Samstag, 15. Mai 2010

Mutlu sona az kaldı

Vay be sezondu.

Takım sezona başlarken beni çok fazla tatmin etmemişti hazırlık anlamında. Cristian ismini kabullenememiştim. Topuz'u bünye kabullenmekte güçlük çekiyordu. Bir önceki berbat sezonun en büyük sorumulularından olan kadro büyük ölçüde korunmuştu. Teknik adam olarak, Rijkaard gibi bizleri heycanlandıran bir isimden ziyade, Daum gibi ne olduğu ve ne yapabileceği belli olan bir isim idi hoca vs.

Buna mukabil lige çok iyi girmişlerdi. Lakın sonra acayip bir düşüş içerisine girdiler. O düşüş sürecinde pek çok Fenerbahçeli (ben de dahil) takımdan ümidini kesmişti. Zaten tecrübelerimiz bize bu takımın en ufak bir tökezlemede dahi toprlanabilmek bir yana daha büyük krizlere doğru yuvarlandığını hatırlatıyordu. Ama öyle olmadı ilginç bir şekilde. İstanbul BB maçından sonra gitti dediğimiz lig, şimdi avcumuzun içinde. O günden bu güne gol yemeyen, 9 galibiyet 1 beraberlik alan takımı kutlamaktan başka hiçbir şey kalmıyor geriye.

Yukarda 'ben de takımdan ümidini kesenlerdendim' dedim ama hiçbir vakit de bu takıma, yönetime, teknik ekibe haksızlık etmedim. Anlaşıldığı üzre burda lafım bir grup Fenerbahçeli taraftara, bloggere.

Örneğin takım devre arasında transfer yapmadığında buna karşı o zaman suskun kalıp işler daha sonra kötüye gittiğinde, 'devre arası transfer istemeyen başkan, sensin bunun sorumlusu' diye ünlemeye başlayanlar olmuştu. Şimdi aynı insanlar nedense hiç bu konuya değinmiyorlar. Suskunlar. Bu hususta. Hedeflerinde ve yazı konularında malzeme olarak Adnan Polat, Yıldırım Demirören ve Ankaragücü yetkilileri vs. var daha çok. Yarın şampiyonluğu kaçırsa bu takım, kalemlerini yine Aziz Yıldırım olmak üzere içeriye doğru kıracaklardır bunlar.

İşte böyle de bir ahlaksız ve omurgasız bir taraftar topluluğu var bu takımın. Ahlaksız cünkü, devre arası transfer kararı alıp almamak o günün şartlarında değerlendirilecek bir şeydir. Yani o karar alındığı anda bu iş eleştirilecekse eleştirilecek, değilse de savunulacaktır. O zaman suskun kalıp aradan geçen zaman içerisinde öngörüleyemecek 6 sakatlığın da etkisiyle takımın düşen performansından ötürü sonradan bu ara transferdeki pasifliği eleştirmektir işte ahlaksızlık. Ve yine ahlaksızlıktır işler kötü gittiğinde bunları yazarken düzeldiğinde hedef saptırmak. Çünkü bu insanlar o zaman Aziz Yıldırım ve ekibini diktatörlük gibi Hıncalesk ağızlarla dahi eleştirirken bugün Fenerbahçe'de skorların dışında o zamandan bu yana hiçbir değişiklik yapılmamıştır.

Neyse bu mevzuu çok uzar. Ne desek de boş, onlar işler kötüye gidince içeriyi, iyi gidince de dışarıyı eleştirmeye devam edeceklerdir.

Gelelim yarın ki maça. Bence sorun çıkmayacak ve Fenerbahçe sahadan galip ayrılarak o çok kişinin canını sıkacağı şampiyonluğa ulaşacaktır.

2 Kommentare:

Arkhe hat gesagt…

Bu yazı şimdi daha anlamlı oldu.

Bolat hat gesagt…

abi senin mailin var mı?