Sonntag, 14. März 2010

Gençlerbirliği-Fenerbahçe: 0-0


Bir önceki postta belirttiğim heyecanla geçtim tvnin karşısına. Çayımı aldım... Keyfim yerinde... Fakat o da ne, takımda bir 'kabızlık'... Topu ileri geçirmekte zorlanıyorlar... Bu hafta da hiç kolay geçmeyecek, bu anlaşılıyor. Hatta takımın gol atmasının neredeyse mucizeye bağlı olduğu net bir şekilde daha ilk on dakikada belli ettirıyor kendisini. Aragones'in takımını görüyorum sanki sahada.
Sıkı bir ortasaha mücadelesi var ama bu mücadelenin sonuca yansımadıktan sonra bir manası olmuyor...
Özellikle Topuz ve Deivid kötü olan gerki kalan arkadaşlarında da gerideydiler... Vederson'un da bilindik yeteneksizliği sözkonusu olunca takım zaten rakip alana yerleşmekte hiç mahir olamadı...

Tama ligimizin kalitesi artıyor bunu anlıyoruz. Büyüklere artık öyle eskisi gibi rahat galibiyetler ve önden açılıp gitmeler haram. Öbür taraftan Gençlerbirliği en azından takım savunması anlamında vasat üstü ve disiplinli bir takım. Gençlerbirliği deplasmanı da her zaman için kayıpları beraberinde barındıran bir deplasman; her ne kadar Fenerbahçe son yıllarda burdan hep iyi sonuçlarla döndüyse de... Lakin bunların hiçbir tanesi Fenerbahçe'in benim çok sevmediğim Alex, Santos ve Emre dışındaki oyuncularının 'düzlüğü' ve ligin her hangi bir ortaüstü takımındakinden fazla olmadığı gerçeğini değiştirmiyor...
Onlar da formsuz veya eksik olursa takım son derece sıradanlaşıyor ve ortaya Gençlerbiriği'nden, Antep'ten, Kayseri'den veya Bursa'dan farkı olmayan bir takım çıkıyor. Ligte onların öünde olmasın nedeni de oyuncuların sırtındakı formanın rengi...
Her neyse de Galatasaray'ın kaybettiği hafta kazanan taraf olarak yeniden girdiğimiz heyacanından sıyrılmak çok zaman almamış oldu. Matematiksel anlamda hala şansı var takımın ama görülen o ki o çok iyi oynayıp da kazananılamayan karşılaşmaların yarattığı travma çok tahmin ettiğimden daha büyük olmuş... Bu nokta benim ümitlerimim hala büsbütün kaybolmamasına yol açan ise ligin diğer şampiyonluk adayklarının Fenerbahçe'den farklı olmayışı...

Keine Kommentare: