ki, spor servislerinin basindaki isimlerin cogunlugu Galatasarayli?

Bayern'in rekor transferleri

1. Mario Gomez:

Bu sezon itibariye VFB Suttgart'tan, Bayern'e gecen futbolcu. Bedeli 30 Milyon euro. Bu bedelle, Bayern'in tarihindeki en yüksek fiyatla trasnfer edilen oyuncu ünvanini da elinde bulunduruyor... Bu paraya degil, bunun yarisina bile degmez, benim nazarimda o ayri...


2. Frank Ribery:

Öyle tahmin ediyorum hala Galatasaraylilarin icine oturuyordur onunla ilgili bir haber gördüklerinde... Nasil olmasin; su anda rekor ücretle bir büyükten digerine gecmesi tartisiliyor... Ribery, bu seneye kadar Bayern'in yaptigi uluslararasi anlamda en kalibreli ve degerli trasnferdi... Ve ona ödenen bonservis bedelinin de son kurusuna kadar manasiz olmadigini kanitladi... Özellikle ilk sezonunda yaptiklariyla...


3. Roy Makaay:

2003-2004 sezonunda geldi ilk Bayern'e... Dep. La Coruna'dan... Derlerki ondan bir sezon evvel Sampiyonlar Ligi'nde gruplarda karsilasan Deportivo ile Bayern eslesmelerinde Deportivo'nun iki mactan da üstünlük saglayarak ayrilmasinda cok büyük payi olan Makaay ta o zaman Bayern'lilerin aklini celmistir... Kendisi de daha sonra Bayern'in uluslararasi basariya yeniden dönüs emeline ulasmasinda yardimci olamadi ama, ligte gösterdigi performansla o da Ribery gibi o parayi hakedenlerdendi süphesiz....



4. Miroslav Klose:

2007'de Bremen'den 17 Milyon euroya geldi... Bu seneki yasadigi sakatliga kadar da oldukca iyi bir performans gösterdi... Yani kendisinden sikayet edilemez... Bu sezon da, Van Gaal'in, Gomez ile birlikte onu sahaya sürecegi ve bu eslemeden dolayi Toni'nin disarda kalacagi söylenir... Bakalim görelim.



5. Breno:


Tam adini bilmiyorum, önemli de degil... O da 2007'de takima katilanlardan. 12 Milyon euroluk bonservis ücretiyle listede besinci sirada... Ondan ilerde yeni bir Lucio olmasini bekliyorlardi... Ama simdiye kadarki performansiyla tam bir hayal kirikligindan öteye gidemedi... Galiba bu ona taninacak son sezon hak olacak... Bu sezon da o ilerlemeyi gösteremezse kapinin önüne konmasi muhtemel...



6. Lucio:

O da ülke- ve mevkidasi Breno gibi 12 Milyon euroya, Leverkusen'den gelmisti... 2004'de... Galiba ondan kimse sikayetci olamaz... Ama o habire sikayet ediyor bir takim seylerden... Yeni bir söylenti de Van Gaal'in kendisini onbir disinda tutmak istedigi, bu yüzden de zaten iki de bir Italya'ya gitmek istiyorum Almanya'da kislari soguk ve aksamlari cok cabuk oluyor diyen Lucio'nun Inter'e transfer olabilecegi söyleniyor...



7. Luca Toni:

2007'deki dönüsümün ürünlerinden biri de Luca Toni... Florenz'den 11 Milyon € gibi o zamanlarki transfer calkantilarina tezat olacak sekilde mütevazi bir ücretle transfer olmustu... Futbolcugunu sevmem... Ama geldi geleli Bayern icin iyi isler yapti, bunu da inkar edemem... Özellikle Hitzfeld döneminde, Klose ve Ribery gibi elde edilen dublede onun da cok büyük payi vardi... Bu sene takimda bir kalcak olmasi süpheli....




