Freitag, 7. August 2009

2009-2010 Sezonu Baslarken

Bu hafta ligimiz start aliyor... Beraberinde sevenleri(benim gibi) Bundesliga'ya da kavusuyorlar... Uzun gecen yaz arasi, elbette bizleri futbola karsi özlem dolduruyor. Ama itiraf etmeliyim ki, Fenerbahce'nin izledigim son üc resmi maciyla birlikte ben az da olsa nefsimi köreltmeyi basardim... Tabii bu benim sezonu heycanla beklememe engel teskil etmiyor...

Az sonra Vfl Wolfsburg- Vfb Stuttgart maci var mesela ve ben zamani nasil gecerecigimi bilmiyorum maca kadar... Bundesliga'nin icerisinde daha fazla kaybolmaden evvel yeni sezonla ilgili fikirlerimizi yaziverelim...

Fenerbahce, Besiktas, Galatasaray ve Trabzonspor'un yaninda, Bursaspor, Kayserispor, Gaziantepspor, Genclerbirligi ve Sivasspor yakindan takip etmeye calistigim, aldiklari sonuclari merak ettigim takimlar olacaklar... Geri kalani ise acik konusmak gerekirse beni cok ilgilendirmemekte...

Kendi takimim Fenerbahce'den baslamak istiyorum...

Fenerbahce ile ilgili son yazdigim postlardan da anlasilacagi gibi, cok iyimser degilim. Kötümserligim ama onlarin sampiyonluga ulasamayacagi yönünde bugünden olusmus olan bir kabullenmeyi ima etmiyor... Fenerbahce sampiyonluga yakin... En az Besiktas ve Galatasaray kadar yakin, su gün itibariyle... Beni hayal kirikligina ugratan hususlar ise cok daha derinde ve farkli mecralarda yatmakta. Simdi onlara girip konuyu dagitmaya gerek yok, nasilsa zamanla konusucagiz bunlari daha....


Besiktas, gecen yildan devam eden teknik kadrosuyla bu üc takim icinde teorik olarak en hazir olmasi bekleneni... Süper Kupa macinda izledigimiz takim ise, Fenerbahce'ye nazaran daha hazir göründüyse de, henüz beklenen düzeyde denilemez... Mustafa Denizli'nin teknik adamligindan hoslandigimi söyleyemem... Ama ayni zamanda kendisinin liderlik özelligini; kriz anini yönetebilme kabiliyetini ve bunun da sampiyonluk yolunda cok önemli bir aparat oldugunu; oynattigi oyunun detaylarina dalmadan sonuca gitmeyi basarabilen bir isim oldugunu inkâr edemem... Sampiyonlar Ligi, onlari bir hayli yipratacak ve ligteki puan kayiplarinda cok önemli bir rol oynacaktir... Cok iyi bozucu özelligi olan sert orta sahalarini hücumla bütünlestirebilirlerse ikinci kez sampiyon olmalari hic de kücük olasilik degil...


Galatasaray, yeryüzündeki en fazla antipati duydugum takimlardan. Ama iste kaderin cilvesi, bu takim beni bu sezon bir hayli kiskandiran islere imza atti... Rijkaard ve Neeskens, hamlelerinden bahsediyorum. Bu hocalarin garanti basari demek oldugunu iddia etmiyorum. Belki cok büyük sikintilar yasacaklar aksine... Bunlar önemli degil. Beni cezbeden sey burda; Galatasaray bir futbol akli olusturmaya calisiyor. Bir gelenegin, bir ekolun, bir futbol felsefesinin- iyi ya kötü o ayri bir tartisma konusu- temsilcisi iki calistiriciyi takimin basina getirerek (bunu ne kadar bilincli yaptilar onu da bilmiyorum) cok önemli bir ise imza attilar. Transferler de ayni sekilde... Gökzan Zan felaketini saymazsak, Galatasaray'in kagit üzerinde cok olumlu transferler yaptigini görmekteyiz...


Trabzonspor'u hic takip etmedim, ama ilginc bir sekilde iyi hisler tasiyorum onlarla ilgili... Yeni tebik direktörlerinin calismayi seven, disiplinli, is ahlaki üst düzeyde bir isim oldugunu ögrendik. Ve bu isim bana öyle geliyor ki Trabzonspor'a büyük kazanimlar saglayacak...

Bu ekiplerin disinda dedigim gibi Bursaspor'dan cok büyük beklentilerim var, gecen sezon kaldiklari yerden devam ederler umarim... Sivasspor'un da destekcisiyim; Bülent Uygun'u bahane ederek onun üzerinden Fenerbahce'ye vurmaya calisanlara inat... 60 puan citasi tutturduklari halde, onlar icin artik "olmus" diyebiliriz diye düsünüyorum.

Keine Kommentare: