Montag, 30. Mai 2011
Saka misiniz yavu siz?
"Sevimli" Baskan Sadri Sener ve onun "delikanli" takimi artik giderek bir saka halini almaya basladilar.
Rakibiniz, hatta düsmaniniz ne olursa olsun bir miktar onurlu olmalidir. Ne yalan söyleyeyim ve ben bunu söyledigimde belki bir takim okurlar kizacaktir ama ben son iki sezonda, Bursaspor ve Trabzonspor gibi takimlari gördükce Galatasaray iyi rakipmis demekten kendimi alamiyorum.
Kaybetmenin ve yenilmenin de bir haysiyeti bir onulu durusu olmalidir. Ama her cümlelerinde delikanliliklarina vurgu yapan bu camia bir türlü yedigi darbeyi hazmedemedi. E bu da aslinda büyüklük kibirine kapilan kücüklerin gösterecegi bir tepki sanirim, normal olarak.
Bu sakaci ekip simdi de ligin tescil edilmemesi gerektigini düsünüyormus. Dayanak noktalari ise, Türk siyaset tarihinin ve dahi futbol tarihinin son yüzyilda basina gelmis en büyük felaketlerden birisi olan Gökcekler...
Konunun detayina surdan hakim olabilirsiniz, sinirlerinize hakim olabilirseniz elbette.
Sonntag, 29. Mai 2011
Aziz Yildirim'i Tartismak
Genel kani Fenerbahceli taraftalarin bir "monoblok" ima ettigi yönündedir. Özellikle bu sezon ayyuka cikan Türkiye'nin 4'te 3'ü Fenerbahce'den nefret ediyor söylemi ve bunun devaminda "biz bize yeteriz" yaklasimi bu iddiayi destekler niteliktedir.
Halbuki basarisiz olunan sezonlarin sonunda ortaya cikan görüntü ise bunun cok da öyle olmadigini anlatmaktadir bize...
Sayisal bir veri yok elimde. Ama biliyorum ki, su dönemlerde bloglarda dolasan; blog yazan, blog takip eden Fenerbahcelilerin büyük cogunlugu Aziz Yildirim ismine karsi ciddi manada tepki duymaktadir...
En önemli, en kaydedeger Fenerbahceli bloglarda yogun bir Aziz Yildirim muhalefeti güdülür. Oralarda Aziz Yildirim hakkinda yazilan her olumsuz yorum, okurlarin hemen hepsinden destek görmüstür. Yapilan yorumlara itiraz edenler pek göze carpmaz.
Bu elbette kesin bir yargi koymaz ortaya... Ama hic olmazsa bir seyi söyler: evet bu yönetiminden hoslanmayan bir grup var. Sayisi azdir veya coktur, önemli degil. Önemli olan varliklaridir. Ve evet bunlar baskanin degismesini istemektedirler.
Buraya kadar sorun yok. Burda, en azindan benim nazarimda deginilmesi gereken ve bu yazinin da yazilmasina neden olan esas husus; bu elestirilerin sadece sonuclar hüsran oldugu zaman ortaya cikiyor olmasi.
Fenerbahce bu sezon da bu performansa ragmen sampiyon olmayabilirdi. Son macta Sivasspor karsisinda sansiz bir puan kaybi yasanabilirdi. Gecen sezon Trabzonspor karisinda oldugu gibi. Her sey ayni; Kocaman'in hic fena sayilmayacak teknik adamlik performansi, 17 maclik seri, olaganüstü mücadele, basarili transfer hamleleri, bunlarin hepsi sabit ama sadece ve sadece Sivasspor macinin sonucu farkli... O zaman biliyoruz ki, bircok yerde "Aziz Yildim istifa" yazisi okuyor olacaktik, bugün.
O halde simdi neden degil? Yanlis anlasilmak istemem, Yildirim'in elestiriliyor veya tartisiliyor olmasi degil beni rahatsiz eden. Bunu yanlis buluyor da degilim. Bilakis, Yildirim elestirilerinin cogunu okudugumda, ben de bir hayli ikna oluyorum söylenenlerden. Yani bana uzak seyler de degil elestiriler.
Ama sonuca göre bu isin yapilmasi, yani sonuclar kötüyken firina sürülüp, iyiyken buzdolabina konmasinda bir sorun görüyorum. Ikinci olarak, bu hususun kriz zamanlarinda tartisiliyor olmasinin tartisma acisindan su günde tartisilmasindan daha verimsiz ve sonucsuz olacagini düsünüyorum. Bu meseleler su günlerde ele alinsa saniyorum daha verimli tartismalara ulasilir. Degerlendirmeler daha objektif olur.
Elbette kizginlik sonrasinda nasil negatif anlamda bir subjektiflik sözkonusu ise, bu tür basarilar sonrasindaki degerlendirmelerde de pozitif bir subjektiflik duruma sinebilir. Bu tehlike yine mevcut. Olabilir, yine de yakin zamanda bu konunun tartisilmasidan bence fayda vardir. En azindan muhalif olan kisilerin kaleminden bloglar arasinda...
Samstag, 28. Mai 2011
Emenike Transferi Üzerine
Emenkie transferi öncelikle hayirli ugurlu olmali, olsun.
Bu boyun borcunu ödedikten sonra gelelim ana temaya... Transfer elbette süpriz olmadi, söylentiler bizlere bir Emenike asinagili kazandirmis, en azindan ben, lig sonlarina dogru artik "bizim Emenike" demeye baslamistim.
Üzelerek itiraf etmeliyim ki bloglari, artik eskisi kadar yogun takip etmiyorum. O yüzdendir ki, en fazla, "Fenerbahceli taraftarlarin genel anlamda bu isten memnun oldugunu görüyorum" diyebiliyorum.
Ben de kendimi o kanatta görüyorum. Neden memnunuz pekii:
1. Bir defa karsimizda Youla, Preko olmaya aday, sadece süratiyle, kapanan kücük takimlarin üzerine abluka kurmus ve bu yüzden de gerisinde genis alanlar birakmis büyük takimlarla oynanan maclarda parlayan ve sirf bu ilüzyon sayesinde kendisine transfer sansi yaratmis adamlardan degil. Süratinin yaninda, boga gibi gücü ve mücadeleden cekinmeyen bir yapisi var. Klise cümle kurgusuyla "bir drogba degil" demek gereksiz, ama dedim artik. Ve fakat onda olan herseye sadece daha az kalitatif ölcüde bünyesinde sahip.
2. Istenildigi kadar tartisila dursun; yasi genc bir oyuncu. Gelisime acik ve Asamoah Gyan, Drogba vs. olmamasi icin hicbir sebep yok.
Gelelim itirazlara... Elbette comak sokucular bos durmuyor. Iclerinde samimi kaygi tasiyan Fenerbahcelilerin yaninda, sadece ve sadece Fenerbahce sözkonusu oldugu icin hemen her müsbet durumu basitlestirmeye ve degersizlestirmeye calisan kötücülükle kusatilmis genis bir güruh var, onlara göre bu transfer cok yanlis. Sebepleri:
1. Niang varken, bu adam ancak yedek olur. Yedek oynayacak birisi icin de, bu kadar para verilmez.
Bu argümana benim cevabim su. Birincisi biz Kocaman'in nasil bir sistemde oyanayacagini bilmiyoruz. Muhtemelen, bu sene de büyük bir yüzdeyle bagli kaldigi Niang'in tek santrafor oldugu klasik Fenerbahce ile devam edecektir, ya da edebilir diyelim. Ama yine biliyoruz ki, Kocaman yenilige, denemeye ve farkli isler yapmaya heveskar bir isim. Ki bunu krizlerle dolu son derece kritik bu sezonda dahi denemekten kacinmamis bir isim. Lafin özü: Emenike nin yedek kalacagina yönelik kesin bir kanaat yanlis.
Velev ki, öyle... Niang'in yasinin 32 oldugunu, zaman zaman yildirici rakip savunmalarin sertlige müsade eden Türk hakemligi sayesinde sakantlandigini düsünürsek, Emenike gibi gelecek vaat eden bir ismin yedek kalacak olsa dahi bu paraya alinmasinda bir sakinca yok.
Bu argümana ücüncü cevap. Paradan size ne arkadas, birakin onlari muhasebeciler düsünsün.
2. Emenike trasnferi ahlaki degil. Evet, evet yanlis okumadiniz. Bu komik argümani ileri sürenler de var. Bu gülünc duruma düsenlerin basinda da Ercan Güven geliyor herhalde.
Bu elestire cok söz söylemek gerekli mi bilmiyorum. Cünkü bu elestiri bütünüyle kötü iyet tasimakta ve yok yerden uydurulmakta. Bunlarin söyledikleri Emenike'nin sakatligi bahnede ederek Fenerbahce macinda oynamadigi. Fenerbahce yönetimi de bu transferi yaparak bu ahlaksizliga ortak olmus. Buraya yazarken bile sikildim bu durumdan. Birseyler söylemeye hakikaten gerek yok buna..
Freitag, 27. Mai 2011
Bagis Erten'Den güzel bir analiz.
Fenerbahce'nin ikinci yaridaki performansini ilginc bir sekilde herkes, neredeyse, devre arasi kampina bagladi. Kimse birkac haftada bu derece büyük degisiklik nasil olur, devre arasiyla bunun bu derece büyük iliskisi olamaz demedi...
Üstelik baska hususlar da atlandi. Örnegin Fenerbahce ilk yarinin sonlarina dogru da kipirdanmisti. Bu atlanmisti. Cok iyi hatirliyorum, Aykut Kocaman'in ben askerdeyken okudugum bir Sabah Gazetesi röportajini. Orda kendisi uzun uzun anlatmisti takimdaki gelismeleri. Ligin ilk yarisinin bitmesine bile bir hayli zaman vardi. Iyilesmeler belki skor olarak net hissedilmiyor, futbol anlaminda da sahada yeteri kadar kendini göstermiyordu. Ben o dönem maclari izlemeyemedigim icin kendi fikirlerimi söyleyemiyorum. Ama röoprtajdan anlasiliyorduki, takimin pas yüzdesi, temposu, etkin kosu mesafesi vs. gibi bir cok verilerde iyilesme oldugunu anlatiyordu tek tek hoca sayisal degerlerle de bunlari destekleyerek.
Ikinci yariyla birlikte gözden kacan bir baska husus da suydu, Trabzonspor beklenmedik bir puan kaybi döngüsü yasayinca Fenerbahce'nin motivasyonu ilk yaridakinin üzerine cikmisti. Ve Fenerbahce'nin ilk yarida yaninda olmayan sansi yaver gitmisti. Hakikaten de ben, ligin ilkyarisindaki kendim izleyemedigim ama arkadaslarimdan sorusturdugum Ankaragücü ve Gaziantep maclarindaki Fenerbahce'nin galip gelinen Antalya ve Manisaspor maclarindakilerden kötü oldugunu düsünmüyorum.
Neyse, Radikal'den Bagis Erten, benim bu dediklerimle paralel ama cok daha degerli cok daha güzel bir yaziya imza atmis. Okunmasinda ve okutulmasinda fayda var.
Bagis Erten: Kos Alex kos
Üstelik baska hususlar da atlandi. Örnegin Fenerbahce ilk yarinin sonlarina dogru da kipirdanmisti. Bu atlanmisti. Cok iyi hatirliyorum, Aykut Kocaman'in ben askerdeyken okudugum bir Sabah Gazetesi röportajini. Orda kendisi uzun uzun anlatmisti takimdaki gelismeleri. Ligin ilk yarisinin bitmesine bile bir hayli zaman vardi. Iyilesmeler belki skor olarak net hissedilmiyor, futbol anlaminda da sahada yeteri kadar kendini göstermiyordu. Ben o dönem maclari izlemeyemedigim icin kendi fikirlerimi söyleyemiyorum. Ama röoprtajdan anlasiliyorduki, takimin pas yüzdesi, temposu, etkin kosu mesafesi vs. gibi bir cok verilerde iyilesme oldugunu anlatiyordu tek tek hoca sayisal degerlerle de bunlari destekleyerek.
