Sonntag, 25. Januar 2009

Fenerbahce-Trabzonspor: 0-0

Iki post evvel haftanin tahminlerini yapmistim kendimce. Tahminlerimin icinde bu maca kadar bir karsilasmayi saymazsak hic birini tutturamamistim, ilginctir yanilmayi en cok istedigim macta yanilmadim.

Sonucta Fenerbahce'nin takilacagi yönündeki iddiam herhangi bir veriye dayanmiyordu aslinda. Öylesine bir his. Metafiziki bir durumdu. Oluyor bazen bu. Old Traffort'ta Man U'yu 1-0 yendigimiz mactan önce de olmustu bu his yogunlasmasi, Inter'i Istanbul'da yendigimiz mactan önce de... Neyse, maca dönelim.

Karsilasmayi Fenerbahce kazanabilirdi de. Ama kazanabilirligi kadar kaybetme ihtimali de vardi. Heleki ikinci yaridaki Trabzonspor'u görünce Fenerbahce 1 puana dua etmeli seklinde düsünülebilir. Ama ilk yariya bakarsak da, Trabzon da cok net pozisyonlara sahipti evet ama gole daha yakin olan ekip her haliyle Fenerbahce idi. Hülasa, beraberlik, adalet duygusu acisindan bu macin en optimum sonucuydu. Galatasaray'in takildigi bir haftada, kendinden yukardaki rakibiyle olan bu karsilasmayi kazanmak cok önemliydi Fenerbahce icin elbette. Ama bu ligte bu puanlarin kaybedilmesi normaldir.

Maci uzun uzun anlatmaya gerek yok. Soluk da yetmez zaten. Nerdeyse her saniyesi pozisyondu. Ben bireysel anlamda Fenerbahceli oyuncularin durumlarina egilme taraftariyim.

Ümid ederim diyecegim ama ise yaramayacagini biliyorum; Alex'in bu haftaki oyunu "aman efendim onsuz Fenerbahce bir hic, o bulunmaz bir hint kumasi, o insanötesi bir varlik, o tanrinin bir lütfu" gibi sacmalayanlara kapak olmustur. Fenerbahce ayaga pas yaparak tempolu bir hücum futbolu oynamak istiyor. Ama o da ne; Alex'in ayagina gelen her top ile takim ya temposunu kaybediyor, cünkü Alex durarak oynuyor, ya da biraz sert oynayan onun yanindaki rakibine taopu teslim ediyor. Ve inanilmaz bir vurdumduymazlikla zahmet edip kaptirdigi pesi alma cabasi icerisine girmiyor da. Ayni zamanda, korneri ve duran toplari sadece onun iyi kullanabildigini düsünen bu Alex hayranlari Alex'in bu macta kullandigi duran toplara da biraz daha normal gözle bakabilmislerdir.

Fenerbahce savunmasi cok iyi; ama takim halinde savunmaya kapandiklarinda, kale önüne yigildiklarinda. Sayet, biraz acik oynayip hucüma cikarlarsa, golü düsünüyorlarsa savunma darmadagin oluyor. Besiktas macinda, Kayseri macinda, Galatasaray macinda ve Arsenal macinda avarel Edu ve ruh hastasi Lugano'nun arasina atilan her top gol veya gol pozisyonu olmustu. Trabzonsporlu forvetler becerikli veya sansli olsa bunun bir tekrari bu macta da sözkonusu olacakti. O halde nedir; Fenerbace birbirlerine oldukca benzerlik arzeden bu iki oyuncudan en azindan birinden vazgecip, ki bu isim bence avarel Edu olmalidir, onun yerine Lugano ile iyi bir ikili olusturabilecek, onun arkasina kacirdigi top ve adamlari süpürebilecek güclü olmasa da, cevik ve hizli bir oyuncunun alinmasi lazim. Ki bu oyuncunun oyuna topu sokma konusunda mahir bir isim olmasi lazim.

Ve Guiza... Saniyorum ona taninan kredilerin artik tükenmesinin zamanidir. Fenerbahce'nin oyun yapisi bu. Bu saatten sonra cift forvetli sisteme gecilemeyecegine göre. Bu sistemde de Guiza'nin basarili olamayacagi net bir sekilde ortaya ciktigina göre saniyorum Semih ile maclara baslamakta fayda var.

O halde Cöp tekesi: Guiza, Alex, Lugano, Edu.

Ve iyiler.

Deivid... Her yerdeydi. ortahada, savunmada, kanatlarda, ve forvette. Herseyi yapti. O bu takimin en degerli oyuncusu.