8. Marcell Jansen:

Houness gibi bir kurt nasil böyle bir hata yapabilir ve Jansen gibi bir kazmaya 10 milyon € bonservis öder akil alir gibi degil... Gerci Houness'i de büyütmemek lazim... Podolski, Breno, Haschemian, Schlaudraff vs gibi yiginla hatalli transfere imza atmis bir isimdir kendisi...




9. Van Buyten:

Jansen'den bir szeon evvel ama ayni fiyata takima kazandirilan isim. Hamburg'tan alinsmiti... Breno veya Jansen'e söylenebilecek olumsuz seyleri onun icin söylemek pek mümkün degil... Kanimca oldukca faydali oldu takimina ve hala olmakta, her zaman oynayamiyorsa da...



10. Podolski:

Bu cocugu da 10 milyon € verdi Bayern... Gerci zarar etmedi ayni fiyata yeniden satti Köln'e... Köln de tüm varigini yogunu bu oyuncuya yatirdigi icin simdi kapi kapi dilenip bütce ayarlama pesinde... Daum da bu zavallilik durumundan kacti ya zaten Köln'den...

Bir anektod: Yillar evvel Daum Podolski'yi takima alalim dediginde "o da kim" diye itiraz eden Aziz Yildirim'in futbol bilgisini kücümsemeyelim derdim... Podolski transferine izin vermeyerek en azindan, benim gönlümü caldi!



11. Ze Roberto:

2002'de, yine Leverkusen'den, Ballack ile birlikte gelmisti Bayern'e... Maliyeti 9,5 milyon € idi... Sampiyonlar Ligi finali oynamis takimin oyuncusunun o zamanlar simdikiyle kiyaslandiginda mütevazi kalacak ücreti futbol piyasasinin ekonomik anlamda ne kadar sacma sapan bir boyuta dogru gittigini gösteriyor... O zaman SL finali oynamis Ze Roberto 9,5 milyon €, simdi uluslararasi hicbir degeri olmayan yerel gol krali Gomez 30 milyon €...



12. Sebastian Deisler:

Bunun kadar talihsiz futbolcu azdir yer yüzünde.... Ondan Almanya'nin gelmis gecmis en büyük futbolcularindan birisi olmasi beklenirken, o bir türl sakatliktan cikip futbol oynayamamistir... Depresyon nedeniyle psikiatri kliniginde yatmisligi bile var ki, herhalde futbol dünyasinda esi benzeri yok böyle bir durumun.... 2002'de 9 milyon € ya gelmisti o da... Berlin'den..



13. Claudio Pizzaro:

Bayern'in Bundesliga parlar parlamaz kendisine devsirdigi oyunculardan bir tanesi de perulu yildir Pizzaro. Simdi Chelsea'nin oyuncusu... O vakit, yani 2001'de 8 milyon € ya Bremen'den gelmisti...


14. Valerien Ismael:

Bir Bremen tarlasi mahsulu daha... Klose, Pizarro vs gibi... Ismael 2005'de gelmisti Bayern'e... 8 Milyon €. Saniyorum Magaht döneminin oyuncusu... Beklenini veremedi elbette ama bundan o zamanlar yasadigi uzun boylu sakatliklarin da etkisi vardi...



15. Robert Kovac:

Tarih 2001.. Bayern, Sampiyonlar Ligi'ni kaldirmis... Bundan iki sezon evvel de final oynamis... Ve bunlarin üzerine bir transfer, Leverkusen'den Robert Kovac, bir savunma oyuncusu Bayern'e trasnfer oluyor... Bonsevirsi 7,5 milyon €... Ve esas süpriz bir defe SL kazanmis bir kere de final oynamis takimin birden bire tarihinin en pahali transferi oluyor bu bonservis ücretiyle... Cok ilginc.

Romantik Kanarya'dan bir alinti: Kemalettin Sentürk



Romantik Kanaryalar blogunda arkadasimiz güzel bir Kemalletin Sentürk yazisi yazmis...

Kemalettin'in oyun tarzi, kimligi; her zaman ayricalikli olmustur, yasadigi futbol döneminde etrafindakilere kiyasla... Dönemin Fenerbahce'sinde Uche-Hogh ile kurulmus saglam savunmanin önündeki güclü onliberodur ve saniyorum Türkiye'deki modern anlamda ilk önlibero yine kendisidir... Böyle bir isim icin simdiye kadar herhangi bir post girmeyi akil etmemis olmak benim ayibim olsun ve bu ayibi bana hatirlatan Romantik Kanaryalar bloguna selam olsun, gerisi onun eseri cünkü:

90'lı yılların çilekeş takımında çubuklunun en çok yakıştığı , en şık abilerimizdendi Kemo. Üstün yetenekleri ile olmasa da tekmeye kafa sokan, ısıran, tuttuğunu koparan; emek yoksa ekmek yok şiarıyla 90 dakika soluklanmadan oynardı. 3 yıl üstüste şampiyonluk sözüyle bit pazarına trilyonluk nur yağdırırken, rakibini öpen Kemalettin ne giderdi şimdi, Rakı yanına buz gibi kavun. Kemalettin Şentürk'ü benzerlerinden, çağdaşlarından, meslektaşlarından (Şabanlar, Şaşlar, Sergenler) ayırmam Televole sayesinde olmuştu. Futbolcuların evlerini TV'ye açtıkları dönemde mütevazi evinin zengin kütüphanesi önünde "saçlarına yıldız düşmüş koparma anne" dediğinde mest etmişti beni. Sonrasında İP'nin Atsız'a bu denli yaklaşmadığı dönemlerde, gazete ilanlarında Kemalettin Şentürk (FB'li futbolcu) ilanları ile irkildik. Artık iyiden iyiye çemberin dışına çıkan Kemo Nijeryalı kankası Uche'nin Türk vatandaşlığına geçeceği dönemde bir kez daha araya girdi topu kaptı. Hacı Uluç olarak belirlenen ismi beğenmeyip, "Deniz koydu adını..." Aynı Deniz Uygar bir Ebru Gündeş klibinde oynayınca ben de Ahmet Kaya klibinde oynarım diyerek Fenerbahçe formasıyla son kez bindirdi sol kanattan.Bir görünüp bir kaybolarak geçti kalan futbol hayatı. önce Gaffar Okan'ın Diyarbakır'ında eski Antepli B.Hasan'la siyasi bir kavgaya tutuştu saha ortasında. Akabinde Ege'nin karşı kıyısında " sakallı bir resimdi ne kadar mütebessimdi" edasında göründü elbette halkların ve uzonun rakının kardeşliğinden kelam ederken... Sessiz sedasız bıraktı futbolu diyorduk ki Artvin'in başkalaşmış ilçesi Hopaspor'a transfreini gördük gazetelerde sana da bu yakışırdı dedik. Mücadelesi hiç bitmedi Kemo'nun , yorumculuğunu gördük nadir de olsa, diğer futbolcu eskileri gibi 4 3 3 , 4 4 2 derdine düşmedi, diğer topçu eskileri gibi biz kopenhagdayken , torinodayken mavalları okumadı, sporcuların örgütlenmesi ve sendikalaşması üzerinde durdu. O'nu son görüşümüz de böyle oldu. Kemalettin saha dışında saha içinden çok daha renkli, istikrarlı oldu belki ama yeşil sahalardan da işgal edilmiş Filistin topraklarında kaldırdığı zafer işareti, adaleti ne öte dünyaya ne hakeme bırakan bir öfke ve de Hayrettin'e attığı güzel bir kafa golü bıraktı geriye... "Yani kısacası benim güzel annem..." Kemalettin Şentürk çıkarıp yüreğini ortaya koyan bir adam oldu vesselam...