Ikinci yariyla birlikte gözden kacan bir baska husus da suydu, Trabzonspor beklenmedik bir puan kaybi döngüsü yasayinca Fenerbahce'nin motivasyonu ilk yaridakinin üzerine cikmisti. Ve Fenerbahce'nin ilk yarida yaninda olmayan sansi yaver gitmisti. Hakikaten de ben, ligin ilkyarisindaki kendim izleyemedigim ama arkadaslarimdan sorusturdugum Ankaragücü ve Gaziantep maclarindaki Fenerbahce'nin galip gelinen Antalya ve Manisaspor maclarindakilerden kötü oldugunu düsünmüyorum.
Neyse, Radikal'den Bagis Erten, benim bu dediklerimle paralel ama cok daha degerli cok daha güzel bir yaziya imza atmis. Okunmasinda ve okutulmasinda fayda var.
Bagis Erten: Kos Alex kos
Mittwoch, 25. Mai 2011
Kurnaz Demirkol
Aslinda daha önce dönebiliyordum bloga. Malum uzun bir aradan sonra yeniden baslamaya karar vermistik ama bu seferde araya müthis özgürlükcü ülkemizin enfes mekanizlarindan birisi daha devreye girmis ve bizler blogspot a erisemez olmustuk. Bu da motivasyonumu yeniden koparmisti buralardan.
Acildiktan sonra ise yazmaya baslayamadim. Cünkü komik ama komik oldugu kadar sevimli bir gerekcem vardi: Cünkü Fenerbahce cok iyi gidiyordu ve yazarsam bu büyü bozulacak diye korktum. Yani bir nevi totem yaptim ama son mac bitisine kadar yazmamaya karar verdim.
Sampiyonluk camiamiza hayirli olsun. Umarim ilerleyen günlerde meseleyle ilgili uzun uzun konusur yazisiriz. Ben bu dönüs postunu yine büyük askim M. Demirkol'a ayiracagim.
Kendisini malum cok severim.
Hazret gecen haftaki sali günkü uzun yazisinda Aykut Kocaman'a övgüler dizmis. Kurnaz ya, lafin icerisine "sene basinda Kocaman'in takimi icin 'son 30 senenin en kötüsü demistim'" vs gibi laflar sikistirmayi da ihmal etmemis. Güya özelestiride bulunuyor, samimi oldugu hissini yaymaya calisiyor, zamaninda elestirirken de art niyet tasimadigini yazdiklarinin sadece bir analiz oldugunu ima etmeye gayret ediyor. Biz de salagiz ya yutuyoruz bunu.
Halbuki hafizasi biraz güclü olanlar hatirlayacaktir, Demirkol'un o zamanlar nasil bir kibir ve küstahlikla yüklendigini Kocaman'a. Elestirilerinin dozunun basit bir analizden öte oldugunu. Kayserispor macindan sonra, akil olmadigini biliyorduk meger matematik de yokmus derken ve Denizli'nin yabanci sinirini asmasindan sonraki en büyük skandalin Kayseri'ye stoper götürmemek oldugunu söylerken ne derece kaynagi belirsiz bir kinle yüklendigini hatirliyoruz kendisinin hocamiza...
Kocaman'i savunan Altan Tanrikulu ile giristigi polemikte de neler yazdigini hatirliyoruz. Zaten biraz kalite olsaydi bizim medyamizda, bu sampiyonlugun hemen ertesinde Tanrikulu cikar o zamanlara atif yaparak bir bir suratina vururdu Demirkol gibilerinin yazdiklarini. Ama tabii ahlak konusunda cok eksigi oldugu icin bizim spor medyasinin birbirlerinin her daim ahbabi olan bu adamlar, iliskilerindeki yakinliklari bir kenara birakip da bu ahlaki kaygilari önceleyemiyorlar. Bakin Ridvan da bu konuda sessiz.
Ve bu bozuk zeminde elbette Demirkol'un sene basinda yazdiklarini böyle kivrak bir manevrayla maniple edip, dün "tifil" gördügü ve kellesinin yakinda alinacagindan emin oldugu Kocaman'a karsi bugün onun artik futbol dünyasinda yerini saglamlastirmis güclü bir figür oldugu gercegini görünce yaninda konumlanmaya calisiyor. Bu saatten sonra Demirkol'un Kocaman ile ilgili yazdigi her yaziyi böyle okumak mümkün. Taa ki onun yeninden zayifladigi ana kadar.
Abonnieren
Posts (Atom)