Gökhan Gönül... Cok güzel bindirmeler, cok cabuk geri dönüsler. Yattara'nin son dereceli tehlikeli kesmelerine ters kademeye müthis zamanlarda girerek yaptigi yerinde müdahaleler. Sen cok degerlisin Gökhan.

Selcuk... Bazen tuttugu formun da havasiyla kendisini devlestiren düz ve isvi futbolcu kimliginden show adamina dönüsmeye basladi. Bu eksiklikleri görmezden gelirsek, hele ki, Josico'yu göz önüne alirsak, Selcuk, Ballack gibi kaliyor onun yaninda.

Trabzonspor harika oynadi. Ilk yaridaki, Galatasaray macinda hic begenmemistim mesela onlari. Cok fazla maclarini izlememistim. Ama o Galatasaray maciyla edindigim izlenim Trabzonspor'un bu sezon sonuca gidemecegi yönündeydi. Sampiyonluk yarisinda. Ama bu mactaki performanslariyla bu düsüncelerimi bütünüyle degistirdiler. Olaganüstü bir iki yönlü futbol anlayislari var. Cok iyi basiyorlar. Kondisyonlari da cok iyi. Eger gol bölgesindeki elemanlari bir gömlek daha iyi futbolcular da olsa idi, bu hafta tarihi bir skorla Kadiköy'den ayrililabilirlerdi.

4 Kommentare:

musti336 hat gesagt…
Dieser Kommentar wurde vom Autor entfernt.
musti336 hat gesagt…

Edu ve Lugano konusunda pek katılmıyorum.. Orta sahada kaptırılan her top, yine aynı orta sahanın zayıflığı sayesinde defansın arasına atılan topa dönüşüyor.. Selçuk o kadar dengesiz, Emre o kadar pasif ki Hüseyin-Selçuk ikilisi dün evrim geçirdiler, Gerrard-Xabi Alonso gibi oldular..

Bir de Uğur Boral var ki.. Aman Allahım, görmeniz lazım.. Tribünden çok daha net belli oluyor.. Top rakipteyken durduğu alakasız yerler, kademe denen şeyden ne kadar bihaber oluşu, tamamen yalandan savunma hamleleri..

Bir pozisyonda Carlos atağa çıktı..Song veya Serkan Balcı'dan biriyle mücadeleye girişti, yerde kaldı filan, hakem "devam" dedi.. İşta o atağın dönüşünde Carlos'un kademesine taa sağ açıktan Deivid'in koştuğunu, bu görevi üstlenmesi gereken Uğur'un ise orta sahada alık alık dolaştığını gördüğüm andaki öfkemi kelimelerle anlatamam..

Bolat hat gesagt…

Edu ve Lugano ile ilgili düsüncelerim Alex ile oldugu gibi biraz önyargilar iceriyor; kabul ediyorum. O yüzden analizlerim bu ikili hakkinda cok yerinde olmayabilir.

Nitekim sizin gibi düsünen cok insan var sevgili "Musti". Yani ortasahanin zayifligi defansin bu aciklari vermesine yol aciyor seklinde argümanlar öne sürülüyor.

Acikcasi buna ben katilamiyorum. Cünkü ortasaha acik veriyor diye savunmada söz konusu olan her hatadan savunma elemanlarini muaf tutamayiz ki. Defanstaki isimlerin önemi aslinda tam da bu zamanlarda cikar ortaya. Yoksa en basit savnma oyunculari dahi kemik gibi bir ön ekip arkasinda iyi performans sergileyebilir.

musti336 hat gesagt…

Orta sahanın zayıflığı, takımı sadece defans konusunda etkilemiyor maalesef.. Rakip üzerinde baskı kuramayan bir takım olmaya başladık.. İleri doğru atılan topların sayısı sınırlı.. Maçları kale arkasından izlememden ve o andaki duygusal yoğunluktan dolayı takımın taktiksel durumu hakkında mantıklı bir çıkarım yapma şansım maçın tekrarını izlemeden pek mümkün olmuyor ama orta saha üstünlüğünü bir türlü sağlayamamız tribünden bile belli oluyor..

Edu-Lugano ikilisinden Edu'nun vazgeçilebilir bir oyuncu olduğuna katılıyorum ama bunun ilk aşamada yapılması gerekenler listesinde olduğuna inanmıyorum.. Ha bir de daha önce gönderilenlerin yerlerinin doldurulamamış veya yanlış isimlerle doldurulmaya çalışılmış olması korkutuyor sanırım beni :)..